Papa beşinci defadır sözlerini tashih ediyor, ama sözlerinin tashih edilecek tarafı da yok. “Geçmiş geçmişte kaldı, artık, ileriye bakalım” diyor, ama gözlerimiz ve dünyanın gözleri bundan böyle onun üzerinde. En iyisi mi, Papa sözlerinden ziyade kaynağını yani kendisini tashih etsin.
Papa Ramazan’ın başında İslam ülkeleri büyükelçilerine davet vererek bir kez daha İslam’a saygılı olduğu mesajını verdi. Papa’nın yazlık konutu olan Castel Gandolfo’da gerçekleşen toplantıya İslam ülkelerinin Vatikan’daki büyükelçilerinin yanı sıra İtalya’daki Müslüman din adamları ve Dinlerarası Diyalog Konseyi Başkanı Kardinal Paul Poupard da katıldı. Toplantıda Türkiye, İran ve Papa’nın sözlerine tepki olarak Vatikan Büyükelçisi’ni geri çeken Fas’ın diplomatik temsilcilerinin de yer aldığı ifade edildi. Papa’nın temel düşünceleri ile İslam arasında büyük bir zıddiyet var. Bu da hakarete varmadıkça karşılıklı olarak katlanılabilir bir durumdur.
Almanya’da yaptığı konuşmada Bizans İmparatoru’nun sözlerinden alıntı yapan Papa 16. Benedict, “Muhammed, vaaz ettiği inancı kılıçla yayma emrinden başka nasıl bir yenilik getirmiştir; sadece şer ve insanlık dışı şeyler” ifadesini kullanmıştı. 16. Benedict Regensburg’da yapmış olduğu tarihî konuşmasında aslında kendisine göre teslisi yeniden tanımlamıştır. Teslisin bu son versiyonu da ayrıca yanlıştır. Bu yeni teslis versiyonunda Allah, akıl ve adem-i şiddet var. Ancak İslamiyetin hiçbir rüknü Papa’nın bu yeni salus veya teslisiyle uyuşmuyor. En azından onun zaviyesinden. Öncelikli olarak Papa, İslam’ın özünü ve tabiatını ilahi tabiata uygun bulmuyor. İlahi tabiatla İslam’ın tabiatının zıt olmasını İslam dininin ‘şiddeti benimseyen’ tabiatına bağlıyor. Ve İslam’ı sadece bir nakil dini olarak görüyor ve akılla İslamı bağdaştırmıyor. Bu hususta Fransız yazar ve düşünür Renan’ın tezlerini bir iki asır sonra aynen tekrarlamış oluyor.
***
Gerçekten de İslam bir şiddet dini midir? Veya hangi ölçüde şiddete müsade etmektedir? Bunlar tartışılıyor. Bu hususta müsteşrikler de hemfikir değil. Thomas Arnold gibi kimileri İslam’ın barışçı bir şekilde yayıldığını ifade ederken, kimileri de onu nakzetmeye çalışmaktadır. Bu, hangi gözle veya hangi zaviyeden baktığınıza bağlı. Empatiyle alakalı bir durum.
Bediüzzaman’ın Avrupalılar ikidir demesi gibi, aslında İslamiyet araştırmacılarını veya müsteşrikleri de kabaca iki kategoriye ayırabiliriz. Birisinin siyah dediğine diğeri beyaz diyor. Sözgelimi, herhangi bir oryantalistin İslamiyete nakise ve eksiklik izafe etmesine mukabil tam karşısında bir diğeri de o konuda İslamiyetin sahasını tebrie etmekte ve aklamaktadır. Prof. Adil Huri’den yaptığı alıntılarda, Papa, ilk surelerden olan(!) Bakara’da ‘Dinde zorlama yoktur’ ayeti yer aldığı halde daha sonraki dönemlerde Hz. Muhammed güçlendiğinde diyalogun ve sözün yerine kılıca sarıldığını söylemiştir. Burada iç içe birçok yanlış var. Bunlardan birincisi, mushaf tertibinde Bakara Suresi ilk surelerden birisi olsa da nüzül tertibinde müneccemen (aralıklarla) inen vahyin en son parçalarından veya surelerinden birisidir. Dolayısıyla Papa mushaftaki sıralamasına bakarak bunun aynı zamanda zamani bir sıralama yani nüzül sıralaması olduğunu zannetmiştir. Fena yanılmış. Bakara Suresi en son inen surelerden birisidir ve mevzularına bakıldığında savaş ve devlet icraatlarıyla ilgili detayların olduğu görülecektir. Papa’nın zannının hilafına Bakara Medeni surelerden birisidir ve Beni Nadir gazvesinden sonra inmiştir. Dolayısıyla,’ Müslümanlar zayıfken diyaloga güçlüyken de kılıca sarıldılar’ önermesi tarihî veriler ve gerçeklere ters düşmektedir. Aksine, İslam güçlü bir konumdan hitabediyor ve dinde zorlama olmadığını beyan ediyor. Sanki Papa bu ayete işaretle kendince: “Müslümanlar Peygamberlerinin izinden giderek zayıfken diyaloga yanaşıyorlar, ama güçlenirlerse kılıca sarılıyorlar. Takiyye yapıyorlar. Bunlara güven olmaz, aldanmayalım” demek istemiş olabilir.
***
Papa bu noktada İslama sataşmasına rağmen asıl takiyyeyi kendisi yapmıştır. Palaeologos’tan güncel bir konuda alıntı yaparak iki yanlışı birden irtikap etmiştir. Birincisi, söylemek istediklerini doğrudan söylemek yerine II. Palaeologos’un arkasına sığınmayı ve gizlenmeyi tercih etmiştir. Bu tarz, sarahata ve samimiyete yakışmaz. Takiyye olsa olsa budur. İkincisi de, ‘söylediklerine şahsen katılmıyorum’ diyerek sadece kendisini değil II. Palaeologos’u da ortada bırakmıştır. Müslümanlar zayıfken diyalogu, güçlü iken kılıcı yeğlerler dediği gibi kendisi hem imparatorun arkasına sığınmış, hem de daha sonra görüşleri beni temsil etmiyor demiştir. Kendimize ve birbirimize karşı daha samimi olursak elbette daha fazla yol kat edeceğiz. Papanın bu yanlışlardan kurtulması için ilk önce dogmalardan kurtulması gerekiyor.
26.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|