Altmışlı yıllar...
Savaştan yorgun ve bitkin olarak çıkan Almanlar ayağa kalkmak için çırpınıyor.
O yıllarda Almanya önemli miktarda işçi talep etmişti. İşte Türkiye’den “Almanya yolculuğu” o zaman başlamıştı.
O yıllarda Çorum’dan Kemal Özgül usta da, bu yolculardan idi.
Mesleği tornacı. “Almanya’da güneş çok az çıkar” diyor Kemal Usta.
Bir istirahat zamanında Alman mesai arkadaşı ile güneşlenirken, Alman arkadaşı:
“Kemal ben bunalım geçiriyorum, acaba nedendir? diye sorar.
Kemal Usta:
“Tabiî yağlı domuz etini yiyorsunuz, ondan sonra da böyle bunalıyorsunuz” der.
Alman:
“Nasıl olur, domuz etinden ne olacak?”
Kemal Usta:
“Sen rahat edeyim dersen sığır eti yiyeceksin”
Aradan zaman geçer, Alman, Kemal Ustaya:
“Kemal Usta, benim sıkıntım geçti. Çünkü bir aydır domuz eti yemedim, sığır eti yedim” der.
Kemal Usta:
“Sana bir teklifim daha var?” der.
“Nedir?”
“Bundan sonra bira içmeyeceksin, çay içeceksin”
Alman işçi birayı da terk eder. Sağlığı büyük ölçüde düzelir.
Ayrıca evdeki hanımı da aynı kurallara uyar.
Aile, Kemal Ustayı evlerine yemeğe çağırırlar.
Israrlara dayanamayan Kemal Usta dâvete icabet eder.
Evin kapısı açılır, altmış küsûr yaşındaki ev hanımı, Kemal Ustaya “Sen Kemal olmalısın” diyerek boynuna sarılır.
Tebrik ve minnettarlıklarını iletir ve:
“Biz bütün kaplarımızı kaynak su ile yıkadık. Artık domuz eti yemiyoruz, bira içmiyoruz. Yemeği rahatlıkla yiyebilirsin” derler.
Geçen gün ulusal basında da çıktı: Yılda dört bin Alman vatandaşı Müslüman oluyormuş. Bu rakam 2047 yılında Almanya’nın çoğunluğunun Müslüman olacağını gösteriyormuş.
Halimiz ile yapılan telkinlerin daha tesirli olduğunu bu yaşanan misâlden anlıyoruz. Ve Avrupa’nın İslâmiyete hâmile olduğunu görüyoruz.
25.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|