Belçika’da Ekim ayında yapılan belediye seçimlerinde bir çok Türk, aday olmuştu. Ancak bu seçimde her zamankinden farklı olarak başörtülü adaylar da vardı. Belçika’nın en büyük belediyesi olan ve Brüksel’de Türk mahallesi olarak bilinen Schaarbeek’te iki başörtülü Türk aday da seçildi. Hıristiyan Demokratlar’dan (CDH) Mahinur Özdemir ve Sosyalist Parti’den (PS) Derya Alıç meclis üyesi oldular. İki farklı partiden başörtülü olarak seçime giren Özdemir ve Alıç, tartışmaların odağında yer alan isimlerdi.
Tartışma Belçika’dan çok Türkiye’den kaynaklanıyordu. “Belçika’nın Merve Kavakçıları” olarak kamuoyunda lanse edilen Özdemir ve Alıç’ın “seçildikleri takdirde başörtüleriyle yemin edemeyecekleri” iddiaları ileri sürülüyordu. İki aday da iddiaları kabul etmediklerini başörtüleriyle devam edeceklerini açıklamışlardı. Ancak iki adaydan Alıç’ın tavrı yemin töreni sırasında değişti. Derya Alıç hiçbir yasal zorlama olmadığı halde “burası kamusal alan” diyerek başını açarken, Mahinur Özdemir seçimden önceki tavrını korumaya devam etti ve başörtüsüyle yemin ederek meclis üyeliğine başladı.
23 yaşında olmasına rağmen, demokratik direncini gösteren ve başarılı olan Mahinur Özdemir ile seçim sürecinde yaşadıklarını konuştuk.
MÜSLÜMANLARIN DEĞERLERİNE
EN YAKIN PARTİ
*Genç yaşta seçilmek nasıl bir duygu?
Burada belediye seçimleri 6 yılda bir yapılıyor. Ben de ilk defa seçimlerde oy kullanıyordum. Aday oldum. Gençler bana güvenerek oy attılar. Büyüklerden çok, gençler oy verdi. Belediyede artık gençlerin de söz sahibi olmasını, yönetmesini ve aktif olmasını istediler. Seçilmek gurur verici.
*Sizin gibi genç yaşta seçilen başka biri var mı?
Bizim belediyede en genci benim.
*İki yıldır Hıristiyan Demokrat Partiye üyesisiniz. Neden bu partiyi tercih ettiniz?
Çünkü Müslümanların değerlerine en yakın parti buydu. En azından belli bir inancı vardı. İslâmiyetin de yasakladığı konularda belli tutumları vardı.
*Kendinize daha yakın hissettiniz yani?
Evet. En azından inançlı insanlar. Türklerin fazla tanımadığı bir parti. Dört yaşında olan Hıristiyan Demokrat Parti, şimdi adını Merkez Demokrat Parti olarak değiştirdi. Hümanist, bütün insanlara yakın olan bir parti. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan tüm insanların inancına saygısı olan bir parti. Buradaki Türklerin çoğu Sosyalist Parti’ye oy veriyor. O partide Türklerin bir çok üyesi ve encümeni var. Ancak bizim parti eğitime, siyasette etik davranışa ve aileye çok önem veriyor. Çekirdek aileyi önemsiyor. Ayrı yaşamalara karşı. Evliliğe çok önem veriyor. Avrupa Parlamentosu’nda Hıristiyan partilerin arasında yer alıyor. Yani Almanya’daki Merkel'in partisiyle aynı kulvarda.
*Almanya’da Merkel’in partisinin Türkiye’ye pek olumlu bakmadığını biliyoruz. Sizin parti Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Merkel’in partisi her ne kadar imtiyazlı ortaklık öneriyorsa da, bizim partimiz Türkiye’nin AB’ye üye olması taraftarı. Türkiye’ye bakış açıları çok olumlu.
“SEN TOPLUMUN BİR PARÇASISIN”
*Adaylık süreciniz nasıl başladı? Siz mi aday olmak istediniz, parti mi teklif etti?
Kadınlarla ilgili bir seminer düzenliyorlardı. Ben de o seminerde Türklerin bakış açısını anlattım. Buradaki Türkler, adayların kalitesinden çok, hemşehrilik duygusu ile oy veriyor. Tanımadıkları insanlara oy vermiyorlar. Ben de bundan farklı olarak, seminerde mantalite değişikliğine ihtiyaç olduğunu söyledim. Fikirlerim beğenilmiş. Seçimde beni aday göstermek istediklerini söyledikleri zaman kabul etmedim. “Bir aday olursa onu desteklerim” dedim. Onlar, “Sen yüksek eğitim aldın. Burada aday olanların eğitim durumu çok düşük” dediler. Buradaki Türklerin eğitimi çok yüksek değil. O yüzden benim aday olmamı istediler. “Üstelik başarılı olursun. Hem de düşüncelerin çok daha yenilikçi. Hemşehrilikten ziyade bütün insanların iyiliğini düşünüyorsun” dediler. Beni Belçikalı gibi görüyorlardı. Belli bir toplumu temsil ettiğimi belirttim. Başörtülü olduğum için aday olmak istememiştim. “Beni piyon olarak kullanacaksınız” demiştim. Ama en sonunda ikna oldum.
*Nasıl ikna oldunuz? Kaygılarınızı gideren ne oldu?
Başörtüsü ile ilgili hassasiyetimi öğrenince, “Başörtüsü ile ilgili bir konu dahi geçmez. Bizim için sorun değil. Senin böyle aday olman bizim için çok doğal. Sen sonuçta bu toplumun bir parçasısın. Senin aday olman şart. Çünkü belediyede senin gibi bir çok genç kız var” dediler. Ben ‘başörtüsünü bir mesele yapmak istemiyorum’ dedim. Başörtüsü ile ilgili seçim kampanyasında bir şey demedim. Ama insanlar biliyorlardı. Ben zaten başörtüsünü çıkarmayacaktım. Çok önceden başörtüsü takıyordum. Hıristiyan okulu olan Katolik lisesinde okudum. Üniversiteyi de devlete ait laik bir üniversitede okudum. Üniversitede hiçbir şekilde başörtümle ilgili bir eleştiri almadım. Dolayısıyla hiçbir şekilde de ben “başörtülüyüm, benim hakkım daha çok savunulmalı” politikası yapmadım.
*Orada başörtüsü yasağının olmaması sizde daha geniş bir özgürlük söylemine yol açtı diyebilir miyiz?
Belli bir polemik vardı aslında. Belediye başkanı laik bir tabandan çıktığı için, ilk başta benim için sorun olabileceği şeklinde basına açıklaması olmuştu. Bir yandan da bana mesaj gönderiyordu. “Ben ona sorun çıkarmayacağım” diye. O yüzden belli bir tereddüt vardı. Ama ben bununla ilgili bir yasanın olmadığını biliyordum. Bugüne kadar bu şekilde seçilmiş bir insan olmadığından dolayı, insanların aklında belli soru işaretleri bulunuyordu.
ALEYHİME ÇALIŞAN TÜRKLER DE VARDI
*Seçildikten sonra yemin töreni öncesi ne gibi tartışmalar yaşandı?
Seçim sabahı bazı gazetecilerin benim partiden başka insanları arayıp “Bu akşam gelip izleyeceğiz. Bu akşam çok ilginç şeyler olacak. Belki Mahinur’a yemin ettirmeyecekler” şeklinde duyumlar alıyordum. O yüzden içimde belli bir korku vardı. Ama oraya gittiğimde hiç telâşımı belli etmedim. Kendimden emin olduğum için, bir sorun yaşamadım.
*Tören sırasında bir gerginlik yaşandı mı?
Korku vardı. Diğer bayan arkadaş başını açtıktan sonra yemin etmek için ayağa kalktım. Birden bire bütün gazeteciler bana döndüğünde dedim, “Herhalde bir şey olacak ki, ilgi odağı oldum.”
*Başörtülü seçilen Derya Alıç da tartışmaların başında başörtüsünü çıkarmayacağını ifade etmişti. Daha sonra neden aksi yönde bir davranış gösterdi? Baskı mı geldi?
Önceden benim gibi örten biriydi. Adaylık süresince başörtüsünü arkadan takmaya başladı. Seçmilerin bitmesine birkaç gün kalana kadar da “Açmayacağım” diyordu. Ama niye açtı, bilmiyorum.
*Sosyalist Partinin adayı Derya Alıç’ın seçim afişleri başörtülü müydü?
Evet.
*Eğer başörtüsüyle yemin etmenize izin verilmeseydi tavrınız ne olurdu?
Kesinlikle bununla ilgili bir yasanın olmadığı için orada ilk başta “Hangi yasaya dayanıp böyle bir talepte bulunabiliyorsunuz” diyecektim. Psikolojik olarak hazırlanmıştım. Bir gerginlik zaten vardı üzerimde. Biliyordum ki, partim bana sahip çıkacaktı. Eğer gerçek mânâda bir yasak çıksaydı, yemin etmezdim. İstifa ederdim. Sonuçta ben insanları temsil etmek için oraya geldim. Başörtümle siyaset için değil de, belediyecilikte daha iyi hizmet edebilmek için aday olmuştum. Eğer yemin edemeseydim, “Buraya kadarmış” derdim. Nasip, kısmet yani. Sonuçta inançlı bir insanım “Bunda da vardır bir hayır” der istifa ederdim.
*Türklerin size karşı yaklaşımı nasıldı?
Bazı Türk gazeteciler polemik çıkarmaya başladı. “Belçika’nın Merveleri”, “Seçilirsek çok büyük tartışmalar olacak” gibi yazılar yazdılar. Bu haberleri yapan gazeteciye böyle bir yasağın olmadığını söylemiştim. Bazı Türkler de “Bu kız zaten başörtüsüyle giremeyecek oy vermeyin, küçük, tecrübesiz” dediler. Bu tarz eleştiriler aldım. Ama destek de aldım. “Keşke bütün adaylar senin gibi eğitimli olsa” diyenler de oldu. 47 kişilik meclisin 23’ü yabancı kökenli. Ama en yüksek eğitimli 2-3 kişiden biri bendim.
*Bu tartışmaları daha çok kim çıkarıyordu?
Belçika basını o kadar üstünde durmadı. Türkler kadar değil en azından.
SİYASET BÜTÜN TOPLUMU DÜŞÜNMEKTİR
*Bundan sonraki hedefiniz nedir?
2009 yılında eyalet seçimleri var. Orada aday olmak istiyorum. Şimdiki seçim bana çok şey getirdi. Parti başkanım bana birlikte çalışmamızı teklif etti. Ama şu anda düşünme aşamasında-yım.
*Eyalet seçimlerinde başörtüsü yasağı var mı?
Hayır yok. Partimizde farklı düşünenler olacaktır, ama genel başkanımız bu konuda çok açık görüşlü. Bu konuda bana güveniyor.
*Partinizin genel başkanı eleştirilere karşı sizi nasıl savunuyor?
Seçim kampanyası esnasında partiye sadece 20 kadar aleyhte mesaj geldiğini söyledi. Genel başkanımız bir bayan. O her zaman başörtüsünü savunan bir insan. Bütün demeçlerinde başörtüsü ile ilgili polemiklerde başörtüsünü savunan bir insan. “Bu kız özgür, özgürlüğünü bu şekilde ifade ediyor. Bu bir hayat tarzıdır. İnancı bu. Saygı duymak lâzım çünkü toplumun bir parçası. Hepimiz toplumu oluşturuyoruz” diye cevap veriyor. O yüzden bu konuyla ilgili hiç problem yaşamadık.
*Türkiye’deki yasağı biliyorlar mı?
Biliyorlar.
*Peki bunu nasıl yorumluyorlar?
O konuyla ilgili pek bir şey demiyorlar. Ama bana “İyi ki sen burada yetişmiş bir insansın” diyen Belçikalılar da var. En azından partinin içinde.
*Avrupa’nın göbeğinde başörtüsüyle seçilip görevinize başlayabiliyorsunuz, ama Türkiye’de bu mümkün değil. Türkiye’ye nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Türkiye’de partiler başörtüsünü daha çok siyasîleştiriyorlar. Buradaki Türk gazeteciler “türban” diyorlar, ben her zaman “başörtüsü” dedim. Ben siyasî bir simge taşımıyorum. Partim başörtüsüyle ilgili bir mesaj vermek için beni aday göstermedi. Siyaset bütün toplumu düşünmektir. Sadece bir kesimi temsil etmek değildir. Başörtüsünü olumlu veya olumsuz bir şekilde siyasete alet etmek bize sadece zarar veriyor. Ben o yüzden seçim kampanyasını başörtüsü üzerinden yapmadım. “Ben yeni şeyler getireceğim. Fikirlerim şunlardır. O yüzden bana oy verin” dedim.
|