16 Ocak 2007 tarihinde Adaleti Savunanlar Derneği’nin “Girişimcilik ve İş Kurma Stratejisi” adlı seminerine katılma fırsatı buldum. Prof. Nazif Gürdoğan’dan hepimizin çok istifade ettiği güzel fikir ve düşünceleri dinledik. Seminere katılamamış kişiler ve bilgi sahibi olmak isteyenler için not aldığım hususları okuyucularla paylaşmak istiyorum.
“Ticaret kültürü” bize yabancı değil. Peygamberimiz (asm) ve eşi Hazret-i Hatice validemiz ticaretle uğraşırlardı. Hatta Hazret-i Âişe, Abdurrahman bin Afv gibi büyük sahabeler ve İmam-ı Azam gibi şahsiyetler de ticaretle uğraşmışlardır.
İslâmın yayılmasında ticaretin de büyük rolü olmuştur. Zira ticaret, kültürleri taşımanın temel yoludur. Anadolu, Müslüman olmadan önce dervişler aracılığı ile İslâmı tanımış, tasavvuf kültürünün de etkisi ile geniş kitlelerde bir sıcaklık oluşmuştur. Ticaret ve san'at dervişler aracılığı ile gelişmiş, teknolojik ilerlemeler ve üretim büyük ölçüde artmıştır. Feodal yapının yıkılması ile birlikte bütün Ortadoğu coğrafyasında hatta Endülüs’te İslâmın güzelliği ortaya çıkmıştır. İnsanlar Müslüman olmakla kalmamış refah ve mutluluğu da birlikte tatmıştır.
Peygamberimiz ve büyük sahabelerin niçin ticarete önem verdiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Günümüzde medenilere galebe çalmak için yegâne metodun ikna ile olduğu, cebir ve zorbalıkla mümkün olamayacağı artık iyice ortaya çıkmıştır.
Bir ülkenin savunma gücünün yeterli olabilmesi de ekonomisi ile alâkalıdır. Eğer ekonomisi güçlü ise savunma sanayisi ve teknolojisi de güçlü olacaktır. Üretim gücü sınırlı olan bir devletin güçlü devletlere karşı ülkesini veya menfaatlerini koruması çok güç bir iştir. Sonuç olarak ekonomide ve teknolojide güçlenmek şarttır.
Devletin ekonomi ile ilgilenmesi birçok uzmanın ortak görüşüne göre artık tamamen bir yük olmuştur. Devlet yerine bu işle halkın uğraşması gereklidir. Devletin asıl görevleri güvenlik, eğitim ve sağlık gibi konularla sınırlı olmalıdır.
Sovyetler Birliği, ne bir iç savaş yaşamış, ne de dış saldırıya uğramıştır. Bu ülkenin yıkılması büyük ölçüde üretim gücünü yitirmesi ile meydana gelmiştir. Hâlbuki çok değerli yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahipti.
Tofaş Fabrikası kurulurken çok ciddî itirazlar yapılmıştı. Bursa’nın şeftali tarlaları yok ediliyor denilmişti. Bugün ise otomotiv endüstrisinde bir dünya devi olma noktasına geldik. Geleceği gören politikacıların ve yatırımcıların sağduyusu sayesinde ülkemizde gelişmeler sağlanmıştır. Eğer kısır politik çekişmelerle ve devletçi bir anlayışla devam edilseydi daha da kötü bir durumda kalacağımız aşikârdır.
Bugün İslâm dünyası üretim güçsüzlüğünü yaşamaktadır. Hâlâ 1.5 milyarlık topluluk olarak bir İngiltere veya yarım Almanya olamamışızdır.
Üretim kalitesini uluslar arası standartlara yükseltmek zorunluluğu vardır. Aksi takdirde mutlu yarınlara ulaşmak mümkün değildir.
İnsanın ve paranın boş durması hiçbir zaman hoş karşılanmaz. Paradan para elde edilemeyeceğine göre yani faiz haram olduğu için yatırıma yönelmek zorunluluğu vardır. Yatırım için ise projelere ihtiyaç vardır. Eğer güzel bir fikriniz varsa sermaye bulmak çok kolaydır.
Meşhur sahabelerden Abdurrahman bin Afv’a Medineli Ensardan iş ve aş teklifi gelince “Malın senin olsun bana çarşının yolunu göster” demesi çok güzel bir örnektir. Eğer iyi bir projeniz varsa buna sermaye bulmak her zaman mümkündür. Önemli olan geleceği görebilmek ona göre proje üretebilmektir.
Yavuz Sultan Selim’in güçlü kişiliği kadar orduyu sevk ve idare ediş biçimi de daima alkışlanmıştır. Hiçbir ordunun karadan Sina Çölünü geçememiş olması buna mukabil binlerce kilometre uzaktan gelip galip gelebilmek şüphesiz komutadaki başarı kadar lojistikteki beceri ile alâkalıdır. Bunu başarabilen Türkler askerlikte de sayısız başarıya imza atmışlardır.
ABD ordusunda işletme eğitimi almadan üst rütbelere yükselmek mümkün değildir. Askerlikte de ekonomi yönetimi çok önemlidir. ABD’nin askeri başarılarında bu yönü iyice araştırmak gereklidir. Savaşların ekonomi ile direkt alâkalı olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.
Irak’a dikkat edildiğinde şu sonucu görmek kâhinlik değildir. Zorla girilen yerden zorla çıkarılırsınız. Bunun aksi bugüne kadar hiç olmamıştır. Vietnam’da, Afganistan’da, Cezayir’de ve Hindistan’da hep aynı sonuç alınmıştır. İşgalciler kayıp vererek çekilmek zorunda kalmışlardır. Zorla değil de dâvet şeklinde gidildiğinde ise yüzyıllarca egemenlik mümkün olmuştur. İşte Osmanlı Devleti.
Ülkelere artık ordularla girilmiyor, üretimle girilmektedir. “Kalite pasaport taşımaz” sözü çok önemlidir. Eğer iyi bir malınız varsa her ülkeye vizesiz girebilirsiniz. Yeter ki bilgi ve becerinizi kaliteli ürünler üreterek ortaya çıkarın. Karşınızda hiçbir engel kalmaz.
Bizim köftemizi “hamburger” adı altında pazarladılar. Büyük paralar kazandılar. Şimdilerde ise bazı müteşebbislerimiz “döner” adı altında bir marka meydana getirdiler. Hamburgerin tahtını en azından Almanya’da alaşağı ettiler. Bunlar girişimcilik açısından güzel birer örnektir.
Girişimcilik 20 yıl sonrasını görebilme becerisidir, diyenler vardır. Mesele para-sermaye değil risk almasını bilme, gelişmeleri görebilme becerisidir.
Günümüzde bir kişinin dâhi de olsa büyük şirketler kurması mümkün değildir. Ancak ekip çalışmasını bildiği ölçüde başarılara imza atabilmektedir. Bu konuda sayısız örnekler mevcuttur. Ekip çalışması için ise eğitim büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple sivil toplum örgütleri de birer eğitim kurumu şekline dönüşerek yapacağı hayırlı hizmetlere kaynak olabilecektir.
Son cümleden olarak seminer ve konferansların önemi ortaya çıkmaktadır. İş bulma veya kurma sıkıntısı çeken, özellikle hayatının büyük bir bölümünü asker olarak geçirmiş kişilere semineri belirli bir ölçüde aktarabilmiş isek ne mutlu. Sürç-ü lisan etmiş isek affola…
27.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|