“Külli âtin karîb” diye bir hakikat var. Yani “Her gelecek yakındır”
İlkbahar o kadar şiir ve edebiyat dünyasına adını yazmış ise, sonbaharda hüzün şiirleri ve ebebiyat tekerlemeleri kaydedilmiştir.
Sonbahar hüzündür, bir yaprak dökümüdür.
Sonbahar birçok şeye anılar serdetmiştir.
İkindi vaktine, Son Peygamber’e (asm), insanın son demlerine işaret eder. Hayatın onca acı ve tatlı anlarını bir bir hatıra getirerek, derinden derine bir ah çektirir.
Sonbahar, bir de “âhir zaman” anlarını hatırlatır. Yani “son asırlar”... İnsan nasıl ki doğar, nasıl ki yaşar ve sonunda hayatı sona erer; kâinat da öyle. Onun da takdir edilmiş bir ömrü vardır. O da ölecektir. Yıldızlar, gezegenler, galaksiler bir bir dağılacak ve parçalanacaktır.
Bir sonbahardır. Nice ilkbaharları tadan ve zevk alanların bir sonbahar ile buluşmaları muhakkaktır.
Sonbahar ebedî yok oluş ve kayboluş zamanı da değildir. Her kıştan sonra bir bahar, her sonbahardan sonra da tekrar bir taze baharın gelmesi kat’îdir.
Her insanın sonbaharını taze ve şirin bir bahara dönüştürmesi kendi elindedir. Bediüzzaman Hazretleri bu mânâyı bakın ne güzel tasvir etmiştir: “Bütün firaklardan gelen feryadlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaların tercümanlarıdır” Bâkî kalmak, yok olmamak, yaptıklarının zayi olmasını istememek her insanın en önemli arzusudur. İşte Bediüzzaman Hazretleri, bütün ayrılıklardan gelen feryatların, bâkî kalma aşkından gelen istek ve arzunun neticesi olduğunu dile getirmektedir.
Ayrılık acıdır, ayrılık yakıcıdır, ayrılık hicrandır.
Ayrılığın en korkuncu bir daha bulaşamama endişesidir.
Yoksa kavuşmaya engel olmayan sonbaharların hiçbir mahzuru yoktur dünyamızda.
Ben sonbaharı da sevdim. Onun yere düşen sarı yapraklarını da.
Sonbahar olmasa kıştan bahara yol gelmez.
Şükür ki biz yok olmayacağız. Baharda tekrar dirileceğiz.
16.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|