Araştırmalar, inancın, moral gücünün, güçlü imanın maddî nastalıklarımızı dahi tedavi ettiğini göstermiştir. Amerika’nın Pensilvanya eyaletinde yapılan bir araştırmada, kalp hastalıkları ve iyileşme süreçleri incelendi. Geisinger Tıp Merkezi ve Bucknell Üniversitesi uzmanları, araştırmada daha önce kalp krizi veya kalp ameliyatı geçiren yaklaşık 100 kalp hastası seçmişlerdi. Bu hastalardan dinî inançları kuvvetli olan ve olmayanları iki gruba ayırarak on iki haftalık bir tedavi sürecinden geçirdiler. Tedâvi sürecinde iki gruba da aynı ilâçlar verildi ve aynı testler uygulandı. Sonuçta dinî inançları güçlü olan grubun daha çabuk iyileşme temayülleri gösterdiği saptandı.
Bucknell Üniversitesi Psikoloji profesörü Ghris Boyatzis de, “Daha inançlı olan hastalarda gözle görülür bir iyileşme kaydedildiğini” belirtti. Geisinger Tıp Merkezi Kalp Hastalıkları Tedavi Bölümü yöneticisi Timothy McConell ise, hedeflerinin çalışmayı daha da genişleterek insan sağlığında dinî inancın önemli bir yere sahip olduğunu ispatlamak olduğunu söyledi.1
Diğer taraftan kalp damar hastalıklarına yakalananların ekserisinin aceleci, sabırsız, telaşlı, saldırgan, hırslı, rekabetçi, iddiacı, kafasının dikine giden kişilik özellikleri taşıyanlar oldukları tespit edilmiştir.2 Manevî bir hastalık olan stres, yani, üzüntü, endişe, sıkıntı, korku ve olumsuz düşünceler midemizde ülser ve gastrit gibi maddî yaralar açtıkları gibi neşe, sevinç, mutluluk, duâ gibi güzel hakikatler de maddî yaraları ortadan kaldırırlar. Kalp için de aynı şeyler geçerlidir. Ölüm, hastalık, iflas, iş bulamama korkuları ile kaygılara karşı kadere iman, yani, tevekkül ve öldükten sonra dirilişe iman, kalbe maddî-manevî şifa olmaz mı? İşte iman, tevekkülü, tevekkül teslimi, teslim sükûneti, huzuru, dengeli olmayı gerektirir. Lüzumsuz merak ve zaaf göstermek hastalığı arttırırken, iman gücü maddî hastalıkları bile iyileştirir. Şöyle ki:
Maddî hastalık altında, merak ile mânevî bir hastalık kalbe verilir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder. Hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceği düşünülüp merak kaldırılırsa, hastalığın kökü kesilir. Eğer teslimiyetle, rıza ile, hastalığın hikmetini düşünmekle o merak gitse, o maddî hastalığın mühim bir kökü kesilir, hafifleşir, kısmen gider.3 Değişik ilaçlar aldıkları halde, “Bu beni iyi eder niyetiyle”, pek çok hastanın sağlığına kavuştuğu da tıbbî bir tespittir. ABD’de yapılan bir araştırmada; üniversite öğrencileri iki gruba ayrılıyor. Birisine uyarıcı denilerek bir sakinleştirici ilaç, diğerine ise sakinleştirici denilerek bir uyarıcı ilaç veriliyor. Yapılan anket sonunda, uyarıcı alanlar gevşemiş; diğer grup ise tam tersi yönde etkilenmişti. Üstelik bunlar gerçek kimyevî ilaçlardı.4
Niyet, ağlamanın, gözyaşlarının mahiyetini bile değiştirir! Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dr. W. Frey’in, Ağlamak, Gözyaşlarının Sırrı isimli kitabında, soğan soyarken oluşan gözyaşı ile duygusal gözyaşlarının protein yapılarının farklı olduğunu tespit ettiğini naklediyor.5
Bu örnekler, Allah için, mukaddes değerler için ağlamayla, dünya, nefis ve madde için ağlamanın sırrını ortaya koyuyor. Bediüzzaman’ın, “Niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir”6 sözü, bu hakikati ifade eder. Teslimiyet, rıza, olumlu, iyi niyet imanın tezahürüdür. Bunlar ne kadar güçlü ise, hastalıklar da o nisbette kısa zamanda ortadan kalkabilir. Maddî hastalıkları bile iman gücüyle tedavi edebiliriz. Eğer inancımızı, imanımızı güçlendirirsek, yani, ona manevî gıda verirsek, kalbimizin maddî yaralarını da iyileştirebiliriz.
Dipnotlar: 1- Sabah, 26 Kasım 2002.; 2- Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Stresi Mutluluğa Dönüştürmek, s. 32.; 3- Lem’alar, s. 211.; 4- Muhammed Bozdağ, Ruhsal Zeka, s. 57.; 5- Stresi Mutluluğa Dönüştürmek, s. 165.; 6- Mesnevî-i Nuriye, s. 169.
21.12.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|