Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

17. Millî Eğitim Şûrâsı



Yedi yıl aradan sonra 17. Millî Eğitim Şûrası tekrar başladı. Takriben 800 dâvetlinin katıldığı bu şûrâda birçok tesbitler ifade edildi. Fakat herkes bilirim diye konuştu. Yıllarca birçok uluslar arası sempozyum ve konferanslara katıldım, bazılarında gösteriden başka can alıcı noktalara temas edenlere rastlamadım. Hiç mi yoktu? Elbette vardı. Fakat bir mum ışığı kadardı. Hadisin sırrıyla ve elbette “Bir şey tamamen elde edilmezse tamamen terk edilmez”

MSB’den sonra en büyük bütçeye sahip olan MEB’in her cihetle mesuliyeti vardır. Bu makamlar şikâyet yeri değil. Hem hükümet, hem de bakanlık olarak, Konya’daki “Hoşgörü ve Eğitim” konferansında da dile getirdim. Buralar çare bulma ve dertlere deva olma yeridir. Doktor çare bulmakla mükellef, yoksa hastalıkları herkes biliyor. Çünkü bu aziz diyarda beraber yaşıyoruz.

Şimdi birkaç tesbitle ve bir çıkış yolu ile makalemi bitirmek istiyorum. Bundan yıllar önce yazılı basında yer alan, Erzurum İspir ilçesinde bir hadise cereyan eder, özeti şudur: Bir evin 4 evlâdından 3’ü yüksek tahsil için İstanbul Üniversitesindedir. Birisi de evdedir. Üniversitede okuyan her 3 kardeş, terör olaylarına karışır ve genç yaşta dağa çıkar. Bir görevli yüzbaşı yanındaki askerlerle İspir’deki bu haneye gider ve evin babasını azarlar.

Baba yüzbaşıya der ki: “Yüzbaşı bey, yüzbaşı bey, bu azarlarının muhatabı ben değilim, ben çocuklarımı vatana millete hizmet etsin, adam olsunlar diye, bin türlü zahmetlere katlanarak okullarınıza gönderdim. Şimdi soruyorum, orada benim çocuklarıma ne öğrettiniz, ne okuttunuz ki dağlara çıktı? İşte en küçükleri burada. Bayrak diyor, ezan diyor. Bunu gidin kendinize sorun.” Bu müthiş hadise karşısında Yüzbaşı, babanın elini öper “Haklısın” der, ayrılır.

Şimdi yalnız Türkiye’ye değil bütün dünyaya 7 milyarlık dünya ailesine bakmak lâzım. Çünkü bu ailenin 2 milyar genci okuyor, yani dünya nüfusunun üçte biri, Türkiye’nin üçte biri okumaktadır. Türkiye’de sırf 12 ilâ 20 yaş arasında 12 milyon genç var. 92 üniversitede açık öğretimle birlikte 3 milyonu aşkın okuyan genç var. Bütün bu öğrencilerin % 48’i İngilizce konuşuyor ve 10 yıl sonra dünyanın idarecileri bunlar.

26.10.2006 tarihinde basında yer alan belgede daha da hazin. MEB bünyesinde son bir yıl içinde ilköğretim ve lise dengi okullarda 2 bin 474 menfî olay olmuş. Disiplin ve yargıya intikal eden olaylar istatistiklere göre; fiziksel zorbalık, tehdit; okula silâh, kesici, delici âlet getirme; gasp, alkol ve uyuşturucu kullanımı, cinsel taciz ve silâhla yaralama.

Yine Türkiye’de, 24 ilde lise 2. sınıf 18.500 kız ve erkek talebe üzerinden yapılan ankette; talebelerden yüzde 22’si devamlı sigara içmekte, yüzde 17’si alkol ve yüzde 4 civarı uyuşturucu haplar kullanmaktadır. 81 il ve ilçede görünen tesbit ise, merkezî stadyumlardan koro halinde çıkan ve önü alınamayan küfürler, çökmüş sitemin bariz belgesidir. Bu stadyumların etrafında on binlerce nüfus vardır, bunların çoğu çocuklar ve evlerinde ikamet eden insanlardır. Ne küfür susuyor, ne de stadyumlar şehir dışına çıkarılıyor? AB standardında bunlar yasak. Evvelâ bunu kaldıracaksın…

Öğrendiğime göre dâvet edilen kişiler, kendi kapasitelerine göre bir çok teklifler getirmiş. Eğer bir vefa borcu olarak ve bir kadirşinaslık olarak oraya dâvet edilseydim, sunacağım bildiride ve konuşmamda çıkış yolu olarak şunu söyleyecektim: “Çağın Mevlânâsı Hz. Bediüzzaman, 100 yıl önce Türkiye ve bütün dünya gençliğine bakarak der ki: ‘Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevelüd eder.’ Var mı başka bir yol? Olsaydı böyle mi olurdu?”

Şûrâ bir marifettir, tebrike şayandır ve görevdir. Fakat en büyük marifet, kovan’ın içinde bal yapmaktır. Evet her bir talebe bir kovandır. Acaba hangi çiçeklerden bal yapacak? 83 yıllık Cumhuriyet Türkiye’sinde 17 MEB şûrâsı, yukarıdaki tesbitlerimize hangi çareyi sunacaktır? Bekliyoruz. Hayırlı olsun.

17.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.11.2006) - Hoşgörü konferansı

  (03.11.2006) - Değerleri kim tatbik edecek?

  (27.10.2006) - Değerler manzumesi

  (20.10.2006) - Dâvetlere icabet

  (13.10.2006) - Üç vefatın düşündürdükleri

  (29.09.2006) - Papa ve Veliaht Charles

  (22.09.2006) - Keçiören ve sünnet

  (15.09.2006) - Konya Ereğli ve Berat Gecesi

  (08.09.2006) - Şehir merkezlerindeki büyük tehlike

  (01.09.2006) - Yalova düğünü

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004