“Ülkemizin iç güvenliğine yönelik bir diğer tehdit de, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan, bugün de etkinliğini artırarak sürdüren irtica tehlikesidir.” (Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer)
“Türkiye’de irtica tehdidi vardır ve bu tehdide karşı her türlü önlem alınmalıdır.” (Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt)
“İrticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de, kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır.” (Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ)
İşte son günlerde birbiri ardına gelen “irtica” ile ilgili değerlendirmeler…
* * *
Bu değerlendirmelerden sonra bir “irtica” yaygarasıdır aldı başını gidiyor… Bilen de, bilmeyen de “irtica”nın ne olduğunu diline dolamış, konuştukça konuşuyor. Bazı yerlere şirin gözükmek veya yaranmak isteyenler “irtica şudur, irtica budur” diye ileri geri konuşuyor.
“28 Şubat özlemcisi” bir kısım medya ve köşe yazarı da bu tartışmaya adeta çanak tuttular, hâlâ da tutuyorlar…
Bütün bu tartışmaları yakından takip eden Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu gereğince başta Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlara “İrtica nedir? İrtica suç mudur, suç ise kimler bu suçtan yargılanmıştır” şeklindeki sorular sormuş.
Kurum ve kuruluşlardan gelen bu cevapları açıklamak için basın toplantısı düzenleyen ve karşısında büyük bir gazeteci topluluğunu gören Başoğlu,“En sonunda irticaı yakaladık. Kaçacak delik arıyor. Şimdi size bunu açıklayacağım…” esprisi ile başladığı konuşmasında açıkladığı belgelere göre, sözleriyle “irtica tehlikesi var” diyenler, yazıları ile “yok demişler…
“İlgili merciler”in verdikleri cevaplarda irtica ile ilgili herhangi bir açıklama, tarif ve açıklayıcı bilgi bulunmuyor.
* * *
İşte, okuyunca şaşıracağınız bu cevaplardan bir kaçı:
*Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in 12 Nisan 2006 tarihinde Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada “irticaın devlete sızdığı” yönündeki açıklamaları üzerine gönderilen yazıya cevap: “Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları kendi takdiridir.”
*Milli Güvenlik Kurulu bildirilerinde irtica vurgusunun yapılmasına cevap: “Talebinizin irticaın genel tanımı gibi geniş kapsamlı bir konuda genel ve soyut nitelikte olduğu görülmektedir. Bunun için işleme konulamaz.”
*Yargıtay Başkanlığı; “Yargı organları anılan yasanın kapsamı dışında bırakılmıştır.”
*Adalet Bakanlığı “İrtica suçundan kaç kişinin yakalandığı ve haklarında ne gibi işlem yapıldığı” yönündeki soruya: “Ayrı ve özel bir çalışma, araştırma, inceleme ve analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgiye yönelik başvurunuza cevap verilememiştir.”
*İçişleri Bakanlığı, “Kanunda irtica suçu mevcut olmadığından ve irtica suçları kavramıyla hangi suçların ifade edildiği anlaşılamadığından dilekçenizde talep ettiğiniz konulara cevap verilememiştir.”
*Ankara Cumhuriyet Savcılığı: “İrtica ile ilgili herhangi bir soruşturma hazırlık dosyası yoktur.”
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Danıştay, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi hiçbir cevap göndermezken, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde hazırlanan soruya detaylı cevap veren tek kurum Diyanet İşleri Başkanlığı olmuş. Diyanet, irticaı, “Dinden sapmak, tekrar cehalet ve şirk hayatına dönmektir” şeklinde tanımlamış…
* * *
Başoğlu’nun şu cümlesi son noktayı koyuyor. “Ülkemizde iddia edildiği gibi bir irtica yoktur. Bu değerlendirme bana ait değildir. Bizzat irticadan yakınan makamların bana verdiği yazılı cevaplar ile kesinlik kazanan bir değerlendirmedir…”
Hem, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Tayyip Erdoğan da, “kimsenin irticaa hukukî bir tanım getiremediğini, hep siyasî yaklaşımla olayın değerlendirildiğini” söylemiyor mu? “Türkiye’de irtica diye bir tehdit yok. İrtica, ülke gündeminden düşmesi gereken bir kavram. Halkın gündeminde böyle bir şey yok” demiyor mu?
Cevaplarında “irtica yoktur” diyenler sonradan “irtica vardır” derlerse ne kadar inandırıcı olabilirler… Bundan sonra da kimse kalkıp bununla milleti oyalamasın.
Fazla söze ne gerek var. İşte sözle söyledikleri, işte yazı ile belirttikleri.
Demek ki, “irtica” kâğıt üstünde, yani resmen yok, ama sözlü olarak, yani gayr-ı resmî olarak ortalarda dolaşıyor…
08.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|