Papa, İslâm âleminde büyük tepki çeken konuşmasından sonra Vatikan’a yaptırdığı “Yanlış anlaşıldı” açıklamasını bizzat kendisi de Pazar ayininde şifahen tekrarladı.
Bunu yeterli bulmayıp “Özür dilemeli” diyenler de var; Papa’nın hatadan münezzeh olduğu ve özür dilemesini gerektiren birşey yapmayacağı yolundaki Katolik inancı dikkate alındığında, “pişmanlık” anlamına gelen kelimeler kullanılarak dile getirilen “Yanlış anlaşıldım, çok üzgünüm” ifadelerinin dahi çok önemli olduğunu belirterek, daha fazla üstelemenin yanlış olduğunu savunanlar da.
Bakalım, hadise hangi yönde gelişecek?
Elbette ki, Müslümanların bu noktada gösterdikleri hassasiyet son derece haklı.
Ama tepkilerin yöntemi konusuna geldiğimizde işin rengi değişiyor. Özellikle kilise yakma ve rahibe öldürme olaylarının hiçbir şekilde savunulması ve mazur görülmesi mümkün değil.
Zaten Papa’nın o talihsiz sözlerini farklı maksatlarla gündeme taşıyıp ortalığı kızıştıran provokatörlerin amacı böyle bir ortamı oluşturmak. Dünnyadaki Müslümanları kiliselere, Hıristiyanları da camilere saldırtmak ve sonra ellerini ovuşturarak bu kavgayı izlerken kendi menhus, karanlık planlarını gerçekleştirmek.
11 Eylül saldırılarıyla girilen süreçte dünyanın pekçok yerinde sahnelenen oyun bu.
Şimdiye kadar yer yer çok ağır tahrikler yapılmasına rağmen, bu oyun tutmadı. Provokatörler emellerine ulaşamadılar. Müslüman ve Hıristiyan âlemlerinde ortak sağduyunun ağır basması, tuzakları boşa çıkardı.
Ama görünen o ki, tek ümitlerini provokasyonlara bağlayan mihraklar, her defasında tahrik dozunu daha da yükselttikleri şeytanî tertiplerden vazgeçmek niyetinde değil.
Hal böyle olunca, bu tür tezgâhlara verilecek en iyi cevap, tahribi hedeflenen ortak sağduyuyu daha da pekiştirip güçlendirmekten başka birşey olamaz. Ve bu noktada özellikle Müslümanların dikkatli olması lâzım.
Bu çerçevede, Papa’nın talihsiz sözlerine verilecek cevap İslâmla şiddeti bir arada göstermek isteyenlere yeni kozlar verecek aşırı eylemler veya “Sanki Katolikliğin geçmişi çok mu temiz?” mantığıyla geçmişin karanlık sayfalarını bugüne taşıyıp işi adeta bir kan dâvâsına dönüştürecek söylemler yerine, İslâma yöneltilen haksız suçlamaları günümüz insanının idrakine ve vicdanına seslenen ikna edici izahlarla çürütmek olmalı.
Söz gelişi, birçok âyetinde insanları akıllarını kullanmaya, düşünmeye, tefekkür etmeye çağıran Kur’ân’ın, bütün hükümlerini akla tesbit ve tasdik ettiren bir ilâhî kitap olduğu; ama aklın tek başına ondaki hakikatleri idrakten âciz bulunduğu; İslâmın kılıç zoruyla değil, akılları ikna ve gönülleri fethederek on dört asrı aydınlatıp günümüz medeniyetine de üstadlık ve rehberlik yaptığı izah edilmeli.
Bunu yaparken, Batıda ve Hıristiyan âleminde hakperest ve vicdan sahibi aydınların Kur’ân, Peygamberimiz ve İslâmiyet hakkındaki müsbet şehadetleri de vurgulanmalı.
Unutmayalım ki, artık ilim ve ikna çağındayız. Tepkilerimiz de buna uygun olmalı.
20.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|