Şefkat ve merhamet duygusunun kaynağı “rikkat-i cinsiye”dir. Rikkat-i cinsiye, insanın kendi cinsinden olana acıyıp kalbinin yumuşaması ve merhamet etmesi demektir. Bediüzzaman Hazretlerine göre, insanın özelliklerinden birisi de rikkat-i cinsiye, şefkat-i neviye ve akıl alâkadarlığı ile bütün canlılara acıyıp, merhamet etmektir.1
Hastalık ve musibet gibi hususlar insanlardaki rikkat-i cinsiye ve şefkat-i nev’iyeyi celbetmeye sebeptir.2 İnsan “rikkat-i cinsiyeden gelen şefkat-i insaniye”3 ile hastalara ve musibete düşenlere karşı bir şefkat ve merhamet hisseder. Sıkıntı ve hastalıklara dûçâr olanlara karşı merhamet hissederek, şefkatle yardımcı olmak, hiç olmazsa duâ etmek mühim bir haslet-i İslâmiyedir. Şer’ân sünnet olan hastaları ziyaret etmek, ayrıca insana uhrevî sevap kazandırır.
İnsaniyet fıtratı, ihtiyarlara karşı hürmet ve merhameti iktiza ettiği gibi; İslâmiyet dini de ihtiyarlara hürmet ve merhameti emrediyor. Bu hürmet ve merhametin kaynağı da yine rikkat-i cinsiyeden gelmektedir.4 Bediüzzaman Hazretlerinde rikkat-i cinsiyeden gelen acımak hissi ziyadesi ile bulunduğu için şefkat sırrı ile kendi eleminden başka binler kardeşlerinin elemini de ruhunda hissettiğini ifade etmektedir.5 Bu, Bediüzzaman’ın fıtraten ne derece merhamet ve şefkat sahibi olduğunu göstermektedir.
İslâm âlimlerinin ve bilhassa tasavvuf ve şeriatı bilen ulemanın, üzerinde durdukları en önemli prensiplerden biri “Ta’zîm-i bi-emrillah ve’ş-şefekatü alâ halkillah” prensibidir. Yani, “Allah’ın emirlerine itaat ve mahlûkata şefkatle muamele etmek.”
Yeryüzünden fesadı ve ifsadı kaldırmanın yolu nasihatle vicdanları harekete geçirmektir. Bu da ya şefkat-i cinsiyenin uyandırılması veya nefret-i umumiyeye maruz kalma korkusudur.6 Vicdanları harekete geçiren, şefkat duygusu ve toplumun nefretine maruz kalma korkusunu hissettirmektir.
Şefkat-i cinsiyenin kalbden izalesi, kuvve-i akliyenin cerbeze ile fesadı, kuvve-i gadabiyenin öfke ile zulme yönelmesi ve kuvve-i şeheviyenin heva-i nefse tabi olması7 bütün kötülüklerin ve günahların kaynağıdır. İnsanda akıl, şehvet ve öfke gibi temel duygular vardır. Bunların ifrat ve tefritinden pek çok günah ve kötülükler ortaya çıkar. İstikametinden ise hikmet, iffet ve şecaat gibi güzel hasletler zuhur eder. Üstad Bediüzzaman aynı şekilde şefkat-i cinsiyenin kalpden izalesi ile de iffetin ortadan kalkacağını ve pek çok kötülüklerin ortaya çıkacağını ifade etmektedir.
Gıybet, dedikodu ve iftira gibi günahlar rikkat-i cinsiyeye muhalif olduğu için yüce Allah bunları yasaklamıştır.8 Ancak “Zarara rızâsıyla girene merhamet edilmez” bir kaidedir. Onlar, şefkat hakkını ve merhamet liyakatini kendilerinden selbetmişlerdir.9 Bunun için fâsık-ı mütecâhirin, yani günahları açıktan sıkılmadan işleyen ve bununla övünenlerin gıybeti caizdir. Yoksa akıl, kalp, vicdan, insaniyet, rikkat-i cinsiye, tabiat ve şeriat nazarında gıybet merduttur ve matruttur.10 Bunun sebebi de, insanların kötülükleri açıktan işleyenleri tanıyarak şerlerinden kurtulmaları amacına yöneliktir.
Bu husus insanlarda böyle olduğu gibi hayvanlarda da şefkat-i cinsiye bulunur. Bu şefkat-i cinsiyeden şefkat tevellüt eder. Bunun için “korkaklıkta darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-ı cinsiyesiyle camusa saldırır.”11
Dipnotlar:
1- 15. Şuâ, Fatiha tefsiri,
2- Lem’alar, s. 277
3- Lem’alar, s. 273
4- Lem’alar, s. 294
5- Lem’alar, s. 310
6- İşârâtü’l-İ’câz, 13. âyetin tefsiri.
7- İşârâtü’l-İ’câz, Fesad âyetinin izahı
8- Hutbe-i Şamiye, s. 149
9- Kastamonu Lâhikası, 85. mektup.
10- Hutbe-i Şamiye, s. 149
11- Sünuhat, s. 105; Hutuvat-ı Sitte, s. 23-24
01.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|