Bugün Eylül ayının son günü…
Eylül ayı gelince sadece Türkiye’de değil, dünyanın değişik ülkelerinde “darbeler” akla gelir. Bu sebeple, Eylül ayının adı “darbe” ile değiştirilse yadırganmaz.
Türkiye’ye bakmadan önce dünyada bu ay içerisinde gerçekleşen darbeler ve girişimlerine şöyle bir bakalım.
Tayland’da ülkenin en zengin işadamı olan Başbakan Şinavatra, BM Genel Kurulu için New York’tayken ordu yönetime el koydu. Tayland’da darbenin lideri olan Kara Kuvvetleri Komutanı General Sonthi Boonyaratglin, darbenin ardından anayasanın yürürlükten kaldırıldığını belirtti.
Yine bu ay içinde Filipinler’de bir darbe girişimi yaşandı. Hükümeti hedef alan bir darbe teşebbüsünün engellendiğinin açıklanmasının ardından, Devlet Başkanı Gloria Macapagal Arroyo, olağanüstü hal ilân etti. Yani, Filipinlerde darbe direkten döndü.
Bir darbe girişimi de, ABD işgali altında bulunan Irak’ta yaşandı. Irak ordusu içinde aktif görevlerde bulunan bazı generaller darbe girişiminde bulundu. Ancak Irak yönetimi bunları tesbit edip, darbe girişimcilerini sorgulamaya aldı…
En komik darbe söylentisi de Pakistan’da yaşandı. Pakistan’da başkent İslamabad ile Lahor ve Ravalpindi gibi büyük şehirler dahil ülkenin geniş bir kesiminde elektrik kesilmesi üzerine darbe söylentileri çıktı. Gerçek sonra anlaşıldı. Kendisi de darbe ile iktidara gelen Pervez Müşerref’in bu söylentilerden sonra söylediği sözler ise hayli ilginç: “Bu tip şeylerin birden bire olduğu bir muz cumhuriyeti değiliz…”
* * *
Bu arada Türkiye’de bu ayda neler oldu? Bu ayın geleneğine uygun olarak darbe söylentileri, ara rejim gibi konular son günlerde hayli sık konuşulmaya başlandı.
Peki, bu söylentiler nereden çıktı?
Cumhurbaşkanı Sezer’in yeni eğitim-öğretim yılının başlaması dolayısıyla yayınladığı mesajında “dogma ve boş inanç” sözü ile başlayan, üniversitelerin açılışında rektörlerin konuşmaları ile devam eden tartışmalar “darbe söylentileri”nin pimini ateşledi.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “irtica tehdidinin kaygı verici boyutlara geldiğini” söylemesi, “cemaat ve tarikatların devrim karşıtlığının odağı haline geldiği” yönündeki açıklamaları ile bu söylentiler ayyuka çıktı.
Hakkari Dağ Komando Tugayı’ndaki asker ve ailelerin, Tugay Komutanı öncülüğünde, sloganlar atarak, ellerinde pankartlarla “mıntıka temizliği” yapması bu söylentileri iyice alevlendirdi. Bazıları için bu olay 28 Şubat öncesinde Sincan’daki tank yürütmeye benzetilirken, “askerî yetkililer(!)”, “Bu askerin sivil tepkisi. Her zaman tank yürütülmez” (Sabah, 26 Eylül 2006) değerlendirmesini yaptılar…
Şimdi de kehanette(!) bulunan bazı çevreler, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmalarının sert olacağını söyleyerek ortalığı geriyorlar. Yeni bir 28 Şubat gibi postmodern darbenin ayak seslerinin geldiğini savunarak insanları ürkütüyorlar (!)
Malûm, Sezer, Cumhurbaşkanı olarak yarın TBMM’deki son konuşmasını yapacak. Bu sebeple Cumhurbaşkanından “çok keskin mesajlar” vermesi beklendiği kulislere yayılıyor. Yine Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın 2 Ekim Pazartesi günü Harp Akademileri’nin açılış töreninde de “irtica ve bölücülük tehlikesi”ne dikkat çekmesinin beklendiği de gazete sütunlarında yerini alıyor.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti gibi son derece demokratik, kurumları birbirine saygılı, vatandaşın el üstünde tutulduğu bir ülkede bu tür söylenti ve dedikoduların haklılığına inanmak mümkün değil!
Şimdi nereden çıktı bu söylentiler? Türkiye bir muz cumhuriyeti mi ki, darbe veya postmodern darbe olsun! Ortalığı germenin ne âlemi var durduk yerde…
Bence, Cumhurbaşkanı son kez Mecliste konuşacağı için “hayli duygusal” bir konuşma yapacak, Pazartesi günü de Genelkurmay Başkanı Büyükanıt konuşmasında askerî konulara temas edecek, siyasî konulara girmeyecek. Hem Sezer’in Meclis’te konuşurken elinde fırlatacağı bir anayasa kitapçığı da olmayacak, sadece konuşma metinlerinin yer aldığı kâğıtlar olacak…
Hem şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyete tarihinde bir askerî yetkilinin kendi konuları dışında “siyasî” denebilecek açıklamaları yaptığı ne zaman görüldü ki?
Hem bu açıklamalar olursa, döviz yükselir, borsa düşer, yeni bir ekonomik kriz ortamı oluşabilir. Ülke hem ekonomik, hem siyasî krizlere girebilir. Devletin yönetimindeki insanlar hiç bunu yapar mı?
Hem, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat da demedi mi, “Türkiye’de ikinci bir 28 Şubat yaşanmaz. Tarihi hiçbir zaman geriye götüremezsiniz. Türkiye Tayland değil…”
Neyse ki darbelerin en çok konuşulduğu Eylül ayının bugün son günü... 1 ve 2 Ekim’i de atlattık mı, tamamdır…
Ne darbesi, hadi canım sizde!..
30.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|