Türkçe-Ermenice olarak yayınlanan haftalık Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Hrant Dink’i cenazesi, görmek isteyenler için bazı dersler verdi. Öncelikle cinayeti işleyen ya da işletenlerin niyetlerinin aksine, farklı fikirlerin ve görüşlerin kavgasına sebep olmadı.
Bu kadar kalabalığın bir araya geldiği cenaze ya da yürüyüşler, ekseriyetle taşkınlıklara sebep olabilir. Ama Dink’in cenazesinde, çok ölçüsüz pankart ve sloganlar atılmadı. Mutlaka ‘birlik vurgusu’na uymayan sloganlar atanlar oldu, ama bu durum cenaze katılanların genelini etkilemedi.
Bu noktada, Dink’in pankartsız ve slogansız bir cezane istemiş olması da dikkat çekiciydi. Çünkü geçmiş yıllarda şahit olduğumuz bazı cenaze merasimleri, milleti gerçekten incitici, yaralayıcı ve tahrik edici olmuştu. Meselâ, Ankara’da düzenlenen Mumcu ve benzeri cenazeler bunun en çarpıcı örneği kabul edilebilir. Salı günkü cenazede ise, şükür ki, ‘kahrolsun şeriat’ gibi, inananları rencide eden sloganlar atılmadı, ya da atıldıysa da taraftar bulmadı, yaygınlaşmadı.
Tabiî ki, hiç bir cenazede atılmaması gereken sloganları dillendirenler de oldu. Ama bu tavırlar cılız kaldı ve cenaze sahipleri tarafından da tasvip edilmedi. Meselâ, cenaze töreninin yapıldığı Kumkapı Meryem Ana Patriklik Merkez Kilisesinde konuşan Ermeni Patriği Mesrop Mutafyan şöyle dedi: “Bu gibi suikastlerden sonra maktulün kefeni üzerinden siyaset yapmak evrensel ahlâk kurallarına ne kadar sığar? Acı hepimizindir, kayıp hepimizindir. Acıyı paylaşmak, acıyı hafifletmek demektir. Bu nedenle olayı kınarken ülkemiz aleyhine yapılan olumsuz açıklamalar yüreklerde yeni yaralar açmaktadır. Bu tür davranışlar merhum Hrant’ın yaşamına tamamen aykırı düşmektedir.”
Cinayet vesilesiyle bütün Türkiye, ‘ırk üstünlüğünü savunma’nın felâket olduğunu bir defa daha görmüş oldu. Irkçılık ve bir ‘ırk’ın diğer ‘ırk’tan üstün olduğuna vurgu yapan anlayışla bir yere varılamaz. O halde; yapılması gereken şey, nefisleri okşayan ırkçılık illetinden kurtulmak lazım.
Önemli bir nokta da, ‘suçlu’ların mensup olduğu ‘il’lerle ilgili değerlendirmeler. ‘Suç’u sadece bir ilde aramak yanıltıcı olur. Elbette, benzer iki cinayeti işleyenlerin aynı ilden olması, bu ile özellikle dikkat çekilmesini netice verdi. Ancak aynı tehlikenin başka illerde de olduğu görülmeli. Bununla birlikte, bir kişi sebebiyle bir ili, bir ırkı, bir bölgeyi suçlamak da hakperestlik olmaz.
Bütün bu sıkıntıların temelinde, insanların kalplerine hitap edememek var. Temelden başlanmak şartıyla çocuklara ve gençlere ‘doğru İslâm’ı anlatabilirsek sıkıntıları aşabiliriz. Türkiye’yi idare edenler, görünüşte ‘çare’ arıyor; ama acaba bu arayış doğru yerde mi yapılıyor?
25.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|