|
|
Sizden gelenler
Televizyon, gazete v.s. kısacası medya... Bunlar günümüze damgasını vuran önemli icatlar.
Peki nedir bunlar? İnsanlar üzerinde neden bu kadar etkili bir hal almışlar? Hatta hayatın neden “olmazsa olmazı” diyebileceğimiz bir değere sahip olmuşlar?
Kuşkusuz bunlar günümüze hitap ettiği için varlar, ama neden insanlar esaret derecesinde bu icatlara kendimizi teslim etmiş bulunmakta? Bu ve buna benzer soruları çoğaltmak mümkün.
Feyza Keleş Gizligider’in “Bizim evde film çekilmesin” adlı yazısında örnek olarak verdiği yaşanmış, acı, ama gerçek olayların medyanın amacından ne kadar saptırdığını göstermektedir. Amacından sapan bir şeyin yaptığı işler her zaman hüsranla biter. Medyamız da şimdi bu durumu yaşamakta ve toplumun her ferdini pençeleri arasına alan bir akbaba rolünü üstlenmektedir. Hayatımızı istediğimiz şekilde değil, medyada yayınlanan programların esaretinde kalarak sürdürme gayreti içerisindeyiz. Gerçek kimliğimizi bir tarafa bırakmış, Acı Hayat'taki, Avrupa Yakası'ndaki, Kurtlar Vadisi'ndeki, v.b. dizilerdeki kahramanların kimliğine bürünmüş bir kimlikle hayatımızı şekillendirmenin çabası içerisindeyiz. Hanımlara yönelik yapılan programların seviyesinin ise, ne kadar yüksek veya düşük olduğu ayrı bir tartışma konusu olsa gerek.
Günümüz medyası topluma “haber alma, kamuoyu oluşturma” gibi hizmetler yapması gerekirken, toplumu “nasıl dejenere edebilirim” kaygısını taşımaktadır. Bu kaygısında da başarıyı yakaladığını itiraf etmek gerekir. Ayrıca bizi sahip olduğumuz değerlere yabancılaştırmakta ve “modernleşme” yaftası ile yaptığı işe kılıf geçirmektedir.
Yapılanlar, yaşananlar ortada... Örnekler acı...
Konu gerçekten üzerinde durulması gereken mühim bir konu.
Emeği geçenleri böyle bir kampanya başlattıkları için tebrik ediyor ve “Bizim evde film çekilmesin” kampanyasını destekliyorum. Saygılar...
Gülten DEMİR / Eğitimci
Siz de bu kampanyanın bir parçası olabilirsiniz!
Televizyon yayınlarından her türlü şikâyetiniz için RTÜK 444 0 178 nolu telefonu arayabilirsiniz.
Ayrıca bu konudaki tepkilerinizi, görüş ve tekliflerinizi: [email protected] adresinden bize ulaştırabilirsiniz.
|
20.12.2006
|
|
Canım ailem, sizsiz başaramam ki…
Başarı kavramı herkese göre farklı bir anlam ifade eder. Kimilerine göre, okulda yüksek notlar almak başarılı olmak, kimisine göre, mutlu olabilmek başarıdır. Kimisine göre kendini doğru ifade edebilmek, toplum içinde sosyal bir rol alabilmek, kendine güvenen sevilen bir insan olmak başarıdır.
Aslında yukarıdakilerin hepsi doğru, ancak eksik ifadelerdir. Bireyin başarısı onun mutluluğudur. Ancak bireyin toplumda doğru faydalı işler yapması, kendini iyi tanıması, iyi örnek olması ve kendi doğruları ile sürekli bir gelişim ve değişim içinde olması gerçek başarıdır.
Toplumda bütün aileler başarılı bir çocuğa sahip olmak ister. Onların başarısı ile gurur duyar. Kendimize haklı bir pay çıkarırız. Yalnız onların başarısızlığında kendimizi sorgulamak ve problemi çözmek yerine çocuğu durmadan eleştirir. Neyi eksik neyi yanlış yapıyorsa onun gözüne sokarcasına söyler bir taraftan kendi yaptığımız fedakârlıkları abarta abarta anlatır, tabir-i caizse hayatını burnundan getiririz.
Oysa çocuğun başarısını etkileyen faktörler şunlardır:
1- Genetik faktörler
2- Çevre( okul, öğretmen, aile, kardeş, arkadaş, medya, teknoloji dünyası vs….)
Genetik faktörler çocuğun doğumuyla birlikte gelen, anne ve babadan gelen genlerdir. Ki bu değiştirilemez.
Ancak çevre diye adlandırdığımız, çocuğun kendinden başka her şey dış uyaranlardır. Ki bu çocuğun gelişimini ve başarısını mutlak ölçüde etkileyen faktörlerdir.
Çocuğun hemen doğumundan sonra içine girdiği aile onun ilk çevresini oluşturur. Aile ortamında birbirlerini seven, birbirine güvenen bir anne babanın çocuğu sağlıklı ve huzurlu bir hayata merhaba der. Bedensel ihtiyaçların giderildiği ve kendisinin de sevildiği ve kabul gördüğü bir ailede çocuk mutlu, mesut büyümeye devam eder.
Ailenin bir bireyi olan çocuk artık, bir şeylerin farkına varıyor. Ayırt ediyor. Beyninde birilerinin söylediği şeyi anlamlandırıyor. Verilen komutlara uyuyor. Nasıl sevimli olacağını keşfediyor meselâ. Bunu sürekli yapıyor. Ne zaman neyi yapmaması gerektiğini de öğreniyor. Öğrendiklerine yeni şeyler ekliyor. Bazılarını çıkarmak gerektiğini de öğreniyor zamanla..
Öğrenmenin başladığı ilk anlardan itibaren çocuğumuza doğru bir örnek olmak onun için en anlamlı davranıştır. Zamanını doğru planlayan, kendini ve insanları seven, inancı konusunda taviz vermeyen, dürüst, kendine ve başkalarına saygılı bir anne baba olmak ve bütün bunlar olurken çocuğu bu yaşantının içinde tam olarak yaşatmak. Eğer bunları yaparsak çocuğumuzun okulda yada hayatta başarısız olma gibi bir şansı yoktur… Emin olun… Deneyin….
Eleştirmeyin… Övün… Başaracağına İnanın…
[email protected]
|
Esma TUTAR
20.12.2006
|
|
İslâmî yayın ve yapımları destekleyelim
Günümüzde İslâmı tebliğ etmek çok kolaylaştı. Ancak İslâmî hakikatleri kalplere yerleştirmek bir o kadar zorlaştı. Modern hayat tarzı insanların gözlerini, kulaklarını ve hatta kalplerini İslâm hakikatlerine kapatmalarına sebep olabiliyor. Bu sebepledir ki, İslâmî çalışmalar yapmak isteyenlerin modern vasıtalardan yararlanmaları şart oldu.
TV ve radyo kanalları, gazeteler, görüntü ve ses sistemleri İslâmî tebliğ etmek için kullanılabilecek en güzel araçlardandır. Bu araçları kullanırken de profesyonellik çok önemli. Renk seçiminden ses düzenine, görüntü seçiminden söz güzelliğine kadar bir çok ayrıntı, insanların kalplerinde İslâm anlayışı oluşturmak için kullanılabilir.
Dinimizi anlatmakta, özellikle TV ve görüntü sistemlerinin kullanılmasında henüz yeni sayılabilecek bir dönemdeyiz. Allah’a şükürler olsun ki, gönül rahatlığıyla izleyebileceğimiz, izletebileceğimiz TV kanallarımız var. Yayın plasmanını Allah rızası için hazırlayan, programlarını samimiyetle sunan bu TV kanalları umarım refiklerine örnek teşkil ederler.
Ekranlardan zehir akan bir zamanda niyeti rızay-ı İlâhî, derdi İslâmî hakkıyla anlatmak olan bu kanallara en azından onları izleyerek destek olmamız -tabiri caizse-kanal-izasyon vazifesi gören bazı TV kanallarını izlemememiz boynumuzun borcu olsa gerek. Biz bir vücudun azalarıyız ve birbirimizi desteklemeliyiz. Tek vücut, tek düşünce ile Allah’ın rızasını kazanma yolunda çaba sarf etmeliyiz.
Son yıllarda sesli ve görüntülü yayınların İslâm lehine kullanılması bizi mutlu ediyor. Sevindiğimiz gelişmelerden biri de İslâmî müzik konusudur şüphesiz. Her ne kadar evveliyatı iyi olup, günümüzde gençlere örnek olması gereken bazı san’atçılarımızın ibrelerinde sapmalar olsa da daha olumlu gelişmeler yüzümüzü güldürüyor. Meselâ, son yıllarda çocukların dikkatini güzel dinimize çekmek için hazırlanan şarkılar, klipler bence çok önemli. Bu konuda profesyonel çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar o kadar çok rağbet görüyor ki, ehl-i dünya yayın tarzını benimsemiş bazı TV kanallarında bile sair zamanlarda, özellikle Ramazan ayında bu çalışmalara rastlamak mümkün. Bu çok önemli bir gelişmedir. Çünkü bir yandan irtica çığırtkanlığı yapan medya patronlarının TV kanallarında İslâmî mesajların az da olsa yer alması kendileriyle çelişmelerini sağlıyor. Her ne kadar onlar ticarî (reyting) kaygıyla İslâmî mesajlar verseler de Allah onların vasıtasıyla İslâma hizmet ettiriyor.
Küçük yüreklerin rahatlıkla dinleyebileceği, popüler kültürden uzak bu eserlerin çocukların maneviyatı ve psikolojisi üzerinde olumlu etkileri olduğu yadsınamaz. Küçücük çocukların ağzına dolanan bu yapımlardaki ilâhiler, salâvatlar, duâlar onların yüreklerine Allah aşkının nakşedilmesinde bir vesile sayılabilir.
Çocukların İslâmî mesajlar ihtiva eden şarkılar okuması küçük kulakların temiz söz ve seslerle dolmasına vesile olurken, bu şarkılar büyüklerin de dikkatinden kaçmıyor şüphesiz. Geçen günlerde bir yakınımın arabasıyla Zonguldak’a giderken arabanın teybindeki çocuk şarkılarını ve ilahileri zevkle dinledik. Yakınım, küçük kızının o kaseti çok sevdiğini söyleyerek kendisinin de zevkle dinlediğini belirtti.
Çocuk şarkıları konusunda bir çok örnek var. Ancak bu çalışmalara öncülük ettiğini düşündüğüm bir albüm var ki, onun yeri özel. 2002 yılında piyasaya çıkmış bir albüm “Evimizde Cennet Var”. Bu albümü Minik Kalpler Korosu seslendiriyor. 2005 yılında da klipleri çekilmiş olan bu çalışma çocuklarımız için iyi bir örnek. Şarkı ve kliplerde İslâmî mesajlar veriliyor. Allah ve peygamber aşkı anlatılıp, anne- baba değerinde dikkat çekiliyor. Söz ve müziklerini Nevin Soysal Aydın’ın yazdığı albümün müzik yönetmenliğini Taner Yüncüoğlu yapmış.
Müzik piyasası şartlarına göre eski bir albümden bahsetmemin sebebi anne, baba ve çocuklara bir müjde vermek. Yakın bir zamanda görüştüğüm Minik Kalpler Korosu’nun mimarı ve söz yazarı Nevin Soysal Aydın Hanım yeni albümün müjdesini verdi. Yeni koro elemanlarıyla, müzik altyapısı olarak biraz daha farklı bir formatta, çocukların daha da hoşlanacağı bir tarzda hazırlanacak olan bu albüm, inşaallah 2007 yılında müzikseverlerle buluşacakmış. Umarım bu yeni albümde çocukların kalbinde ve müzik piyasasında hak ettiği yeri alır.
Her geçen gün daha güzel çalışmalara imza atan değerli TV-Radyo ve müzik yapımcıları için bizim yapmamız gereken onları desteklemektir. Bu destek bazen onları izlemek, dinlemek, bir albüm satın almak ve duâ etmekle olabilir. Unutmayalım ki, onlar için yaptığımız olumlu fiiller samimâne yapılan çalışmaların sayısını arttıracak, kaliteyi yükseltecek, manevî ve millî değerlerimizi muhafaza etmek için daha büyük yollar kat etmemizi sağlayacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki, özellikle müzik yapımcıları işin ticarî boyutunu biraz göz ardı edip, piyasaya çıkaracakları albümlerin fiyatlarını yüksek tutmamalılar. Bu vesileyle hem korsan kaset ve cd’lerin önüne geçilmiş olur, hem de maddî imkânı az olan dinleyiciler bile güzel çalışmalara ulaşırlar.
Kulaklarımızı kirli ses ve sözlerle, gözlerimizi sefih görüntülerle doldurmayalım. Eğlencenin, televizyonun, müziğin helâlini takip edelim. X
[email protected]
|
Süleyman BEYDİLLİ
20.12.2006
|
|
Dolu gardırobun sırrı: Tertipli kullanmak
Gardırobunuzu dolu görmenizin alış- veriş dışında bi yolu daha var aslında. İşte size dolu bir gardırop içi gereken pratik bilgiler.
Kazaklarınızın tüylenmesini önleyin: Yeni aldığınız kazakların tüylenmemesi için bir naylon torbaya koyarak 24 saat buzdolabının buzluğunda bekletin. Tüylenmesi önlenir.
Kadife giysiler: Kirlenmiş koyu renk kadife elbise ve pantolonlarınızı tuzla temizleyebilirsiniz. Temiz bir fırçayı temiz ve kuru bir tuza batırarak giysinize kuvvetle sürün. Lekeler gidecek, kullanılmaktan doğan parlaklık kaybolacaktır. Ayrıca eskiyip de parlayan pantolonlarınızdaki bu parlaklığı gidermek için ütü bezini sirkeli suyla ıslatın, sonra çok sıcak su ile ütüleyin. Parlaklığın tamamen kaybolduğunu göreceksiniz.
Parlayan kumaşlar: Etek ve pantolonlarınızda parlaklıklar oluşuyorsa, bu kısımları yeni kesilmiş bir patatesle iyice ovalayın. Kuruduktan sonra fırçalayabilirsiniz. Parlaklıktan eser kalmaz.
Ütü yaparken: Ütü yaparken, ütüleyeceğiniz gömlek, etek gibi giysilerin altına çarşaf, perde, havlu gibi geniş satıhlı eşyalar koyarsanız ikisi birden aynı anda ütülenecektir.
Sararan giysiler: Sararmaya başlayan beyaz giysilerinizi bir kaşık oksijenli su kattığınız 1 litre ılık suda 1 saat bekletin.
Triko yıkamanın sırları: İster yün, ister merserize, ister sentetik iplikle yapılmış olsun, her örgüde ortak bazı kurallar vardır: Her zaman için, sadece ılık su kullanın, durulamada bile. Durulamada sık sık değiştirerek bol su kullanın. Giysileri sabunlu suya iyice daldırın ve çitilemeden nazik bir şekilde yıkayın. Örgü giysileri asla sıkmayın. Aksi takdirde giysileriniz elastikiyetini kaybeder ve deforme olurlar. Islak örgü giysilerinizi sıkmayın, kuru bir havlunun üzerine yayın. Üzerine de ikinci bir havlu koyun ve havlunun üstüne basarak fazla suyu alın. Sonra giysinizi, ısı kaynaklarından uzak bir yere koyun.
Örgüleri ütülerken: En iyi ütüleme metodu, giysini altına nemli bir bez yaymak ve üzerine hafif, kuru bir bez koymaktır. Kuru bezin üzerinden fazla bastırmadan ütüyü geçirin. Sıcak ütüyü asla yünün üzerine direkt olarak koymayın. Örgüyü hep tersten ütüleyin.
Tüylenen kazaklar: Eğer kazaklarınız eski bir görünüme bürünüp, üzerinde yer yer iplik kümecikleri oluştuysa üzülmeyin. İşte size yepyeni ve yumuşak bir kazak elde etmenin yolu: Önce elinizle iplik kümeciklerini ayıklayın. Sonra kıl bir fırça ile örme yönünün tersinde kazağınızı fırçalayın. Kazak ipliklendikçe bu işlemi tekrarlayın. Kazağınızın yepyeni olduğunu göreceksiniz.
|
20.12.2006
|
|
Bekirpaşa Belediyesinden ‘Yöresel Yemek’ yarışması
Kocaeli Bekirpaşa Belediyesi’nin düzenlendi. Bir çok başlıkta yarışmacıların hünerlerini sergiledikleri yarışmada birbirinden lezzetli onlarca yöresel yemek tarifi tekrardan hatırlandı.
Yarışmada tatlı kategorisinde Nevin ALAN Erzurum usûlü kadayıf dolmasıyla 1. oldu.
Nevin Hanımı başarısından dolayı tebrik ediyor, birincilikle ödüllendirilen tarifini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz.
|
20.12.2006
|
|
Tepside kadayıf dolması (Erzurum)
1kg-Dolmalık taze kadayıf (Davul fırını tepsisine göre)
1-Paket nebati yağ
100gr-Tereyağı
½-Su bardağı sıvı yağ
Dövülmüş ceviz, şeker
YAPILIŞI:
Kadayıftan, sarınca yumurta kadar dolma olacak oranda avucun içine yaprak gibi serilir. İçine istendiği kadar ceviz ve bir çay kaşığı tepeleme şeker serpilir. Sigara böreği gibi sarılarak yağlanmamış tepsiye dizilir. Hepsi bitince yağlar eritilerek sıvı yağ karıştırılır. Dolmaların üzerlerine kaşıkla eşit olarak gezdirilir. Ilık fırına sürülür, koyu pembe kızartılır. Fırından çıkınca bekletmeden soğuk şerbet gezdirilir. Yaklaşık bir saat sonra dolmalar ters çevrilerek üst kısımlarında şerbetlenmesi sağlanır. Yapıldığı gün tüketilmesi tavsiye edilir. (Çıtır lığı kaybolmadan)
ŞERBET:
(önce şerbet kaynatılır)
9 Su bardağı şeker
8 Su bardağı su
Orta ateşte kaynamaya başlayınca 10 dak. karıştırılmadan kaynatılıp soğumaya bırakılır.
|
20.12.2006
|
|
|
|