Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Öğrencilerin harçlıkları değerlendirme biçimi önemlidir

Ebeveynlerin ''belki lâzım olur'' düşüncesiyle çocuklarına verdiği fazla harçlıklar, çocukları savurgan bireyler olmaya yöneltmektedir. Çocuklara verilen harçlığın, ihtiyaca yetecek kadar olması çok önemlidir.

Harçlığın bir amacı vardır

Harçlık, zorunlu ihtiyaçları karşılayabilecek materyallerin sağlaması için verilen paradır. Anne ve baba bunun bilincinde olmalı ve çocuğa gereğinden fazla para vermemelidir. Çocuğa da kendisine niçin harçlık verdiklerini anlatmalıdırlar. Öğrenci, anne ve babasının öylesine kendisine para verdiklerini düşünür ve gereksiz yerlerde de parasını kolaylıkla harcayabilir. İlk başlarda çok masumca görünen bu davranış, ileri dönemlerde ciddî sorunları beraberinde getirir.

Harçlığı belirlemek için birlikte alışveriş yapın

Çocuğunuza harçlık vermeden önce onunla küçük bir alış verişe çıkın. Okulun kantininden vereceğiniz harçlıkla neler alınabileceğine bakın. Vereceğiniz parayla neler alınabildiğini ona da anlatın. Sadece siz, çevredeki internet kafe, oyun salonu gibi yerlerde ne kadar ücret alındığını öğrenerek, çocuğunuza vereceğiniz harçlığın planında bu hususu da dikkate alın. Çünkü öğrenciler, bu tür yerlerde zamanlarını harcamakta, hatta oyun oynamak için okuldan bile kaçmaktadır. Öğrenciler bu tür alışkanlıkları edindikten sonra onları durdurmak pek mümkün olmamaktadır. Birkaç öğrenci harçlıklarını birleştirerek internet kafeleri doldurmaktadır. Ama harçlığı verirken, dikkatli olursanız çocuğun oyun salonlarına yönelmesini engelleyebilirsiniz.

Fazla harçlık çocuğu aşırı rahat yapar

Cebinde çok parası olan öğrenci, kendisini okulda çok rahat hisseder. Sevdiği arkadaşlarına bir şeyler ısmarlar, sürekli parasından söz eder. Öğretmenine ve arkadaşlarına kafa tutar, fakir öğrencileri hor görmeye ve alay etmeye başlar. Zamanla asilik, dik başlılık, özgür olma istekleri ortaya çıkar ve bu durum kötü alışkanlıklara kadar devam eder.

Harçlıkları belli bir plana göre verin

Haftalık harçlık veriyorsanız, çocuğunuzla bir harcama planlaması yapın. Meselâ çocuğa haftalık 20 YTL veriyorsanız, her güne 4 YTL düşmektedir. Yetişkinler bazen; ''Alt tarafı 4 YTL, planlamaya gerek yok'' demektedir. Harçlıklarını planlı bir şekilde değerlendiren çocuk; daha hızlı karar verir, problemleri daha rahat çözer. Olaylar arasındaki bağıntıları fark ederek, ilginç projeler üretebilir. Sosyal yönünü de geliştirerek, iletişimi güçlü bir birey olur. Çocuklara elindekilerle yetinmesi ve kaynakları en fazla faydayla nasıl değerlendireceği öğretilmelidir.

26.09.2006


Bakanı anlamak zor!

Liderlerin mizaçları çok önemlidir. Kimi liderler içe kapanık ve çekingendir. Bu tür liderler genellikle tatlıya-sütlüye karışmazlar; uzlaşmacı bir tutum izlerler. Kimi liderler de duygularından arınmıştır; rasyonel kararlar alırlar ve onları uygulamak için sağlam adımlar atarlar. Bir kısım liderler ise saldırgan ve agresiftirler; hatta böyle demeyelim de sözü yumuşatarak "sıkı" diyelim onlar için.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in hangi tür mizaç grubuna girdiğini belirlemek için icraatlarına ve tutumlarına bakmak yeterli. Söz gelimi, haklı ya da haksız demiyorum; Sayın Bakan kendisini ve bakanlığını savunmak için hemen herkesle cedelleşiyor. Özellikle YÖK onun için bir cedel alanı. Peki, sonuç ne? Elde var sıfır. En son yurt dışına öğrenci göndermek için girdiği mücadelede de, haksız oldukları halde YÖK'ün dediği çıkarsa şaşırmayın! Daha önceki pek çok örnekte olduğu gibi... Peki, başka bir yol yok mu? Sayın Bakan, YÖK'le mücadele edeceğim derken, bu yöntemiyle YÖK'ü bazı kesimler nezdinde kahramanlaştırmasın! YÖK de bunu bildiğinden midir nedir, MEB ne derse tersini yapmaya ve ipleri elinde tutma gayretine girerek Bakanı kışkırtıyor adeta. Burada ayrı bir konu da şu: Bakan partisi tarafından yalnızlaştırılıyor. Zaten eski Erbakan tayfasının özelliğidir; bir itiraz geldiğinde mücadele etme yönleri yoktur. Ya teslim olurlar, ya da yıkıcı davranırlar. Sayın Bakan da mücadele edecektir elbette ancak biraz daha politik olmak durumundadır.

***

Bakan Hüseyin Çelik'in yanlış uygulamalarında ısrarı da vardır. Bunu "Doğrucu Davut" adına yapabilir. Karizmayı çizdirmemek ve otoriteyi korumak adına da yapabilir. Ancak, bazen yanlıştan dönmenin bir fazilet olduğunu da bilmek gerek canım! Edebiyatçı ağzıyla konuşalım; Safiyeyi kafiyeye feda etmenin bir anlamı yok. Sözgelimi, İstanbul içindeki ilçelerin Millî Eğitim Müdürlerinin yerleri değiştirildi. Neden değiştirildiğini bilen yok. Yani keyfî bir işlemdir bu. Haydi değiştirildi diyelim, ilçelerin hangi kriterlerine göre bu değişiklik yapılıyor derseniz, buna da cevap alamazsınız. Hatta il dışına bile atananlar oldu. Onlar da dâvâ açıp geri dönecekler ve İstanbul kendi içinde bir daha çalkalanacak.

Hüseyin Çelik, AKP gibi millî görüş tabanı üzerine kurulmuş bir partide de istenen adam değildir zaten. Çünkü o millî görüşçü değildir. Hatta onun ne yapmak istediğini kendi partisi de asla anlayamaz. Hüseyin Çelik'i biz anlayabiliriz, ama biz de yanlış anlarız diye korkarım; demek istediğim bu!

B. Sait ÇİFTÇİ

26.09.2006


Eğitim çözümlerinde yeni bir yaklaşım: e-eğitim

Zamanı etkin kullanabilme kavramının yaygınlaştığı günümüzde bilişim-iletişimin etkisinin giderek arttığını görmekteyiz. Küreselleşen dünyada, meydana gelebilecek problemlerle daha az karşılaşmanın ilk kuralı, bilişimle iç içe olmaktır. Bilişim toplumlarında; bilgiye daha kısa sürede ulaşma, herkesle görüş alış verişinde bulunma, bilgisayarlaşma, toplumsal konularda birliktelik, çevresel ve kültürel sivil toplum örgütleri oluşturma vb. özellikler ön plandadır.

Üniversite sayısındaki yetersizlikler, insanları başka çıkış yolları (mektupla öğretim, telefon ve video ile öğretim gibi) aramaya sevk etmiştir. Bu doğrultuda 1980'li yıllarda 'mega üniversite' oluşturma çalışmaları başlamıştır. Çünkü Batılı ülkelerde kişi başına düşen ulusal gelirin yüzde 50'den fazlasının kaynağını bilgi ve eğitim oluşturur.

Mega üniversiteler ile hem yurt içinden, hem de yurt dışından yaklaşık 600 bin öğrenciye eğitim verilmesi planlanmıştır. Asıl amaçlanan, üniversite kapılarındaki yığılmayı yok ederek, vasıflı işgücü ve eğitimli toplum oluşturabilmektedir. 1982 yılında Anadolu Üniversitesinin 'uzaktan eğitim modeli' AÖF (Açık Öğretim Fakültesi) buna paralel olarak kurulmuştur. Eğitim için TV, radyo ve uydu yayınları kullanılmaktadır. Şirketlerin elemanlarını yetiştirmek için farklı arayışlara girmesi, kişilerin ve kurumların bilgileri sanal ortamda sunmaya başlaması, zamandan ve maliyetlerden tasarruf sağlayacak eğitim yöntemleri aranması, e-eğitim döneminin başlangıcını oluşturur. CNN'in haberine göre Türkiye'nin 2004 yılı 'Bilgi İletişim Teknolojileri' başlıklı İnsanı Geliştirme Raporu, internete bağlanma oranının yüzde 6,5 olduğunu tesbit etmiştir.

Bilişim-iletişimdeki gelişmeler, öğrenmenin bilgisayar ve iletişim teknolojileriyle birleşerek yepyeni bir yapı kazanmasını sağlamıştır. Kazanılan bu yapı e-eğitim olarak tanımlanmaktadır.

E-eğitim (e-Learning) nedir?

'Video, radyo, sinema, TV yayınına dayanan eğitim sistemlerinin, senkron veya asenkron olarak bilişim teknolojileri, sistemleri ve yöntemleriyle genelde ağ bağlantılı olarak yer ve zamandan bağımsız olarak etkileşimli yürütülen öğrenim şekli' ifadesiyle tanımlanabilir. Bir başka deyişle e-eğitim; öğretmen ve öğrencinin aynı ortamda ve aynı anda bulunmalarına gerek kalmadan, İnternet teknolojileri (web tabanlı) aracılığı ile gerçekleştirilen uzaktan eğitim ve öğrenim faaliyetleridir.

Senkron: Bir grup öğrenci ve eğitimi veren öğretmenin eşzamanlı olarak, bilgisayar ortamında sınıf ortamı oluşturarak, eğitimin gerçekleştirilmesidir. Asenkron: Kişinin ya da öğrencinin bilgisayar başında kendi kendine eğitim almasını ifade etmektedir.

E-eğitimin ortaya çıkış

sebepleri nelerdir?

İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla, bilgilerin web üzerinden yayınlanması ve paylaşılması da hız kazanmıştır. E-mektup, internet dosyalama, araştırma sistemleri, şirketleri buraya yöneltmiştir. Üniversitelerin önündeki yığılmalar, işsizlik, özürlülük, zaman bulamama, vb. sebeplerle okuyamayan bireylerin sorunlarına çözüm arama çalışmaları, e-eğitimi okullar için cazip hale getirmiştir.

Holdingler, sigorta şirketleri, ulaşım şirketleri, haberleşme şirketleri ve büyük kurumlar zamanla tüm çalışanlarıyla yeterli iletişimi kuramamaya, onların eğitimini gerçekleştirememeye başlamışlardır. Tüm elemanları bir araya getirmek, eğitmen bulmak, ulaşım giderleri, ağırlama ve barınma masrafları, doğru zamanı seçmek, kırtasiye-eğitim materyallerinin masrafları, eğitim için doğru mekânların bulunması sıkıntı oluşturmaya başlamıştır. Bunun yanında iş kaybı, motivasyon düşüklüğü gözlenmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği; e-eğitimin gelişimini ve durumunu incelemek, gelecekte nasıl bir yere sahip olabileceğini görmek için farklı araştırma ve analizler yapmışlardır. Bu doğrultuda BİT (bilişim ve iletişim teknolojileri) pazarının işleyişi incelenmiş, eğitim kurumlarında, şirketlerde, üniversitelerde değişik alanlarda projeler gerçekleştirilip, sonuçları eldeki verilerle değerlendirilmiştir. Hali hazırda, incelemesi ve uygulamaları devam eden projeler bulunmaktadır.

Dünya'da yaklaşık 500 üniversite 'e-eğitim' vermektedir. Türkiye'deki pek çok üniversite de e-eğitim hizmeti vermeye başlamıştır. Üniversitelerde eğitim verilen alanlar: E-MYO (meslek yüksek Okulu), e-MBA (işletme yüksek lisansı), Muhasebe, İşletme, Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama, Davranış Bilimleri, Programlar (BA, BSc, MA, MSc, Executive MBA), Eğitim Yönetimi vb.

E-eğitim nasıl işler?

Sistem yöneticisi tarafından alt yapısı hazırlandıktan sonra kontrol panelleri yardımıyla sürekli (7 gün 24 saat) güncellenerek çalışır. Öğrencilerin derste hangi noktaya geldikleri, kaç kez sisteme giriş yaptıkları, başarı durumları gözlemlenebilir. Yeni ders notları, anketler, sınavlar, haberler eklenebilir ve istenmeyen bilgiler sistemden çıkarılabilir. Öğrenciler, evlerinden, iş yerlerinden ve internet bulunan herhangi bir yerden istedikleri zaman sisteme kendilerine verilen şifreyle giriş yaparak, bilgilere erişebilirler. Öğrenciler, güncellenen yazıları, tabloları inceleyebilir, kendi kurslarıyla ilgili sanal ortamdaki derslere katılabilir, aklına takılan soruları anında eğitimciye iletebilirler.

E-eğitim sisteminin

sağladığı kazançlar

İşletmeler ve kurumlar açısından: Eğitmen, eğitim materyali, otel, eğitim salonu, eğitim süresi, seyahat, ikramlar, vb. harcamalar en aza indirgenmektedir. Muhteva olarak bağıntılı konuların sistemde aynı anda tüm kullanıcılara verilmesi, eğitimin sürekli tekrarlanması ve tam olarak öğrenilebilmesini sağlamaktadır. Kursiyerlerin eğitmenle sürekli iletişim kurabilmesi sayesinde öğrenme tam olarak gerçekleşir. Raporlama sistemiyle, kursiyerlerin ders notları, gelişimleri, eğitimlerle ilgili yaklaşımları, öğrenim hızları takip edilebilir. Sistemdeki değişiklikler ve işleyiş biçimi, anında öğrencilere aktarılabilir. Raporlara, eğitim içeriklerine ulaşmak ve dosyalama sistemleri oluşturmak kolaylaşmaktadır.

Öğrenciler (kursiyerler) açısından: Öğrenciler, sisteme en uygun zamanda girerek, eğitime başlayabilir, ders notlarını inceleyebilir, kaynak taraması yapabilir. Kursiyer, devam ettiği kursun eğitmeninin çevrimiçi olduğu anlarda anlayamadığı, merak ettiği veya eksik kalan noktaları anında sorarak bilgi alabilir. Daha önce çalıştığı konulara tekrar dönebilir, alıştırma tekrarları yapabilir. Çalışanlar, özürlü vatandaşlar, ev hanımları, mahkûmlar, işsizler, yaşadığı şehirde üniversite bulunmayanlar, zamanı kısıtlı olanlar, ne zaman isterlerse ders çalışabilirler. Eğitmenin sisteme eklediği ek bilgileri okuyarak; anında sınav olup sonucunu ve başarı raporlarını görebilir, daha önceki sınavlarıyla karşılaştırabilir. Konularda nereye kadar geldiğini ve başardığını görmek kursiyerleri motive eder. Güncellemeleri sistemi takip ederek ya da kendisine gönderilen e-mektuplarla öğrenerek, yeniden gözden geçirebilir.

E-eğitim, ülkeler ve toplumlar arasındaki sınırları kaldırarak, bilgi, araştırma ve deneyimlerin ortak bir havuzda toplanmasına imkân sağlamaktadır. Nitelikli öğrencilerden yararlanmak, yeni eğitim modelleri ve iş sahaları oluşturmak amacıyla gelişimine devam etmektedir. Günümüzde, yeni programlamalarla desteklenmiş 'Hızlı e-eğitim' terimi de kullanılmaya başlamıştır.

E-eğitimde etik ilkeler

önem taşımaktadır

Öğretim kurallarının ve sınırlarının tam olarak çizilmiş olmaması sebebiyle her e-eğitim sisteminin kendi değer yargıları, maddi yeterliliği ve beklentilerine göre yapılandığını görmekteyiz. Eğitim programları net olarak tanımlanmalı, öğrenci kişisel bilgilerini vermeye zorlanmamalı, eğitimlerde kesintiye uğrama en aza indirgenmelidir. Tüm sınavların değerlendirmesinin aynı kıstaslara göre yapılması, eğitimcinin konuyla ilgili uzmanlığının öğrencilerce de teyit edilmesi önemlidir. Konuların yapılan araştırmalara göre sıkça güncellenmesi, araştırmaların öğrencilerle paylaşılması, etik ilkeler açısından gereklidir.

Kaynaklar:

* Alper SARI, Ahmet Yesevi Üniversitesi, E-eğitimde Eğitim Standartları, Şubat 2005.

* Y.Doç. Dr. Akın MARŞAP, E-eğitim Yönetişim Sisteminde Küresel Etik İlkeler

* 9. Türkiye'de İnternet Konferansı, 11-12 Aralık 2003, Askeri Müze, Harbiye-İstanbul.

* Hakan Yenergil, Master İnternet Danışmanlığı ve Eğitimi Ltd. Şti.

* Prof. Dr. Mümin KÖKSOY, TÜRTEP Röportajı, Ahmet Yesevi Üniversitesi.

* Y.Doç. Dr. Cem S. Sütçü ve Araş. Görev. Erhan Akyazı, E-eğitimde Verimlilik Artışı İçin Bilişim-İletişim Bilimi Yaklaşımı. Marmara Üniv. İletişim Fak.

Mustafa OĞUZ

26.09.2006


SÖZ BİRLİĞİ

Rüyaları gerçekleştirmenin

en kısa yolu uyanmaktır

İnsan da ağaç gibi yükselmek istediği nispette, kökünü derine salmalıdır (F. Nietzsche). En yüceye ulaşmak istiyorsan, en aşağıdan başlamalısın (Publilius Cyrus). Saadet çok yakınımıza gelse bile onu göremeyiz, daima onunla insan arasında bir sis tabakası mevcuttur (Hermann Sudermann). Mutsuzluk büyük bir merceğe benzer, hatalarımızı olduğundan büyük gösterir (Dale Carnegie). Er veya geç başarmış bir kimse, başaracağına inanmış insandır (Anonim). Yaptıklarımız bizi oluşturur, biz de yaptıklarımızı (George Eliot). Mutsuzluk, yeteneğin antrenörüdür (Victor Hugo). Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir (Benjamin Franklin). Hayatın arenasında onurlar ve ödüller yaptıkları ile kendilerini gösterenlerin elindedir (Aristoteles). Peşlerinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün rüyalar gerçek olur (Walt Disney). Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır (William Gladstone).

26.09.2006


BİR DÜŞÜN

Mevsiminde görmek

Dört oğlunun herhangi bir kimse veya şey hakkında acele hüküm vermekten kaçınmasını isteyen baba vardı. Baba, bir gün en büyük oğluna, kışın ülke dışına bir yolculuk yaparak mango ağacını görmesini söyledi. Bahar gelince, ikinci büyük oğlunu mango ağacını görmesi için gönderdi. Yazla birlikte onun bir küçüğü yola çıktı. En küçük oğlu da sonbaharda çıktığı yolculuktan dönünce, bu akıllı adam, dört oğlunu da yanına çağırarak; 'Gördüğünüz mango ağacını bana anlatınız' dedi.

En büyük oğlu ağacı kışın görmüştü. Ağacın, yanmış, kavrulmuş bir kütükten farksız olduğunu söyledi. Onun bir küçüğü; ''Dantel gibi yaprakları var'' dedi. Üçüncü oğlu, ağacın çiçeklerinin gül kadar güzel olduğunu söyledi. Çocuklarının en küçüğü ise; ''Ağacın, armudun tadını anımsatan nefis meyveleri var'' dedi.

Akıllı baba, o zaman; ''Evlâtlarım, hepiniz haklısınız'' dedi. '' Çünkü her biriniz ağacı ayrı mevsimlerde gördünüz.'' Şu halde, diğerlerinin düşünce ve davranışları hakkında hüküm vereceğimiz zaman, ağacı her mevsimde görüp görmediğimize emin olmalıyız.

26.09.2006


HAYATA DAİR

Hayatı seyretmek

Yazar Kazancakis, bir ihtiyara ''Neye bakıyorsunuz?" diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir: "Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma…"

26.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004