Günümüzde hayatı devam ettirmek, toplu hayatın vazgeçilmez faydalarına bağlı.
El işçiliği, ferdî teşebbüs, şahsî görüş, cemaatsiz bir yaşantıyı çok zayıf ve mağlûp bırakıyor.
Bu açıdan Bediüzzaman Hazretlerinin “Zaman cemaat zamanıdır” sözünü çok önemsiyoruz.
Fikrî birikimleri bir araya getirip, küllî bir akıl hükmüne sokmak gerekiyor.
Vazifede, ağırlıkta, paylaşımda bir ve beraber olmak işleri kolaylaştırıyor.
Şahsî ve cüz’î akıllar veya çok yüksek kabiliyetler, bir araya gelmediği zaman küçük kalmaya mahkûm. Entelektüel alanlarda da bu böyledir.
Büyük düşünen büyük kârlar elde eder.
Büyük holding ve işletmelerin kazancı da büyük olur.
Bu diğer mânevî birlikteliklerde de böyledir.
Bir mânâda uhrevî bir şirkettir.
Bir anlamda büyük bir havuzda biriken su gibi, insânî topluluklardaki birikimler de böyledir.
İnce ipler bir araya geldiği zaman halat olur.
İşte bu zaman, böyle bir zamandır.
Birleşmeyen su damlaları gibi ayrı ayrı düşünceler zayi olup giderler.
Son olaylarda cemaatlerin varlıklarını reddeden bir anlayışın çok konuşur olması, bu düşünceleri gündeme getirdi.
Cemaatî birliktelikler, devletin işleyişine de bir katma değer sağlar.
Eğitimde, sanayileşmede, yardımlaşmada cemaatlerin sosyal hayata çok büyük faydaları vardır.
Bunlar ortadan kaldırıldığı zaman, sosyal hayat daha da çekilmez hale gelir.
Sivil toplum bireyleri ve cemaatler, sessiz-sedasız bu dengesizliklere denge sağlarlar. Yeter ki bu kuruluşlar menfî harekete ve bozgunculuğa, hatta anarşiye yol açan tutum ve davranış içinde olmasınlar.
Çünkü toplu olumsuzluklar da, toplu olumluluklar kadar yüksek düzeyde tahribat yapabilirler.
Ne zamanı? Dayanışma zamanı.
Ne zamanı? Farklılıklara saygı ve tahammül zamanı.
12.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|