Sekiz sene önce Hızır Ali Muratoğlu Hocanın şehadetiyle sonuçlanan ilk İsmail Ağa cinayeti, 28 Şubat’ın başlangıçta kamuoyuna deklare edilen çerçevenin dışına taşarak daha geniş hedeflere yöneldiği ve giderek koyulaştığı bir ortamda gerçekleşmişti.
Daha sinsi bir planın ürünü olduğu açıkça belli olan son cinayetin de benzer bir senaryoyu sahnelemek için kullanılmaya çalışıldığı, bilâhare yaşanan gelişmelerle anlaşılıyor.
Görgü şahitlerinin de teyidiyle, cemaatin tanımadığı yabancı kişilerce kızıştırılan provokasyon ortamında hocanın katilinin “kimvurdu”ya gitmesi tüm cemaate mal edilen bir “linç” olarak gösterilmek istenirken, o sabah camide bulunan herkesin “içeri tıkılması”nı istemek gibi hukuk ve akıl dışı bir tavır sergilendi.
Ve polis sıkboğaz edildi.
Ardından, cenaze namazına katılan ve en ufak bir taşkınlığa meydan vermeden hocalarını kabristana kadar teşyî eden on binlerce acılı insanın kılık kıyafetleri bir kez daha ağızlara sakız edildi.
Buradan da birşey çıkmadı, ama Çarşamba’yı “kurtarılmış bölge” gibi göstermeye yönelik tahrikkâr yayınlar aralıksız devam etti.
Ve böyle bir ortamda, cemaate ait Kur’ân kursu binasının kaçak olduğu, ancak bir türlü yıkılamadığı iddiaları gündeme getirildi.
Sonra Sauna çetesi liderinin ve ilişkili olduğu müteahhitin, “ödenmeyen borç için cami bodrumunda şeriat mahkemesi kurulduğu, silâhlı tehditte bulunulduğu, çek-senet tahsilâtı yapan çete kurulduğu” iddiaları geldi.
Günü gelince kullanılmak üzere çoktandır el altında tutulup bekletildiği anlaşılan dosyaların ardı arkası gelmiyor. Cemaatin Cübbeli Ahmet Hocaya soğuk baktığı iddiasından, İbda-C sızmasının cemaati ikiye böldüğüne; Cübbeli Hocanın havuzlu villasından Abdülmetin Hocaya izafe edilen “çek-senet tahsili” iftiralarına ve “Üçüncü halka sabıkalılardan oluşuyor” lâflarına kadar pek çok şey...
Cemaati bir anda Türkiye’nin “bir numaralı gündem” maddesi haline getiren bu furyada, sıranın ne zaman yeni Ali Kalkancı’lara ve Fadime Şahin’lere geleceği soruluyor.
Her koldan tam bir linç mantığı ve yargısız infaz zihniyeti ile yürütülen bu tahrik ve tahrip kampanyasında, önceden belirlenen hedefler vurulup maksat hâsıl olduktan sonra, kimlerin maskelerinin düşeceği de ortaya çıkacak
“Vazife”si bittikten sonra sarık ve cübbeyi çıkarıp sakalı kesen Ali Kalkancı ile başörtüsünü atıp Bağdat Caddesinde lüks bir dükkân açan Emire Kalkancı’nın yeni versiyonlarının kimler olduğu o zaman belli olacak.
Şu anda açıkça belli olan birşey var ki, birtakım odaklar İsmail Ağa cemaatini her koldan hedefe koymuş durumdalar. Ve 28 Şubat’ta “Oraya sız ve istihbarat topla” talimatıyla yönlendirilen çeteciler, şu anda yürütülen operasyonda esaslı şekilde kullanılıyor.
Umalım ki, bu çok yönlü, çok boyutlu ve çok sistematik taarruz dalgasında şimdiye kadar genel hatlarıyla iyi bir imtihan veren cemaat, bundan sonraki safahatta da aynı başarıyı gösterir ve kurulan tuzakları bozar.
Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.
13.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|