İlginçtir Papa, Türkiye ile ve İslâm ile ilgisiz olduğu kadar ilgilidir. Daha doğrusu bu ilgisi negatif boyutlardadır. Sözgelimi, din ile akıl arasındaki teolojik tartışmada gönderme yaptığı ve veri olarak kullandığı meseleler bir şekilde Türkiye tarihiyle alâkalı. Bizans İmparatoru II. Manuel Palaeologus’dan alıntılar yapıyor. Palaeogolus’un bu konuşmasını İranlı bir müderris ve İslâm âlimiyle yaptığı ve konuşmanın Ankara veya civarında geçtiği ileri sürülüyor.
Bu, işin tarihî kısmı. Güncel kısmına gelecek olursak; Papa Türkiye’nin katiyetle AB’ye katılmasını istemiyor. Ama bunu dinî nokta-i nazarla izah ediyor. AB’ye de böylece kendisine göre dinî bir kisve giydirmiş oluyor. Ona göre Müslüman olacağına varsın ateist olsun, ama Hıristiyan geçmişi olsun. Dolayısıyla burada dini saiklerden ziyade siyasi saikler görmek mümkün. Burada ezbere bir tarafgirlik görüyoruz. Maalesef geçmişte ‘Osmanlıları veya Türkleri kıta dışına atalım’ nara ve yaygaraları günümüzde ‘Türkleri Avrupa’ya almayalım’ sloganına dönüşmüştür ve bunun bayraktarlığını da maalesef papa yapmaktadır.
Papanın İslâmla ilgili söyledikleri de şuuraltındaki derinliği yansıtmaktadır. Asla sürç-ü lisan değil. Zira I. Herald Tribune gazetesinin de naklettiği gibi NYTimes gazetesi kesinkes Papa’nın bütün uyarılara rağmen bilerek o konuşmayı yaptığını ortaya koyuyor. Basının konuşmayı afişe edeceğini, büyüteceğini ve bunun sonucunda Müslüman toplulukların da infiale kapılacağını söylemişler ve kendisini uyarmışlar. Dinlememiş. İslâm konusundaki Vatikan uzmanlarına danışmadan konuşmayı bilhassa tek başına kendisi hazırlamış. Ve 16’ıncı Benedict’in konuşmalarını genellikle bizzat kendisinin hazırladığı söyleniyor. Ve konuşmanın 11 Eylül’ün hemen ertesine yani 12 Eylül’e denk getirilmesi de tesadüf değil. Dolayısıyla konuşmanın arkaplanında ve referansında 11 Eylül ve izleri var. Dolayısıyla papanın konuşması yüzde yüz kasıtlı. Ama bazıları papayı savunmak için hakikatı makus hale çeviriyor ve ‘Papa, Müslümanların bu tepkiselliğini bildiği için bu konuşmayı yaptı ve Müslümanların ne mal olduğunu göstermek istedi ve dediği de aynen çıktı’ demek istiyorlar. Bunlar bilmeden papayı provokatörlük isnat etmiş oluyorlar. Bu hezeyanı savunanlardan birisi de Avustralya Katolik Kilisesi lideri Pell. Bu hasta kafaya yazık. “İslâm dininin kalbinde şiddet ile din arasında bir bağlantı olup olmadığından emin olmadığını,” ayrıca bu noktada Müslümanlardan gelen aydınlatıcı açıklamaları memnuniyetle karşılayacağını söylüyor. Sanki Bell’e hesap verme mecburiyetimiz var. Bari oldu olacak bir de günahımıza bakıversin de kaç okka olduğunu görelim!
***
Papa Vatikan’daki bütün İslâm uzmanlarını pasif görevlere getirmiş. Çevresini boşaltmış. Diyalog merkezini kültür merkezine çevirmiş ve fiilen kaldırmış. Diyalog merkezinin kapısına kilit vurmuş. Bu da aslında sahih noktadan bakıldığında diyaloğun bizim açımızdan gerekliliğini ve artı amacına ulaştığını gösteriyor. Tevhidle teslisin diyalogunda galip baştan bellidir. Ancak işin teolojik boyutlarının ötesinde siyasî ve sosyal boyutları da var. Dünyamızın huzura kavuşması ve yeni Haçlı saldırılarının olmaması veya en azından bu tarz hakaretlerin önüne geçilmesi için diyalogun nasıl bir tiryak olduğunu Papa’nın diyalogdan kaçması gösteriyor. Öyleyse hazırlıklı olmak kaydıyla diyaloga onlardan ziyade Müslümanların ihtiyacı var ve taraftar olmak durumundadır. Yapıcılık da bunu gerektirir. Vatikan’ı İslam uzmanlarından boşalttığı gibi olanlara da danışmıyor.
Sözgelimi Thomas Michel konuşmanın hazırlık safhasında kendilerine sorulmadığını ve danışılmadığını söylüyor. Buna mukabil, sancılı bir coğrafyadan gelen takıntılı Adil Huri ismindeki Maruni Papa’nın konuşmalarına referans oluyor. Ve bu referansta karşı tarafın cevapları yok. Yani tek yanlı taarruz. 40 yılını diyaloga harcamış ve vaktini Müslümanlarla temasta geçirmiş İslam uzmanı İngiliz Michael Fitzgerald’i Dinlerarası Diyalog Merkezinden alarak Kahire’de Arap Birliği teşkilatı nezdinde temsilci olarak atamış. Sonra da onun işgal ettiği bu makamı kaldırarak Papalık Kültür Merkezi’ne bağlamış. Kısaca, kızağa çekmiş. NYTimes’e bakılırsa zaten 16’ıncı Benedict diyaloğun faydasına da pek inanmıyormuş (18 Eylül 2008 tarihli gazete). Vatikan din adamlarından Mr. Melloni ayıp olmayacaksa Fitzgerald’ın geri çağrılmasını istiyor. Papa’nın en kötü kararlarından birisi Fitzgerald’ın Mısır’a sürgüne gönderilmesi olmuştur.
***
Dindar bir Hıristiyan olan Paskal tek bir kitap okuyarak İslâm hakkında kafasında bir kanaat ve tasavvur oluşturmuş. Papa da aynı şekilde İslâm düşmanı Adil Huri’nin penceresinden İslâmla alakalı olarak ahkâm kesiyor. Papa’nın sözlerinin yankıları üzerinde bir arkeolojik gezi yaptığımızda şunları görüyoruz. Batı medeniyeti İslâmdan üstündür diyen Berlusconi konuşmayla alakalı medenî cesaretinden ve entelektüel birikiminden dolayı papa’yı kutluyor. ‘Papaz kızı’ olarak da anılan Merkel de papanın yanlış anlaşıldığını söyledi. Bu konuda sabıkası olan Bush ise sabıka adaşına destek veriyor ve papanın özründe samimi olduğunu ileri sürüyor. ‘Şıracının şahidi bozacı’ misali. İran dinî Lideri Hameney ise papanın Siyonist-Amerikan ortak komplosunun kurbanı olduğunu söylüyor. ‘Yanılmaz papayı onlar yanıltmış olmasın! Velhasıl papa yanlış tarafta durmaktadır.
20.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|