Türkiye yüz sene önceki dertleriyle hâlâ iç içe. O zamanlar neler konuşulup neler tartışılıyorsa veya hangi tür olaylar gündemde ise şimdi de hemen hemen aynı. Koca Osmanlı gitti, yeni bir devlet kuruldu. Eskiden kalan problemlerin çoğunu zaman öğütüp gitti, geri kalanı da güya ameliyat-ı cerrahiye ile kesilip atıldı. Aradan cihan savaşları geçti. Soğuk savaşların biri bitip diğeri başladı. Anarşiyi dünya çapında sistem haline getiren ideolojilerin kurduğu devletler çöktü. Ama bizde değişen fazla bir şey yok; yüze sene önceki gibi anarşi, terör ve siyasî cinayetler dönem dönem nüksetmekte. İfade hürriyeti, azınlıkların hakları, çoğunluğun temel hak ve hürriyetleri gibi bir türlü çözülemeyen konular da hep gündemde.
Kişiyi mazileri kolay kolay bırakmadığı gibi devletleri de aynı şekilde hataları ve sevapları kolay kolay terk etmez. Fakat kişilerin ömürleri kısa olduğu için, hatalarında ısrar etseler de bir şekilde günü kurtarıp hesaplaşmayı öbür dünyaya bırakmaları mümkündür. Devletler ise eninde sonunda hatalarını düzeltmek, meselelerinizi çözüme kavuşturmak zorundadır. Aksi takdirde rahat edemez.
Çağlara meydan okuyan Osmanlı’ya son dönemde iyice musallat olan ve yıkılmasına sebep olan en önemli hastalıklardan olan ırkçılık, Avrupa’yı körü körüne taklit etmek ve bir çok hak ve hürriyetlerin yok sayıldığı istibdat ve baskı rejimleri kötü birer miras olarak kaldı. İşin acı tarafı geçmişten hiç bir ders alınmadan iyiliklerin neredeyse tamamı redd-i miras edilirken Avrupa’nın içimize soktuğu bu hastalıklara sahip çıkılarak sistem onların üzerine kuruldu. Sonuç ortada. Geçen yüz senede iyi şeyler varsa hastalığa çare arayanlar sayesindedir ve onlar sayesinde bu millet rahat bir nefes alabilmiştir.
Münâzarat’ta yüz sene önce Ermenilerin hürriyeti ve memuriyetleri ile ilgili sorular vardır. Orada, onların insan hakları çerçevesindeki hürriyetlerinin ve memuriyetlerinin bize zararlarının olmadığı ve bir Müslüman’ın başkalarına haksızlık etmesinin imanın gereği olan şefkate uygun düşmediği ve yakışmadığı izah edilir. Bediüzzaman hazretleri, Ermenilerin Ruslarla birlikte Birinci Dünya Savaşında Anadolu’yu istila ettikleri dönemde bir çok talebesini şehit vermesine rağmen görüşlerini değiştirmemiş, memleketin selâmeti için sulh ve sükunu ve asayişi tercih etmiştir.
Eskiden beri bu millet, bir kısmının kökenleri azınlıklara dayanan ve yaşantı olarak da azınlıklardan farklı olmayanların, azınlıklara getirdiği yasakların hakiki sebebini anlamakta güçlük çekmiştir. Sebep, azınlıklar arası bir rekabet midir? Yoksa azınlıklar perdesi altında çoğunluğun temel hak ve hürriyetlerini yasaklayarak iç huzuru bozup memleketi yabancı güçlerin uydusu haline getirmek midir? Ya da ikisi mi, bilemiyoruz, ancak bilinen bir şey var ki o da, gerek azınlığa ve gerekse çoğunluğa uygulanan bu yasakçılık, dışarıda itibarımızı beş paralık ettiği gibi, içeride de iç barışı bozmakta, kandırılmaya hazır binlerce kişiye zemin hazırlamaktadır.
Nedense bu memlekette insan hakları ve demokrasi birileri tarafından sürekli küçümsenir. “Vatan tehlikede” perdesi altında, zorbalık ve diktatörlük sanki kahramanlıkmış gibi yüceltilir, insanımıza alfabeyle birlikte ezberletilir. Batıda utanç vesilesi olan demokrasi dışı çözümler bizde baş tacı edilir. Koca koca adamlar devletin tepesi için bile demokrasi dışı çözümler ararken, mahalledeki on yedisindeki gençlerin farklı bir çözüm aradığını düşünmek abesle iştigaldir. Yukarıdakilerle aşağıdakilerin doğrudan bir irtibatları var mı, bilemiyoruz ama düşünce sistematiği olarak ve etkilenme olarak bağlantı olduğu kesin. Suçu mahalledeki birkaç gençte değil, halkın iradesini hiçe sayarak karşılıklı saygı ve hürmeti yok eden dayatmalarda ve ancak “güçlü olanın haklı olduğu” inancını öğreten sistemde aramak gerekiyor.
Bizim ülkemiz gibi, hâlâ temel hak ve hürriyetleri tartışan ve bu kadar yasakçı bir ülke kaldı mı yeryüzünde? Gerçekten tehlikeli bir kumpas kurulmuştur; yasaklardan iyice bunalanlar, başkalarına uygulanan yasaklarla teselli bulur hale getirilmiştir. Evet, bir azınlığın hakkı için dünya ayağa kalkarken bu milletin çocukları için kimse kılını kıpırdatmamaktadır. Fakat çözüm, hep beraber temel hak ve hürriyetlere konan tüm yasakları kaldırarak bu memleketin huzurunu bozmak isteyenlerin oyunlarını bozup bu milletin önünü açmaktadır.
25.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|