Çankaya yokuşu oraya çıkacakları her daim yormuştur. Bir-ikisi müstesna Köşke çıkış, Köşke çıkanlar için hayli zahmetli, tartışmalı ve münazaalı olmuştur. Ancak asıl yorulan, sarsılan, dengeleri değiştiği için yıpranan daha çok millet ve ülke olmuştur.
İhtilâl dönemlerinde el değiştirmesi, el değiştirme dönemlerinde ihtilâllerin olması veya gündeme gelmesi, sosyal ve ekonomik çalkantılara yol açması, rejim meselesi ve rejimin neredeyse namusu meselesi haline getirilmesi cumhurbaşkanlığına yürüme sürecinin ne kadar netameli, müşkül ve mayınlarla dolu bir yolda yürümek demek olduğunu artık herkes fark etti.
Görev süresinin dolmasına yakın halihazırdaki cumhurbaşkanlarının çok manidar mesajlarla dolu konuşmalar ve imalarda bulunması da işin çabası. Adeta gerilim ve korku dolu bir filmin ürperti verici müziği gibi psikolojik etki yapmakta. Filmin akışına kendini kaptırdığından en ufak bir sesten bile korkup ürken seyircinin pozisyonu gibi sanki.
Sayın başbakanın “Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecektir. Meclis dışından seçmek Meclise hakarettir” demecini vermesinden sonra ortalık “laiklik” kahramanlarından geçilmez olduysa, bir takım yazarların “Çankaya yokuşunda otururuz” salvoları başladıysa, yıllardır birleşmeyen sol partilere “iş, güç, enerji” birliği hedefleri empoze edilmeye başladıysa ve “Rejim tehlikede, lâiklik elden gidiyor!” sloganları attırılıyorsa, artık gözlerin dört değil, beş açılması gerekiyor diye düşünüyoruz. Son olarak AKP genel kongresindeki söylemler ve yeni liste ve yeni isimlerin “Tayyip Çankaya’ya, Gül başbakanlığa” şeklinde yorumlanması artık sonu pek de kesin olmayan azimetin startını işaretliyor gibi.
Sayın Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı yolunda dengeleri iyi okumadan, yoldaki virajları yol haritasında tam belirlemeden ve bu işin takvimindeki belirli gün ve haftaları dikkate almadan “destur” demişe benziyor.
Sayın Erdoğan “cumhurbaşkanının bu Meclisten çıkmamasının Meclise hakaret olduğu” görüşünü belirtmekle daha ilk elde yanlışa kapı açmıştır. Cumhurbaşkanı Meclis dışından da seçilebilir ve bunun Meclise hakaretle hiç de alakası yoktur. Pekala her kesimden takdir gören bir sivil ve uygun bulunan bir bürokrat da Meclis dışından seçilebilir. Hukuka uygun, Meclisin iradesine dayanarak seçildikten sonra niçin olmasın?
İkinci elde sayın başbakan cumhurbaşkanlığı yolunda seçilecek kişinin mutlaka Meclisten çıkacağı açıklamasını yaparak kendi kendine bir alan daraltması oluşturmuştur. Böylece rakiplerine, muhaliflerine—her kimselerse—manevra kolaylığı sağlamıştır. Çünkü mecliste, AKP dışındaki bir partiden cumhurbaşkanı adayı seçilemeyecektir. 350 küsurluk AKP milletvekilleri içinde de şartları tutmayan ve adaylığı düşünülmeyen büyük çoğunluk da elenirse geriye aday olma ihtimali milletvekili sayısı, bir elin parmakları sayısına inecektir. Bu da şu demektir ki, adaylığı muhtemel bu siyasiler, 2007 Mayıs’ına kadar yıpratılma, sansasyonel haberlerle harcanma taktiğinde açık hedef durumunda kalacaklardır. Buna Tayyip Erdoğan da dahildir elbette ki.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin akabinde genel seçimlerin yaklaşması, AB sürecindeki duraksamalar, ekonomideki tereddütler, CHP başta olmak üzere sol parti ve kuruluşların “laiklik aşkına” içerden ve dışardan ittifaka zorlanmaları ve sayın Abdullah Gül’ün halef olarak başbakan ve genel başkanlığa soyunma aşamasında parti içi bazı dengelerin çalkantılarla bozulma ihtimalleri ve dahi ucu taa dışarıdaki mahfillerden üflenecek sürpriz gelişmeler hesaba alındığında sayın Erdoğan’ın mayınlarla döşeli Çankaya yokuşunda çok, ama çok zorlanacağı, onunla birlikte ülkenin de hayli bitkin düşeceği uzak ihtimal değildir.
Bu zorlu tırmanış sonucunda dileriz demokrasi, hukuk, millet ve memleket kazanır.
16.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|