Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Ramazan'da kendinizi soydurmayın

Tüketiciler Birliği olarak geçmiş Ramazan’larda yaşadığımız tecrübe, bizi bu Ramazan öncesi piyasaları izlemeye itti. Özellikle kıtlıktan çıkmış gibi artan Ramazan harcamalarını fırsat bilen başta gıda sektörü olmak üzere birçok sektörün kalemlerinin; bırakın haksız zamları haklı zamlarda bile ölçüsüz olduğunu gözlemledik.

Rahmet ayı Ramazan, oruç tutanların kilolarının büyük oranda arttığı, birer tüketim canavarına dönüştüğü, israfın hat safhaya çıktığı, ekmek tüketiminin 4-5 kat arttığı ancak fakirlerin hâlâ aynı yokluğu sürdürdüğü, makarna ve bulgura talim ettiği aylara dönüştürülmesi çok acı bir tablodur.

Büyük düşünür Cemil Meriç; “Reklâmın göklere çıkardığı ülkü: israf” diyerek bizi ustaca uyarmaktadır. Reklâmların cazibesine ve açlık hissinin verdiği yüksek talepler yüzünden Ramazanı bir israf ayına dönüştürmemeliyiz. Fakirlere yapacağımız ikramlar en az kendi yediğimiz kadar olmalıdır. Ramazanı israftan kurtarmanın tek yolu sofralarımızı fakirlerle zenginleştirmektir.

Şehirdeki büyük mağazaları izlemeye aldık. İzlememiz sonrasında gördük ki bir ay önceki un, yumurta, yağ, makarna, temizlik ürünleri, hurma, bakliyat, yağ, et, tatlı çeşitleri başta olmak üzere birçok ürünün fiyatı yüzde 10 ile yüzde 100 oranında artmıştır. Bu artışın da 25 çeşitteki ortalaması yüzde 30’ları bulmaktadır. 500 gr makarna ortalama 540 YKR’den 740 YKR’ye yükseltilmiştir. Un fiyatları yüzde 20, temizlik ürünleri yüzde 10, et yüzde 30, yumurta yüzde 100, hurma yüzde 40, bakliyat yüzde 20, zeytin yüzde 40 şeklinde uzayıp gitmektedir. Enflasyon yüzde 8’lere inmiş bir ülkede, bu zamların hiçbir haklı ve makul gerekçesi olamaz. Ramazan öncesi haklı gerekçeleri olmadan zam yapmanın adı vurgunculuktur, soygunculuktur.

Hani bizim geleneğimizde Ramazan, açların doyurulduğu, yoksulların gözetildiği aydı? Gelin görün ki bugün Ramazan ayı, fırsatçılık ve vurgun ayına dönüştürülmektedir. Ramazan paketleri ile fakirlerin evini bakliyat ve yağ deposu haline dönüştürerek sadece vicdanlarımızı örtbas ederiz. Zekât ve sadaka sadece görünen fakirlere verilmez. Zekât ve sadakanın kimlere verileceği tartışmasızdır ve Kur’ân’da yer almaktadır.

Ramazan ayında gereksiz ekmek tüketerek israftan kaçınmalı, alış verişlere daha fazla özen gösterilmeli, fırsatçılara fırsat vermemeliyiz. Fırsatçıları ise vicdan muhasebesine dâvet ediyoruz.

Alışveriş teklifleri:

1- Alacağınız ürünün Ramazan öncesi fiyatını bilmekte yarar var.

2- Alış verişe çıkmadan önce mutlaka bir ihtiyaç listesi yapın.

3- Alış veriş bütçenizi yapın ve yanınıza fazla para almayın.

4- Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde, ay sonunda hesabı yine kendiniz ödeyeceğinizi unutmayın.

5- Yorgun, uykusuz, karnınız aç ve moraliniz bozuk iken ya da arkadaşlarınız ile birlikte alış veriş yapmayın.

6- İhtiyaç listesi dışında markette gözünüze çarpan şeylerle vakit geçirmeyin.

7- Uzun vadeli kullanılabilecek ve fiyatları yüksek ürünlerde ilk görüşte karar vermeyin mutlaka fiyat, servis, kalite gibi araştırmaları yapın.

8- Marketlerin ve çarşının kalabalık olduğu akşamüzeri ve hafta sonları ya da arefe, bayram gibi günlerde alışverişe çıkmayın.

9- Fiyatları karşılaştırırken miktarları da karşılaştırın, düşük fiyat eksik gramajdan kaynaklanıyor olabilir. 1 kg. sandığınız ürün 900 gr. olabilir.

10- Et, süt gibi gıda ürünlerinde ucuz ürünler yerine sağlıklı olduğuna güvendiğiniz firmaların ürünlerini alın.

11- Bir gün ihtiyaç olur diye ürün almayın. Onda bir fiyatına da olsa ihtiyacınız olmayan bir şey pahalı demektir.

12- Tartım ve ölçüm esnasında mutlaka satıcının yanında durun, eksik tartım ve ölçümlere dikkat edin.

13- Barkod okumalarında ekranda ya da fişteki rakamlarla etiket fiyatlarının aynı olup olmadığını kontrol edin, farklı ise kasiyeri mutlaka uyarın.

14- Promosyon ve ihtiyacınızdan fazla olarak paketlenmiş ürünleri dikkatlice inceleyin, bu tür ürünler genellikle son kullanma tarihi yaklaşmış ya da yerine yenisi çıkacağından demode olacak ürünler olabilir ve süresi içinde kullanamayacağınız ürünler bozulacağından daha pahalıya gelebilecektir.

15- Alacağınız ürünlerin üretim ve son kullanım tarihlerini kontrol ediniz.

16- Kullanım süresi uzun ürünlerde üretim tarihinin yeni olmasına dikkat edin.

17- Sebze-meyve gibi ürünlerde seçtirmeyen yerlerden almayın, 5 domatesten birinin çürük ya da ezik olması fiyatın aslında yüzde 20 daha pahalı olduğu anlamına gelir.

18- Ramazana özel pide, tahinli pide, yumurtalı pide gibi ürünlere dikkat edin, açıkta satılanlarını ve gramajına göre fiyatı yüksek olanlarını almayın.

19- Ramazanda tüketimi artan hurmaların temiz, kuru, ezilmemiş ve toz toprak karışmamış olanlarını tercih edin.

20- Tekstil türü alışverişleri son haftaya veya gece alışverişine bırakmayın. Son haftaya seçilmiş ürünler kalabilir ve gece alışverişlerinde ışıklandırmanın etkisi ile renk ve desenler yanıltıcı olabilir.

21- Ramazan promosyonları genelde aldatıcı olabilir.

22- Çoğu zaman satış açısından meşrû kabul edilen pazarlama uygulamaları tüketiciler için yanıltıcı ve gereksiz tüketim olabilir.

23- Paranızın üstünü tam vermeyen ya da fazla para üstü vererek kasiyeri zor durumda bırakan mağazalardan aldığınız ürünleri geri bırakın.

24- İndirim hesaplamalarına dikkat edin. Bazı mağazalar indirimi gerçek şekli ile yapmazlar.

25- Alış veriş sonrasındaki şikâyetleriniz için fişlerinizi muhafaza edin.

26- Tüketicileri ciddiye almayan hiçbir satış mağazasını tercih etmeyin.

27- Hiçbir şey için boş vermeyin, beklenen işlevini yerine getirmeyen ürünleri iade edin, hakkınızı arayın.

28- İftarı lokantalar yerine aile ortamlarında açmayı tercih edin.

29- Kolalı ve gazlı içecekler tüketmeyin.

30-Yoksul ve kimsesizleri unutmayın.

Kemal ÖZER / Tüketiciler Birliği Genel Başk

25.09.2006


İki yol var

Günümüz dünyasında insanlık âleminde birbirinden ayrışmakta olan iki anlayış artık bariz şekilde fark ediliyor. Birincisi; yüzyılların fikir birikimiyle oluşan, insan odaklı ve temel haklara saygılı pozitif anlayış bloğu olup, çoğulculuk, farklılıklara saygı, haklı olanın güçlü olduğu ve demokrasi gibi değerler ekseninde kümelenmektedir. Sivil toplum örgütleri bu anlayış bloğunun en önemli vasıtaları konumundadır.

İkincisi ise, güçlü olduğu oranda kendini haklı gören, bozguncu karaktere sahip, tepeden dizayncı yani totaliter, anti demokratik anlayış bloğudur. Bunlar için insanın da ekolojinin de önemi yoktur. Fikir birikiminden ziyade arzu, hırs ve heves birikimleriyle hareket ederler. İşleri tamir değil tahriptir. Şimdilerde en önemli temsilcilerinin neoconlar ya da şahinler adıyla tanınan gruplar olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tüm dünyada ve özellikle İslâm ülkelerinde yaptıkları ortada... Bunların kullandıkları en önemli vasıtalar terör örgütleri ve radikal unsurlardır.

Dünyanın neresinde olursa olsun bu iki yolun da yolcuları bulunmaktadır. Fakat işin garip tarafı, pozitif anlayışa sahip olanların menfi blok argümanlarını kullanmamaları yanında -ki doğrusu da budur- menfi bloktakilerin tam tersine birinci grubun tüm pozitif argümanlarına da sahiplenerek, menfi işlerini bu kamuflaj altında sürdürmeleridir. Irak petrolünün demokrasi kılıfı altında hortumlanması gibi...

Tüm bu kötü işlerin açıktan yapılmayıp, örtülü şekilde gerçekleştirilmeye çalışılması dahi esas insanlık cevherinin pozitif anlayış bloğu değerlerinde gizli olduğunu göstermektedir.

İnsana düşen görev bu iki blok arası tercihte tarafsız kalmayıp, umumî barışın gerçekleşmesi için aktif şekilde pozitif blokta yer almasıdır.

Prof. Dr. Gürbüz AKSOY

25.09.2006


Irak’ta her gün katliâm var

Birleşmiş Milletlerin (BM) iki ayda bir yayınladığı Irak’ta insan hakları raporuna göre, Temmuz ve Ağustos ayında ülkede 6 bin 599 sivil öldürüldü.

BM Irak Yardım Misyonu’nun (UNAMI) raporuna göre, hayatta hakkına ve kişi güvenliğine yönelik ihlâller her geçen gün artıyor.

Rapor, ülkede üzerinde işkence izleri olan ve kişilerin infaz edildiğini gösteren yüzlerce yeni ceset bulunduğunu, bütün bölgelerde yerinden edilen nüfusun arttığını da bildiriyor.

UNAMI’nin çalışmasına göre, kadınlar en büyük risk altındaki grup. Güvenlik sorunlarının yanı sıra, silâhlı gruplar sebebiyle de kadınların ev dışındaki hareketi son derece kısıtlı. Bu, kadınların sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimine, toplumsal hayata katılımına engel oluyor.

Rapor, namus cinayetlerinde de endişe veren bir artış olduğunu saptıyor; yalnızca Erbil ve Süleymaniye’de yılın ilk altı ayında 275 kadının öldürüldüğünü aktarıyor.

UNAMI, gerek resmî gerekse yargı dışı tutukevlerinde işkencenin giderek arttığı bilgisine de yer veriyor. Alıkonanların vücutlarında elektrik kablolarıyla dayak izleri, baş ve cinsel organlarda dahil olmak üzere farklı bölgelerinde yaralar, el ve bacak kemiklerinde kırıklar, elektrik ve sigara yanıkları bulunuyor. Rapor, gözaltına alınanların, tutuklananların toplam sayısında da artış olduğunu kaydediyor.

UNAMI, “mevcut ve geçmiş suçlarla ilgili ‘cezasızlık algısının’ artmasının, hukukun üstünlüğünün daha da aşınmasına yol açacağını” söyleyerek Iraklı yetkilileri uyardı. Örgüt, bu sebeple, Kasım 2005’te El Cediriye tutuk merkezinde yaşanan insan hakları ihlâlleriyle ilgili hükümet soruşturmasının sonuçlarının tam olarak kamuoyuna açıklanmasını istedi.

25.09.2006


Barış günü ve hatırlattıkları

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 21 Eylül’ü Uluslararası Barış Günü olarak kabul etmesinin 25. yılında, BM Genel sekreteri Kofi Annan, “Dünyada önceki on yıllara göre daha az savaş var. Ama hâlâ çok fazla savaş var. Her çatışmada kaybedilen her insan, bize daha yapılacak çok şey olduğunu hatırlatan bir başarısızlık” dedi.

BM Genel Kurulu, 12 Kasım 1984’te, Halkların Barış Hakkı Bildirgesi’ni kabul etti. Bildirge şunları söylüyor:

“Halkların barışçıl bir hayat sürdürmesi, her bir devletin kutsal görevidir.

1. Gezegenimizin halklarının barış hakkı kutsaldır.

2. Halkların barış hakkının korunması ve bu hakkın uygulanmasının teşvik edilmesi her bir devletin temel yükümlülüğüdür.

3. Halkların barış hakkını kullanmasının güvenceye alınması, devletlerin politikalarının savaş tehdidini —özellikle de nükleer savaş tehdidini— bertaraf etmeye, uluslar arası ilişkilerde kuvvet kullanımından feragat etmeye ve uluslar arası anlaşmazlıkları BM Sözleşmesi’ni esas alarak barışçıl yolarla çözmeye yönlendirmesini gerektirir. 4. BM, bütün devletleri ve uluslararası örgütleri, hem ulusal hem de uluslar arası düzeyde gerekli tedbirleri benimseyerek halkların barış hakkını uygulamaya yardımcı olmak için ellerinden geleni yapmaya çağırır.”

25.09.2006


Amerika hukuku çiğnemeye devam ediyor

Bir de son dönemde olanlardan birkaçına bakalım:

*ABD, 2003’te uluslar arası hukuku çiğneyerek Irak’a karşı bir “saldırı savaşı” başlattı. Bugün ABD önderliğindeki “koalisyon güçleri”nin işgalindeki Irak’ta, son iki ayda yaklaşık 6 bin sivil öldürdü.

*İsrail iki askerinin kaçırılmasını bahane ederek Lübnan’a yaklaşık iki ay boyunca saldırdı. Altyapıyı tahrip etti; yüz binlerce insanın yerinden olmasına yol açtı. Attığı misket bombaları, saldırıdan geriye kalan birçok uluslar arası hukukçuya ve insan hakları savunucusuna göre, İsrail savaş suçu işledi.

*İsrail, 25 Haziran’dan bu yana, yine bir askerinin kaçırılmasını bahane ederek, Gazze’ye saldırıyor. O günden bu yana, öldürülenlerin sayısı 250’yi geçti; bin 500’e yakın kişi yaralandı. Altyapıyı tahrip etti. Bir buçuk milyona yakın nüfuslu Gazze, bir cezaevine dönüştü; Gazzeliler açlıktan ölme noktasına geldi. Yine uluslar arası hukukçular ve insan hakları savunucuları, İsrail’in yaptıklarının “toplu cezalandırma” olduğunu söylediler. Yani insanlığa karşı işlenen suçlardan biri.

*İsrail, Lübnan’a da, Gazze’ye de ABD’den satın aldığı, çoğu Britanya üzerinden sevk edilen silâhlarla saldırdı.

*Sudan’da, Darfur’da, 2003’ten bu yana süren çatışmalar sonucunda, yaklaşık 2 milyon insan yerlerinden edildi. Şu an 3 milyon kişi insanî yardıma muhtaç durumda. Darfur’da ne kadar kişinin öldüğü kesin olarak bilinmiyor. Ancak New Scientist’te yayınlanan son çalışmaya göre, ölenlerin sayısı 250 binden fazla. Sudan hükümeti, bölgeye BM Barış Gücü yerleştirilmesini hâlâ reddediyor.

25.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004