Hayatın kaynağı olan sular artık çekiliyor gibi. Hem dünya genelinde hem de ülkemizde kış mevsimi kurak geçmektedir. Özellikle Ankara ve İzmit’te başlayın su sıkıntısı İstanbul’da yaşayanlara da bidonları tekrar hatırlattı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı “Sıkıntımız büyük, vatandaşlardan duâ istiyorum. Allah inşallah su verir” demiş. (7 Aralık 2006, Vatan) İzmit ise, Yuvacık Baraji kuruduğu için İstanbul’dan su almak zorunda kaldı.
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, dünya nüfusunun üçte biri, yaşamak için gerekli suya ulaşmada büyük sıkıntı çekiyor. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen yıllık su miktarının en az bin metre küp olması gerekiyor. Türkiye’de bu oran bin 430. Yaklaşık 15 yıl sonra Türkiye, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna düşecek.
Trakya’da 10 yıl önce 4 metreden çıkan taban suyuna artık 250 metreden önce rastlanmıyor. Konya Ovasında bu rakam 450 metre civarında. Su için ülkeler arasında savaşların çıkabileceği hatta dünya üzerinde devam eden bazı savaşların sebebinin su olduğu söylenmektedir. İngiltere Savunma Bakanı John Reid, “20-30 yıl içinde dünyanın bir çok bölgesi çöle dönüşebilir. Bu durum ülkeleri savaşa sürükleyecek. Gittikçe azalan su kaynakları için başlayabilecek şiddet hareketleri konusunda İngiliz ordusunun hazırlıklı olması gerektiğini” belirtmişti. (Sabah, 1 Mart 2006).
Bizim sularımız ev ve sanayi atıklarıyla ciddi bir şekilde kirlenmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığının verilerine göre 3 bin 215 belediyeden kanalizasyon sistemine sahip olanların sayısı 141. Yerel yönetimler altyapıya önem vermediği için kanalizasyon sularının yüzde 98’i hiç arıtılmadan ırmak ve denize bırakılmaktadır. Su kaynaklarını en fazla kirleten illerin başında İstanbul gelmektedir. Alibeyköy ve Kâğıthane dereleri ile Haliç. Ankara’nın tehdit ettiği en büyük su kaynağı ise Kızılırmak. İzmir’de Gediz, Erzurum’un bütün kanalizasyonu Fırat Nehrinin kaynağı olan Karasu çayına dökülüyor. Her il ve ilçenin defteri kabarık.
Hayatımızın kaynağı olan bu nimete gereken değeri vermediğimiz anlaşılıyor. Ciddî sıkıntı çekmeden de ıslah olacağımız görünmüyor. Ne zaman bidonlar elimizde dolaşırız o zaman ah vah ederiz, ama bir çaresi olmaz. İşte “Memur-u İlâhî olan o lâtif sulara” (Sözler, 226) ve rızık ve maişetimizin tedariki için gönderilen sulara (İşaratü’l İ’caz, 15) yaptıklarımızın bir cezası olarak sularımız çekiliyor.
Cenâb-ı Allah da israf edenleri cezalandıracağını bildirmektedir. Suyu kullanırken azamî iktisat etmemiz gerekmektedir. Çünkü abdest alırken dahi suyun fazla kullanılması mekruhtur. (Büyük İslâm İlmihali, s. 233) Peygamber Efendimizin de (asm) suyu kullanırken iktisatlı bir şekilde kullandığını görüyoruz. Meselâ abdest alırken takriben 530 gr su ile abdest almış, 2120 gr su ile de boy abdesti almıştır. (Nesai, Miyah, 14)
Biz de bugün abdest alırken, tıraş olurken, diş fırçalarken, araba yıkarken, boy abdesti alırken velhasel bütün işlerimizde suyu iktisatla kullanmamız gerekir. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm) suyun kıyamet günü hesaba çekileceğimiz nimetten olduğunu bildirmektedir. (Elmalılı, Tefsir 1, 275)
08.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|