|
|
Okullar açıldı, gençlerde uyuşturucu kullanımına dikkat!
Ülkemizde arkadaşlar arasında sigara alışkanlığı nasıl başlıyorsa meselâ ABD’de marihuana (esrar) alışkanlığı da öyle başlıyor. Herkesin sırayla esrar çektiği bir toplantıda, sırası gelince esrarlı sigaradan bir nefes çekmemek güçlü bir kişilik gerektirir. Aslında esrar olsun, alkol olsun kişiye yalancı bir güven duygusu veren maddeler gençlik çağı ruhsal durumuna birçok sebeple uygun düşmektedir. Önce yetersizlik duygusunu, kaygıları ve çekingenliği ortadan kaldırmaktadır. Sonra da kabadayılık, efelik ve gösteriş gibi davranışlarla erişkin olduğunu kanıtlamaya yaramaktadır. Bu sebeple en uyumsuz ve en sorunlu gençlerin içmeyi aşırıya götürmelerine şaşmamak gerekir. Alkol ya da uyuşturucu maddelerin yardımıyla benlik saygılarını bir süre ayakta tutabilmektedirler. Okulda başarısız olan, sürekli itilen, dışlanan, ailelerinde ciddi problemler yaşayan bireyler alkol ve uyuşturucuya yatkın olanlardır. (Yörükoğlu, A 1996)
Alınan madde ister uyuşturucu olsun isterse uyarıcı olsun sonunda kişide ruhsal çöküntü oluşturur. Bir insanı uyuşturucuya bağımlı kılan sebepler alkol bağımlılığında sayılan sepelerin aynısıdır. Çok çeşitli sepelerle kişi alkole ve uyuşturucuya yönelmektedir.
ABD’de yapılan çeşitli araştırmalarda ilaç ve madde alımında farklı dönemlerin tabloya egemen olduğu gösterilmiştir. İlk dönem gençleri için genelde sigara ve alkoldür. Gençlerin çoğu bu maddelere geniş anlamda topluma uyumu kolaylaştırmak amacıyla başlarlar. İkinci dönem ise marihuana (esrar) kullanımıdır. Bu da arkadaş grubunun etkisiyle oluşur. Çok az sayıda çocuk ya da genç ilk adım olarak uyuşturucuya başlamışlardır.
Yayınlarda en alt yaş sınırı dokuz olarak görülmektedir. Bu yaşlardaki çocukların yapıştırıcı maddeleri ve boyaları koklamalarıyla alıştıkları bildirilmektedir. Yapılan araştırmalar uyuşturucu madde kullanımının 18–25 yaş grubunda en üst noktaya ulaştığını, bu yaşlardan sonra belirgin bir düşüş gösterdiğini ortaya koymuştur. (Ekşi, A 1990)
Uyuşturucu veya uyarıcı kullanmaya başlayan genci nasıl tanıyabiliriz?
Bazı belirtiler iyice izlenip değerlendirilmişse bu kullanma bağımlılığa dönüşmeden gence yardımcı olunabilir. Köknel’e göre genel belirtiler şunlardır: Birden ortaya çıkan davranış değişikliği, zaman zaman aşırı sinirlilik, ağızda kuruluk, salyada azalma. Konuşmada güçlük, peltek konuşma. Yürümede dengesizlik, ellerde titreme. Terleme, uyuklama, dalgınlık, halsizlik, yorgunluk. Alışılmış arkadaş çevresi dışında yeni arkadaşlar edinme. Çevre değiştirme, sorumluluklardan kaçma. Aşırı para harcama biçiminde sıralanabilir (Köknel Ö,1989)
|
Zeynep ALATUNA
19.09.2006
|
|
Aynı dili değil, aynı duyguyu paylaşmak önemli
Eski adı haberleşme olan iletişim; bir bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma. Bizim başkalarını, başkalarının da bizi anlamalarına yarayan süreç; kişi ya da kişiler arasında anlamları ortak kılma süreci olarak tanımlanabilir.
Anne-baba ve öğretmenler başta olmak üzere eğitimci konumunda bulunan kimselerin rollerini iyi yapabilmeleri etkin ve verimli olabilmeleri ancak iletişim teknik ve becerileri konusunda ustalaşmalarına bağlıdır.
İletişimde mesajların yüklendiği iki araç vardır. Kelimeler ve beden dili. Kelimeleriniz düşünceleriniz giydiği kıyafetlerdir. Öyleyse onları iyi giydirin. İletişim sadece konuşma değildir. Neyi ne zaman nerde nasıl söyleyeceğini düşünmek, basit akıcı göz kontağı kurarak dikkatli ve mesajın alınıp alınmadığını fark edebilmektir.
Çoğumuza göre, çevremizdeki, dünyadaki problem ve sıkıntıların temelinde “eğitim” daha doğrusu “eğitimsizlik” yatmaktadır. Kişiler arası problemlerin çoğunluğunun kökeninde iletişimsizlik yatar.
İyi insan, iyi vatandaş, sevgi ve saygı dolu bireyler, iyi eş, iyi evlât… İyi öğretmen, doktor, mühendis, siyasetçi… Ancak iyi bir eğitim süreci ve sağlıklı bir iletişim ortamında yetiştirilebilir.
İletişim sistemin temel ögelerinden biride dinlemedir. Çocuğuna gerçek servet bırakmak isteyen mesul, ona iyi dinlemeyi öğretsin.(1)
Başarılı dinleme; konuşana bakın ve ilgili görünün, konuşanı rahatlatın, dikkatle konuşulanları takip edin, yargılamayı konuşmanın sonuna bırakın. Duygusal davranmayın. Eleştiriye açık olun. Anlayıp anlamadığınızı kontrol edin. İletişimde konuşmaktan daha önemlidir. Örnek: “Leb” demeden leblebiyi anlamak olmamalıdır, belki lebbeyk diyeceğim!
Çocuklar beden diliyle ifade edilen sonsuz mesajları okumakta mükemmeldirler.
Yetişkinler ise daha çok sözlü mesajlara takılıp kalmakta sözlerle ifade edilmeyen asıl mesajı kaçırmak gibi zaaf göstermektedirler. Küçük insanlar konuşmayı, büyük insanlar dinlemeyi tekeline alırlar.
İletişim konusunda çalışma yapan çoğu uzman, iletişim sürecinde sözsüz iletilerin, sözel iletilere kıyasla çok daha ağırlıklı bir yeri olduğunu belirtirler. Albert Mahrebian, iletişim sürecinde, yüz ifadelerinin % 55, ses tonunun % 38 ve sözcüklerin %7 gibi ağırlıklar taşıdığını ifade etmektedir.
Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiğiyle sınırlıdır. Önemli olan sizin ne anlatmak istediğiniz değil karşıdakinin ne anladığıdır.
Sağlıklı iletişim için etkin dinlemek, empati kurmak direkt ve açık olmak yargılamamak tutarlı ve uyumlu olmak gerekir. Mevlânâ ne güzel söylemiş “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler.2
En uzak mesafe / ne Afrika’dır/ ne Çin/ ne Hindistan/ ne seyyareler/ ne de yıldızlar geceleri ışıldayan/En uzak mesafe/ iki kafa arasındaki mesafedir/Birbirini anlamayan.3
İletişimin amacına ulaşabilmesi için şu soruları kendimize sormalı ve doğru cevabı bulmalıyız. Ne söylemek istiyorum? Ne zaman söylersem muhatabımın iletişim kanalları açık olur? Nerede ve hangi ortamda iletişimi başlatmam yerinde olur?
Özetle: Birbirini anlamak istemeyenler asla anlaşamazlar!
Kaynaklar:
1. Puplis SYRUS, 2. Mevlânâ, 3. Can Yücel
|
M. Yusuf AKBAŞ
19.09.2006
|
|
Eğitimin halleri
Yeni bir eğitim ve öğretim dönemi başlarken, eğitimin (içler acısı) halleri de endişelendiriyor. Eğitimin sorunları büyük, çareleri ise küçük. Sevimliliği yok, sevimsizliği dağ gibi. Öğrenciler okullar açıldığı için üzgün. Demek ki okullar çekici değil. Öğretmenler yorgun savaşçı. “Bizim oğlan bina okur, döner döner gene okur” türünden gidiyorlar okula. Öğretmenlerden çok az bir kısmı kendisini yetiştirmeye çalışıyor. Çoğu ya ekonomik şartlardan dolayı ya da motivasyonsuzluk sebebiyle meslekî ve kişisel gelişimleri konusunda atılım yapamıyorlar. Okullardaki yönetim bozuklukları, yetersiz yöneticiler gibi se-beplerden dolayı da eğitimin yönetsel kısmı oldukça zayıf. Veliler neler yapıyor derseniz, okulların açılmasına en çok sevinenler onlar. Çünkü çocuklarını başlarından savmış olacaklar.
Bu açıdan baktığımızda eğitimin beş hali şöyle:
Yalın hali: Eğitimimiz eğiyor.
E hali: Eğitimimiz eğitemiyor.
İ hali: Eğitimimiz çekici değil, itici.
De hali: Eğitimimiz demotive edici.
Den hali: Eğitimimiz densizleştiriyor.
Bu kadar karamsar mı eğitim gerçekten? Bakmayın benim abarttığıma. İyi örnekler de var, kötü örnekler de. Bir okulda veli, öğretmen ve öğrencilerin tamamı şu ya da bu şekilde değildir elbette. Genellikle, bir okulun yüzde 10’luk dilimi çok iyidir. Öğrenciyse çalışkan, veliyse ilgili, öğretmense gelişime açıktır. Okulun yüzde 10’luk dilimi ise çok kötüdür. Tembel, ilgisiz ve gelişime kapalıdır. Geriye kalanlar mı? Onlar orta sınıftır. Etliye sütlüye asla karışmazlar, gel derseniz gelir, git derseniz giderler.Tıpkı toplumun bir küçük örneğidir onlar.
Yeni bir öğrenim dönemi daha açılıyor. Hayırlı olsun. Öncelikle, öğrencilerimize başarılar diliyoruz. Zihinleri açık olsun. Öğretmenlerimize de sabır ve akıl dolu bir öğrenim yılı geçirmelerini temenni ediyoruz. Anne ve babalara sabırlar diliyoruz. Masraflarına dikkat etsinler. Çocuklarıyla birlikte, onların da ders çalışma, ödev yapma ve sınav sonucunu heyecanla bekleme davranışları gelişiyor. Özetle onların da öğrencilik yaşamları devam ediyor.
Herkese kolay gelsin!
|
B. Sait ÇİFTÇİ
19.09.2006
|
|
HAYATA DAİR
Ölüler çiçek koklamaz
Amerikalı iş adamı, bir Çinliyle alay ederek sorar:
Ölüleriniz mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap verir:
Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
|
19.09.2006
|
|
SÖZ BİRLİĞİ
Eğitim, dünyayı rengârenk yapar
Dürüstlüğün ve erdemin esas başlangıcı ve kökü iyi bir eğitimde yatar (Plutarch). Akıl da bir tarla gibi ekilmeye, bakılmaya ihtiyaç duyar (Cicero). Dışarıdan tüm aldığımız ve tek alabileceğimiz bilgidir. Bu bilgi üzerine nasıl hareket edeceğimiz bize bağlıdır (Glasser). Hayat, yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır (C. Pavese). Eğitim görmüş aklın işareti, her hangi bir düşünceye onu kabul etmeden önce açık olmasıdır (Aristo). Arkadaş edinmenin tek yolu, arkadaş olmaktır (Emerson). Gürültü ve patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma (Buda). Akıl ve dirayetin ak saçlılarınki gibi ama yüreğin masum çocukluk yüreği olsun (Schiller). Hâlâ en kötü şey, insanın kendi cehaletini tanımamasıdır (St. Jerome). Eğitim kafayı geliştirmek demektir. Belleği doldurmak değil (Mark Twaın).
|
19.09.2006
|
|
ŞİİR İKRAMI
Geleceğe mektup yazarken
Bana sorun, mutluluğun hangi renk olduğunu,
Sevincin kaç harften oluştuğunu bana sorun.
Rüyaların en güzelini görürüm ben,
En sıcak kalplerle bölüşürüm ekmeğimi.
Dostluğa giden en kestirme yol nerededir,
Yalnızlığın çıkmaz sokağı hangisidir bilirim.
Sevgiyle bakmayı sorun bana, gülümsemeyi,
El ele tutuşup, şen şarkılar söylemeyi.
Bana sorun, mutluğun hangi renk olduğunu,
Sevincin kaç harften oluştuğunu bana sorun.
Mehtaplı gecelerde hayal kurmayı,
Geleceğe mektup yollamayı bana sorun.
|
Mustafa OĞUZ
19.09.2006
|
|
BİR DÜŞÜN
Güçlüklerin üstesinden gelmek
Yaşlı bir kral, şehrin pek işlek olmayan caddelerinden birinin ortasına bir kaya parçası yerleştirir. Sonra bir kenara saklanır ve olanları izlemeye koyulur. Şehrin en zengin tüccarları bu yolu kullanırlar ve o gün hepsi geçerler yoldan. Ancak kayayı yerinden oynatmaya pek isteksiz görünürler. Çevresinden güçlükle de olsa dolaşır ve arkalarına bakmadan ilerlerler. Derken uzakta bir köylü belirir. Kocaman bir sebze çuvalını sırtlanmış geliyordur. Az sonra yükünü indirir ve bin bir güçlükle kayayı yolun kenarına kadar sürükler. Artık herkesin rahatça geçebileceği kadar açıktır yol. Yükünü almak için döndüğünde ise kayanın az önce bulunduğu yerde bir kese çarpar gözüne. İçinde bir sürü altın olan kesede krala ait bir not iliştirilmiştir: ‘Bu kese, kayayı kenara çekenindir.’
|
19.09.2006
|
|
Okullar gençlere kimlik kazandırmalı
Bugün gençliğin en büyük sorunu hangi kimliği ve kişiliği taşıyacağını bilmemesidir. Doğuya mı, ait batıya mı ait olduğu belirsiz bir gençlik, bir türlü kimlik arayışını bitiremiyor. Ne demokrasi ve ne de dinimiz de bu negatif durumları hoş görmüyor. Demokrasi kanunla, dinimiz de Allah korkusu ile bu hoş olmayan durumların önüne geçmektedir. Dinimiz ahlâkı, demokrasi hukuku ön plana çıkarıyor.
Mazimiz barış ve hoşgörü ile süslenmiştir. Medine barışı, Hudeybiye Anlaşması, Osmanlının azınlıklara tanıdığı mükemmel din özgürlüğü bu bağlamda akla ilk gelenlerdir. İslâmî gelenekte, insan ve tüm canlılar kutsaldır. Hepsinin yaşama hakkı vardır. Yabanî hayvanlar için dahi hastaneler ve vakıflar kurmuşlardır. Yaratandan ötürü yaratılanı hoş görmüşler ve onları yaşatmak için olağan üstü gayret göstermişlerdir. Cihana hadimiyet (hademe-hizmet) medeniyetini oluşturmuştur Osmanlı Devleti. Maalesef Osmanlı gitti, heryerde (Balkanlar-Ortadoğu gibi) huzur da biti.
Artık geçmişe sövmeyi, geçmişi kötülemeyi bırakıp geçmişin güzel örneklerinden faydalanarak gençlerimize mükemmel bir kimlik kazandırmak zorundayız.
Tedbir alınmazsa, gençlik içki, kumar sefahat çukurlarında kaybolup gidecek. Geçmişimizdeki güzel örnekleri günümüze taşıyıp, günümüz gençlerine kendilerinin örnek alacakları o güzel insanları tanıtmak zorunlu bir hal almıştır.
Tedbir alınmazsa, o çok şikâyet ettiğimiz milletlerin kültürü bütün güzel hasletlerimizi yağmalayıp, ezip geçecek. Şikâyet etmeye bile zaman bulamayacağız. Şu an için en önemli konu; gençlerimize İslâmın adalet, cinsellik, evlenme, nikâh ve zina gibi kavramlarını öğretmemiz lâzım. Aileler, bu işi kendine Allah rızası için iş edinmiş vakıflar ve sivil toplum kuruluşlarımız bunları mutlaka anlatmalı, öğretmeli ve güzel örnek olmalıdır.
Bir ülkede adalet, sevgi, dostluk, muhabbet, kardeşlik duyguları gençlere öğretilirse ve yetişkinler bu konularda güzel örnek olurlarsa gelecekten ümitli olmak hakkımızdır. Osmanlı tüm dinî ve millî bilgileri ve duyguları 0-7 yaş zaman diliminde çocuklarına öğretiyordu. Yaz Kur'ân kursları bu konuda çok faydalı olmaktadır. Şu millet yasak koyucu felsefeden bir uzaklaşırsa, onca tahribat şebekesine rağmen çok kısa sürede kendi kimliğini ve kişiliğini bulacaktır. Çocuk dua grubu bile çok güzel hizmete vesile olmuştur. Gençler güzel örnekleri görünce sahte ve batıl örneklere itibar etmeyecektir.
|
Erdoğan AKDEMİR
19.09.2006
|
|
|
|