Acarİstanbul’da bir milyon ağaç kesildiğinin iddia edilmesi ile ilgili heberler bana yaşadığm bir olayı hatırlattı. İstanbul Üniversitesi ile Çekül Vakfı’nın, İstanbul Mimarlar Odası salonunda düzenlemiş olduğu 5 günlük bir çevre semineri sonucunda, 28 Mart 1998 Cumartesi günü seminere katılanlarla birlikte Rumeli Feneri ve Demirciköy’e bir gezi düzenlenmişti. Beraberimizde bize seminer veren araştırma görevlileri de vardı.
Yolumuzun üzerinde Rumeli Köyündeki Koç Üniversitesi insaatı yeni başlamıştı. Biz heyet olarak oradaki ağaçlara ve yeni yeni başlayan yapılara bakarken, baktık ki devriye gezen jandarmalar bizi uyardı. Biraz sonra da karakoldan bir ekip gelerek bize oradan uzaklaşmamızı söylediler. Bakmak da yasak! Oysa beraberimizdeki araştırma görevlisi o bölgedeki ağaçların yapısıyla ilgili bilgi veriyordu.
Bu tarihten bir yıl sonra 28 Aralık’ta TBMM’de bir yasa çıkarılarak Bakanlar Kurulunca belirlenen bedel karşılığında vakıf üniversitelerine arazi tahsisine izin verildi. Bu kanun çıktıktan sonra çevreci kuruluşlardan ve ormancılardan çok ciddi bir tepki geldi. Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. M. Tahir Hatipoğlu, “Bu ülkede çam dalı kestiği için hapiste sürünen binlerce insan varken vakıf sahiplerine dağlar verilecek. Devletin kamu üniversiteleri çölde kurulurken, özel üniversiteleri ormanda kurmak isteyişini anlamakta güçlük çekiyoruz” demişti.1
O günkü TMMOB Orman Mühendisleri Odası Marmara Şube Başkanı Prof. Dr. Kadir Erdin ise, Koç Üniversitesi’nin açılış ve yasanın kabul tarihlerini düşerek, her yıl “Orman Katliamı Günü”nü dile getireceklerini kaydetmişti.2 İstanbul’da orman deyince Prof. Dr. Ertuğrul Acun’un yazdığı “Ormanın Kara Kitabı” adlı eseri de unutmamak gerekir. Bu kitabın 144. sayfasına göre bu üniversite için 70.000 ağaç kesilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin, “Orman Bölge Müdürü İle muhafaza memurlarının silahlı adamları yüzünden korkudan giremediğini” söylediği Beykoz’daki Acarİstanbul, 2 bin 900 dönümlük arazi üzerine kurulacak site için yaklaşık 1 milyon adet ağaç kesildiği tahmin ediliyormuş. Çevre Bakanı, “Acarİstanbul bir cinayettir” demiş (gazeteler, 7 Aralık 2006) 1991’de 2 milyon 68 bin metrekarelik ormanlık saha 670 yataklı golf kulübü yapılması amacıyla 49 yıllığına Kemeryapı Turizm A.Ş’ye kiralanmış, ama ormanda normal betonevler yapılmış. (Milliyet, 7 Aralık 2006) Böylesine kalabalık bir şehirde nefes almanın zorlandığı bir mekânda ormanların böylesine tahribininin yolunu açmak kabul edilemez. İlk yanlışlık, ormanların bir kısmını orman alanları dışına çıkarmakla başlamıştır. Bu uygulamaya da zamanında çevreciler ve ormancılar çok ciddi tepki vermişti. Hatta bir toplantıda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi eski Dekanı Melih Boydak, “Bu günkü makinelerle çok kısa bir zamanda ormanın ağaçlarını keserek orman vasfının değiştirilebileceğini” söylemişti.
Ağaçlara bu kadar baskı uygulanmasının temel sebebi insanların diğergam olmamaları, herkesin kendi menfaatini düşünür olmasıdır. Adeta ‘benden sonra tufan’ düşüncesinin yaygınlaşmasıdır. “Ben görmesem bir daha yeryüzüne su yağmasın” mantığının toplumda yaygınlaşmış olduğunun bir göstergesidir bugünkü yaşadıklarımız.
Ahlâkî erezyon her sahada bizi menfi bir şekilde etkilemektedir. Pazarda, sokata, ormanda, bağda, bahçede, her yerde. Ecdadımız evinin projesini bahçedeki ağaca göre ayarlarken, bize ne oldu da tersini yapmaktayız? Bu durum ciddi olarak sorgulanmalı, yorsa uydu fotoğraları çekmekle veyahut da helikopterlerle havada tur atmakla olmaz.
Dipnotlar: 1-Akit, 30/12/1999, s.12, 2-a.g.g
21.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|