Şükür olsun ki, on bir ayın sultanına bu yıl da yetiştik. “Bu sene Ramazan biraz sessiz geldi” diye düşünüyordum. Ancak epepdir dışarı çıkmadığımı, şehri şöyle bir gezmediğimi fark ettim. Hem Ramazan’a hazırlık, hem şehre bir bakış diyerek dışarı çıktım. Gördüğüm manzaralar beni epey mutlu etti. Marketler tıklım tıklımdı. İnsanlar Ramazan’a hazırlık yapıyorlar. Her yerde bir hareketlilik, bir heyecan; bayramı karşılayacak gibi bir coşku vardı.
Birkaç eş dostu aradım. Onlar da hazırlık içinde olduklarını, Ramazan için ince temizlik yapıp buzdolaplarını doldurduklarını söylediler. Çünkü Ramazan’da iş ve yemekle çok vakit kaybetmek istemiyorlarmış. Daha çok ibadet etmek için, bu hazırlıklar gerekliymiş. Ailemin, çevrenin, şehrin bu hazırlığı, “Ah o eski Ramazanlar” diyenlere nispet gibi geldi. Ramazan hâlâ aynı heyecanla geliyordu. En güzeli de Ramazan her yıl bir öncekilerde olduğu gibi aynı sevapla geliyordu. Eski ve yeni Ramazanların maneviyatı değişmiyordu, hatta belki artıyordu. Olumsuz olay ve davranışlar hemen göze çarptığı için, bu güzellikler her zaman âşikâr olmuyordu.
“Ramazan sessiz geldi” düşüncemi, “mukabele” için kapımı çalan komşularım ikinci kez değiştirdi. Evini komşuları için açan teyzenin gözlerindeki sevinç yaşları içimi tarifsiz bir duyguyla doldurdu. “Bu yerde kim gelir ki?” derken yirmi beş kişinin içeriyi doldurması da ayrı bir coşkuydu. Ramazan Kur’ân ayıydı ve bunu birçok kişi biliyor ve yaşıyordu.
Ramazan’ın ilk günü duyulan mis kokulu pideler de Ramazan’ın ne kadar hoş kokuyla geldiğini hatırlatıyor. Ramazan dışında o kadar fırının önünden geçer, ekmek kokusu duyarım; ama hiçbir zaman bu kadar lezzet almam. Hatta duymam bile çoğu zaman bu kokuları. Ramazanda ekmeğin kokusu mu değişiyor, yoksa açlık ekmeğin kıymetini mi hatırlatıyor desem, bence ikisi de var. Çünkü pideler kokularıyla Ramazan’ın geldiğini haber veriyor.
Ayrıca Ramazanlarda birbirimizi dâvet ettiğimiz iftarlar heyecanıyla Ramazan’ın kıymetini, lezzetini, önemini hatırlatıyor. Hele de her geçen gün biraz daha azalan komşu ve akraba ilişkilerini görünce, Efendimizin (asm) şu hadisinin ne kadar da önemli olduğunu anlıyorum: “Bir kimse Ramazan ayında bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Cenâb-ı Hak onu cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir. Ashab-ı Kiram dediler ki: ‘Ya Resulallah! Her birimiz bir oruçluya iftar edecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz.’ Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurdu: ‘Bir hurma ile iftar verene de yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilecektir. Bu ayda bir oruçluya su veren kimse, kıyamet günü susuz kalmayacaktır.’”
Ayrıca bu ay değişim ve tövbe ayı. Meselâ annemin üst komşusu epey açık giyimli bir hanımdı. Ramazanın ilk günü başını örtüp kapıyı çalmış ve anneme “Beraber Kur’ân okumak istediğini, bunun mümkün olup olmadığını” sormuş. Epey mutlu olmuş annem. Gözleri yaşlı “Tabiî, seve seve” derken, ağlamamak için kendini zor tutmuş. Bunları anlatırken, hâlâ sesi titriyordu. “Ramazan bu yıl heyecanlarla geldi. Yeni şeyler öğreterek gidecek” diyordu.
Bununla birlikte, Ramazan ayrıca annelerimizin ayı. İftar için sofraların başında beklerken, onlar saatler önce bizler için sıcacık ve her zamankinden daha lezzetli yemekleri sofraya getirirler. “Anne, bunu da mı yaptın?” derken, sevincimiz bir kez daha kıymetlerini anlamamıza vesile oluyor. Zira herkesten önce uyanıp sahur yemeklerini hazırlayarak hazır sofralara oturmamız hepsinden daha hoş olanı. Hele de sahurda kurulmuş yemeğe oturmamız için çağırılırken, yaptığımız nazları hatırladıkça analarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bu işin tamamen bana kaldığı bu Ramazan’da annem başka bir hâl aldı gözümde. Meğer annemle daha bir lezzetliymiş Ramazan. İlk sahurumda saati kurup gece üç kere geç kalkmayayım diye uyanınca, akşama kadar ne yemek yapsam deyip sonunda yemekleri iftara iki saat kala hazır edip iftarda soğudukları için yeniden ısıtınca, bir kez daha anladım ki Ramazan sultan, anneler de veziriymiş bu ayın. Bunca yıl hiç fark etmediğim sahur yemeklerini hazırladığı için… Hiç telâş etmediğim iftar yemeklerini yaptığı için… Ne diyeyim, annelere ne kadar teşekkür etsek azdır. Zira Ramazan hem şükür ayı, hem nimetlerin kıymetini bilmemize vesile olan bir ay. Hem Kur’ân ayı, hem duâ, hem tövbe ayı. Benim için bu Ramazan, annemin kıymetini bir kez daha anlamama vesile olan bir ay olacak.
Hoşgeldin, iyi ki geldin on bir ayın sultanı Ramazan…
26.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|