Bir sohbet esnasında arkadaşımız “Kemiyet keyfiyete nispeten ehemmiyetsizdir” ifadesini anlayamadığını söyledi. Diğer bir arkadaşımız ise Bediüzzaman’ın hurma ağacı örneğini verip “100 hurma çekirdeğinden 80’i bozulsa, 20’si sağ kalsa zarar edilir mi?” örneğini vererek sayı çokluğunun yani kemiyetin önemli olmadığını asıl önemli olan şeyin keyfiyet yani kalite olduğunu söyledi.
Yabancılar da aynı şeyi söylüyorlar. “quantity or quality” deyip kalitenin daha önemli olduğunu kelime benzerliğinden yola çıkarak izah etmeye çalışıyorlar.
Biz herhalde politikanın etkisi altında çok fazla kaldığımızdan olacak ki sayıya gereğinden daha fazla önem veriyoruz. Zira seçimlerde sonuç parmak sayısına bakıyor. Eğer parmak sayısı ne kadar fazla ise o taraf galip geliyor.
Eğer mesele sadece politika olsaydı sayının önemine vurgu yapanlara hak verebilirdik. Fakat sayı her zaman önemli değildir. Özellikle “İnançsızlar sayıca çoktur, bu nedenle kâinatın yaratılması şer olmuştur” diye cevap verenler haklı çıkacaktır. Fakat haşarât-ı muzırra nevinden yani zararlı böceklerin çokluğu gibi, sayının hatta maddî değerlerin önemi o kadar da abartıldığı gibi değildir.
Peki, sayıca iyiler çok olsa, fena mı olur? Elbette nurun alâ nur olur. Lâkin dünya bir imtihan yeridir. Cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir. Sayısız eleklerden, sıkıntı ve musibetlerden geçmemiz gerekiyor. Çünkü dağ, zemin ve göklerin kaldırmaktan çekindiği “emanet-i kübrâyı” kabul etmişiz.
Eğer bir yörede denildiği gibi “Üç dönüm bostan, yan gel yat Osman” olsaydı zahmet çekmeden cennete gidebilirdik. Fakat oldukça ciddi imtihanlardan geçiyoruz. Hatta “ahirzaman” denilen dehşetli bir asrın içindeyiz. Koyun sürüsü gibi çoğunluğun gittiği yere gidersek birileri bizi aynı koyun gibi gütmeye başlar.
Kendimize örnek alacak kişileri seçerken dikkatli olmalıyız. Bediüzzaman gibi zamanın güzeli ve büyüğü bir zat ortada dururken sayıca çok gibi görünen kişilerin ardına düşersek zararı çekeceğimiz aşikârdır.
Zamanın birinde bir büyük şeyh yaşarmış. Vergi ve askerlikten kaçmak için halkın büyük bir kısmı kendisine teveccüh ettiği vakit, “Benim müridim bir buçuktur” demiş. Devletin endişesini izale etmiş.
Bir imtihan yapılacak diye çevreye haber salınmış. Güya bir insanı kurban ediyor diye koyunu kesmiş. Çadırın dışından kanı görenler şeyhe mürid olmaktan vazgeçmiş. Sadece bir adam ve karısı “Canım sana kurban olsun” diyerek çadıra girmiş.
İşte Hacı Bayramı Veli’ye atfen söylenen bu durum her zaman geçerlidir. Sayı önemli değildir. Buna mukabil ihlâs çok önemlidir. Yani “Allah rızasını esas maksat yapmak” en önemli şeydir.
Bu konuda Bediüzzaman bakın ne söylüyor?
“Hakikat-ı ihlâs benim için şan ve şerefe ve maddî ve manevî rütbelere vesile olabilen şeylerden beni men ediyor.
“Hizmet-i Nuriye’ye gerçi büyük zarar olur; fakat kemiyet keyfiyete nisbeten ehemmiyetsiz olduğundan, halis bir hadim olarak, hakikat-ı ihlâs ile her şeyin fevkınde hakaik-i imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum. Çünki: o on adam tam o hakikati her şeyin fevkınde gördüklerinden sebat edip, o çekirdekler hükmünde olan kalpleri birer ağaç olabilirler. Fakat o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen şüpheler ve vesveseler ile, o kutbun derslerini—hususî makamından ve hususî hissiyâtından geliyor—nazarı ile bakıp mağlup olarak dağılabilirler.
“Bu mânâ için hizmetkârlığı, makamatlara tercih ediyorum.”
08.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|