İnsan yaptığı işin en iyisini zamanında yaparsa, dağ başında da olsa insanlar onu arar ve bulurlar. Yeter ki insanların ihtiyacı olan bir şeyi en güzel şekilde ve zamanında yapsın.
Bununla beraber akıllı bir insan, mazeret üreten ve iş üretmekten kaçan insanlarla çalışmamalı. Yoksa başarısızlığa mahkûm olur. Başarılı insanlar mazeret arkasına saklanmayan ve iş üretenlerle çalışanlardır. Tembel, gevşek, dikkatsiz ve ilgisiz olanlar hem unutkanlığa, hem de başarısızlığa mahkûmdurlar.
Çalışkan ve işlerinde başarılı olanların maddeye ve paraya değil, bilgiye ve kaliteye değer verenler olduğunu da az bir araştırma ile görmek mümkündür. Kalite her zaman paradan önce gelmelidir. Para için kaliteden ödün verenlerin zamanla paralarından da oldukları bir gerçektir.
İnsanlar maalesef işleri ile uğraşarak işlerini ve kendilerini geliştirecekleri yerde, başkalarının hataları ile uğraşarak kendilerine değer vermekle başarısızlığa uğramaktadırlar. Hâlbuki başkalarının hatalarını bulmak ve onları tenkit etmekle zaman öldüreceklerine, kendi işlerini geliştirmeye çalışmış olsalardı daha başarılı olabilirlerdi. Başarılı insanlar başkaları ile değil, kendileri ile yarışan insanlardır. Onlar “İki günü eşit olan ziyandadır” prensibine göre hareket ederek her gün yeni bir şeyler üretmek ile meşguldürler.
Çalışkan ve başarılı insanlar, az söz ile çok şey anlatılacağını bilirler ve zamanlarını konuşarak geçirmezler. İnsanı çok sözden fazla icraatları ve yaptıkları anlatır. “Biz susarız, eserlerimiz konuşur” ifadesi bu bakımdan ne kadar anlamlıdır. Başarılı insan kendisini anlatmaya zaman bulamaz; eserleri onu anlatır. Bu ise gerçek bir anlatımdır.
Başarılı insan, çevresini kâle alır. “Kim ne derse desin, ben bildiğimi okurum” demez. Çevresinin tenkidine kulak verir ve onların hoşlanmadığı şeyleri yapmamaya özen gösterir. Küçük kusurların büyüklerine kapı açacağını düşünerek küçük şeylere önem verir. “Bu küçüktür, ne değeri var?” şeklinde yanlış bir düşünceye kendini kaptırmaz.
Başarılı insan mütevazidir. Kendisini dev aynasında görmez. Kendisini dev aynasında görenlerle de çalışmaz. Kendini kusurlu görmeyen ve yaptıklarını beğenen insanlar kendilerini geliştiremezler. Onlar artık zirveye çıkmışlardır! Gidecekleri yerleri, çıkacakları yüksek makamları kalmamıştır; bundan sonra yapacakları iş, çıktıkları o tepeden aşağı doğru inmektir. Gidecekleri yeri olmayanlar ile yola çıkmak ise yerinde saymak demektir.
Akıllı insan aşırı tevazu gösterenlere karşı da çok dikkatlidir. Aşırı tevazu, ya kibirden veya hileden kaynaklanır. Sebepsiz övgüler de art niyetin ifadesidir. Akıllı insan bunların bilincinde olan insandır. Ne övgüden ne de yergiden ve yargıdan etkilenmez; o gerekeni yapar ve aşırılıklardan kendini korur.
Akıllı insan mütevekkildir; Allah’a dayanır ve güvenir. Bu güven onu cesarete ve çalışmaya sevk eder. Tevekkülün sebeplere teşebbüs etmek olduğunun bilincindedir. Bunun için o, gamsız ve kayıtsız insanları yanına almaz; onlarla da çalışmaz.
Başarılı insan istişareyi ihmal etmez; ama o kiminle istişare edeceğini de iyi bilir. İstişare ediyorum diyerek önüne gelene sırlarını ve hedeflerini açmaz. Kiminle neyi niçin konuşacağını, kime neyi niçin soracağını bilir. Bazen de akıllıca ve safiyâne ehil olmayanlara ve işi bilmeyenlere bazı şeyleri sorar, fikirlerini alır ve akıllıca tersini yaparak başarıyı yakalar.
Elhâsıl: Akıllı insan çok düşünür, az konuşur. İstişare edilecek olanları bilir ve her önüne gelene danışmaz. Kendisini çalışmaları ve yaptıkları ile tanıtır. Ne övülmekten hoşlanır; ne de yerilmekten sıkılır. Bununla beraber tenkitlere kulak verir. İşine ve hedefine yardım eden her şeyi alır, işine yaramayana ise önem vermez.
15.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|