Makalemin bu ser levhasının sözleri bana ait değil. Bu sözler güçlü şair Arif Nihat Asya’ya ait. Büyük gönül sultanı Hz. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretlerinin dar-ı bekaya irtihalinin 733. sene-i devriyeleri, bu hafta başta Konya olmak üzere çok geniş bir yelpazede deruhte edilmektedir. Hz. Mevlânâ bir umman olduğundan, onun nâzenin ve yumuşak dalgaları, 7 milyarlık büyük dünya ailesinin gönül tellerine vurmaktadır. Bunun en büyük emâresi, vefat ayında çeşitli milletler ve devletler tarafından anılması ve kabul görmesidir. Asırlar boyu devam eden bu muhteşem inkişaf, her gün biraz daha artmaktadır. Milyonlar, Hz. Mevlânâ’ya çok şey yazmışlar, bunlardan bir tanesi Arif Nihat Asya’dır. Bugün onun şiirini okurken çok duygulandım. Onun şiiri ile başladım ve onu ser levha yaptım.
Yatırırken bu sedef kakmalı şimşir beşiğe,
Neyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı?
Perdelerden taşırıp neyleri çığlık çığlık,
Neyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
Gece mehtabı elekten geçirip kirpikler
Ayla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
Mesnevî’sinde bir altın lüleden nur akıtıp
Öyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
“Bu yürek durmayacaktır” dediler.. Esmadan
“Hay’la” kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
Ve açıp ağzını Nisan Tası’nın Besmele’ler
Suyla kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
Ulu Tuba’ların altında gönüller, eller
Böyle kundakladılar Hazret-i Mevlânâ’yı
(Arif Nihat Asya)
Uzun yıllardır, hayranı ve meftunu olduğum büyük sultanımız hakkında sayısız makaleler yazdım. Vermekte olduğum sayısız konferans ve seminerlerde ve bütün sohbetlerimde mutlaka ondan bir beyit, bir rubai ve bir hatıra nakletmişimdir. Etmediğim zaman bana da, dinleyenlere de hicrandır. Bahsettiğimde benim gönlüm inşirah bulduğu gibi, muhatap olduğumuz yüzlerce ve binlerce kişinin gönlünde de heyecan ve İlâhî aşk makes bulmaktadır. Çünkü onun sözleri ilhama mazhar sözler…
Şiir yazanların, makale yazanların, konferans verenlerin testilerinde, ibriklerinde hep sular bitiyor. Fakat Hz. Mevlânâ ve onun muhteşem 5 büyük eserinde sular kaynıyor ve nurlar inkişaf ediyor. Aynen bunun gibi, şiirler, yazılar, makaleler siliniyor, kayboluyor, fakat Hz. Mevlânâ’nın söz ve eserleri tazeliğini koruyor, kaybolmuyor. Buradan çıkacak “Neden?” suâline, en güzelini o veriyor ve verdiği cevap milyonları aydınlatıyor:
“Men bende-i Kur’ânem eger can darem / Men hak-i rehi Muhammed Muhtarem / Eger nakl-i küned cüz in kes güftarem / Bizarem ezü vez an sühan bizarem” (Canım var olduğu müddetçe Kur’ân’ın kölesiyim / Hz. Muhammed’in (asm) yolunun tozu toprağıyım. / Kim bu sözümden başka söz nakl ederse / O sözden de ve onu söyleyenden de şikâyetçiyim)
Kendilerini hayranlıkla ve gıpta ile izlediğim Şah-ı Geylânî Hazretleri, Yunus Emre Hazretleri ve Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretleri ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve emsâli zatların zirveye çıkmaları, gönüller üstünde taht kurmaları, bir çok mânevî sırların ve iltifatların dışında, insan sevgisi ve insanları kucaklamaları büyük merhaleler kat ettirmiştir. Eserleri de onu göstermiyor mu? Kendi kendime ve yakın dostlarıma derim; biz bunların neresindeyiz? Evet, neyle kundakladılar Hz. Mevlânâ’yı. Ruhları şad olsun.
15.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|