Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Peygamber Efendimiz (asm) adına kurban kesmek



Aydın/Nazilli’den ve Manisa/Turgutlu’dan arayan okuyucularımız: “Bazı kimseler aralarından ve halktan para toplayıp Peygamber Efendimiz (asm) adına kurban kesiyoruz diyorlar. Vermediğinde gönül koyuyorlar. Bu nedir? Dinde böyle bir uygulama var mıdır?”

Kurbanın sevabı hayatta olmayanlara bağışlanabileceği gibi, hayatta olmayanlar için müstakil kurban da kesilebilir. Ölmüş olan birisi için, eğer vasiyeti yoksa vacip olarak değil, nafile olarak kurban kesip sevabı bağışlanır. Kesilen kurbanın eti ümmetten kurban kesmeyenlere dağıtılabilir, sevabı ümmetten kurban kesemeyenlere bağışlanabilir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (asm) kurban olarak bir koçu keserken, “Bismillahi vallahu ekber. Bu koç benim ve ümmetimden kurban kesemeyenler içindir” buyurdu.1

Sevabı doğrudan Peygamber Efendimiz’e (asm) bağışlanmak üzere de kurban kesilebilir. Nitekim Hazret-i Ali’nin (ra) her kurban bayramında biri Resûlullah (asm) için, diğeri de kendisi için olmak üzere iki koç kurban ettiği bildiriliyor.2 Fakat Abdullah bin Mübarek’in de ifade ettiği gibi, “ölen bir kimse için kurban kesen birisi bunun etinden yemez; kurbanın tamamını tasadduk olarak dağıtır.” Çünkü bu kurban adak kurbanı hükmündedir. Adak kurbanının etinden ise kesen yemez.

Diğer yandan, “Muhammed (asm) ümmeti” olarak bizim, eksiğimizle, kusurumuzla yaptığımız her ibadetin sevabının bir katının zaten Peygamber Efendimize (asm) gittiği malûmumuzdur. Çünkü bize doğru dîni, doğru İslâmiyet’i, Kur’ân’ı ve Allah’ın rızâsına giden sırat-ı müstakîm’i getiren ve gösteren Resûl-i Ekrem’dir (asm). Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, “sebep olan yapan gibidir.” Ölçüsüyle bütün ümmetin işlediği hasenatın bir misli kendi mizan kefesine konulan, bütün ümmetinin bütün zamanlardaki salâvatı manevî kemâlâtını yükselten ve Allah’ın muhabbetinin sonsuz feyzine sonsuz zamanlarda mazhar olan Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’a3 bağışlamak üzere kesilen kurbanda zorlama, icbar, reklâm ve gösteriş olmamalı ve bu davranış ihlâs sırrını zedeleyecek ölçüde abartılmamalıdır. Unutulmamalı ve emin olmalıdır ki, sünnet üzere kesilen her kurbanın sevabında zaten Peygamber Efendimiz (asm) hissedardır.

Ne var ki, bir kurban bölünmez. Bir kurbanı bir kişi keser. Bir kurbanda birden fazla ortak olmaz. Birden fazla kişi bir araya gelip tek bir kurban kesemez. Birden fazla gönüllü bir araya gelip Peygamber Efendimiz (asm) için adak olarak kurban kesmek isterlerse, her biri bir kurban hakkı için ortak olmalıdır. Yani her biri tam bir kurban kesmeli ve tasadduk etmelidir. Eğer ortak olarak kesmek istiyorlarsa, yedi kişiye kadar bir danada ya da devede ortak olmaları mümkündür. Çünkü bir dana yedi ortağı kabul eder, fakat bir koyun yedi ortağı kabul etmez. Bir koyunu bir kişi keser. Bundan dolayı birden fazla kişi kurbanda ortaklık yapmak istiyorlarsa, yedi kişiye kadar bir danada ya da devede ortaklık yapabilirler.

Bununla beraber; tek başına kurban kesmeye gücü yetmeyen birisi, kurban parasının bir miktarını temin etse, kalan kısmı için Müslümanların yardımına başvursa, Müslümanlar da birer ikişer milyon sadaka vererek ona yardımcı olsa, böylece bu kişi kurban parasını tamamlasa şüphesiz kurban kesebilir. Kestiği bu kurbanı Peygamber Efendimiz’e (asm) bağışlayabilir. Bu durumda adak olarak kestiği için etinden yemez ve fakir fukaraya, ya da öğrencilere dağıtır. Bu mümkündür.

Fakat bunun için Müslümanları taciz etmek, Müslümanları sadaka vermeye mecbur kılmak, vermediğinde gönül koymak, Müslümanların Peygamber sevgisini kendi arzusu çerçevesinde zorla yönlendirmeye çalışmak Müslüman’ın nezaketine ve ibadet nezahetine uygun düşmez.

Esas olan Allah rızası için kurban kesmektir. Allah rızası için yapılan kurban dâhil bütün ibadetlerden, “Allah rızasını” bize öğreten iki Cihan Güneşi Hazret-i Muhammed’in (asm) tümüyle hissedar olacağından emin olmamız yeterlidir.

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Kurban, 19

2- Tirmizî, Kurban, 1528

3- Sözler, s. 531

21.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.12.2006) - Namaz için uyandırmak

  (18.12.2006) - Şerlerden Allah'a sığınma

  (17.12.2006) - Mevlânâ Celâleddin-i Rumî (ra)

  (16.12.2006) - Sevinci şükre çevirmeli

  (15.12.2006) - Kabirde hayat

  (14.12.2006) - Allah'ın “Biz” zamirini kulanmasının mânâ ve hikmeti

  (13.12.2006) - Özür, hususî bir lütuftur

  (11.12.2006) - Gusül hakkında -3

  (10.12.2006) - Gusül hakkında -2

  (09.12.2006) - Gusül hakkında -1

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004