Hükümetin başından beri tam olarak ele alamadığı demokratik inisiyatifi özellikle son bir yıl zarfında neredeyse tümüyle elden kaçırmasına paralel olarak bulanan genel atmosferin her çeşit provokasyonlara açık bir ortamı da beraberinde getirdiği yolundaki endişemizi zaman zaman dile getirmiştik.
Terör saldırılarındaki tırmanış, bunun düşündürücü göstergelerinden yalnızca biri.
Üç buçuk ay önce gerçekleştirilen Danıştay saldırısı da, geçmişte benzerlerine defalarca şahit olduğumuz, özellikle laik-antilaik çatışmasını kızıştırmayı hedefleyen, çok profesyonelce tezgâhlanmış bir provokasyondu.
O menfur olayın ardından zihinlerde beliren, ama seslendirilmeyen kaygı şuydu:
12 Eylül öncesinde aynı silâhla sabah sağcıların, akşam solcuların vurulması gibi, şimdi de önce Danıştay hakimlerini vurdurtan mihrakların, ardından “karşı cenah”ta bir başka hedefe yönelmeleri söz konusu olabilir miydi?
İsmail Ağa Camii emekli imamı Bayram Ali Öztürk Hocanın, Pazar sohbetinden sonra camide uğradığı suikast sonucu katledilmesi, maalesef bu kaygıyı haklı çıkarıyor.
Karanlık amaçları uğruna gözünü kan bürümüş provokasyon çeteleri yine iş başında.
Aynı cemaatin önde gelen seçkin isimlerinden Hızır Ali Muratoğlu Hoca da sekiz sene önce, 28 Şubat kasvetinin iyice koyulaştığı günlerde benzer şekilde katledilmiş, olayın faili olmakla suçlanan kişi yıllar sonra yakalanmış, ama işin arkaplanı aydınlatılamamıştı.
Şimdiki cinayette daha sinsi bir tezgâh kurulmuş. Hedef seçilen hoca öldürtülürken, katil de camiye birlikte geldiği suç ortaklarınca katlediliyor ve bu iş “linç” olarak gösterilmek suretiyle cemaate mal edilmek isteniyor.
Bu yolla hocanın katli ikinci plana itildiği gibi, önde gelen bir mensubunu böylesine acı bir şekilde kaybetmenin şokunu yaşayan cemaate bir darbe daha vurulmaya çalışıyor.
Yetmiyor; bu tip olaylar için hazırda bekletilen birtakım “kadrolu uzmanlar” piyasaya sürülerek “cemaat içi veya cemaatler arası hesaplaşma, liderlik kavgası, kadın kız meselesi” gibi uydurma senaryolar seslendiriliyor.
Yine yetmiyor; cenaze namazına katılan on binlerce insanın kılık kıyafeti bir kez daha ağızlara sakız edilip “devrimler” edebiyatı yapılarak bir yerler tahrik edilmek isteniyor.
Bir taşla bu kadar kuş vurmak doğrusu herkesin harcı değil ve olamaz da. Yeter ki, vicdan denen değer tümden rafa kaldırılsın!
Ama iç içe geçirdikleri bunca tahrike rağmen ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, karanlık tezgâhçılar yine umduklarını bulamadılar.
Bayram Ali Hoca şehadet mertebesine erişti. Abdullah Ustaosmanoğlu Hocanın Fatih Camii avlusundaki “Burası hesaplaşma değil, helâlleşme yeridir, provokatörlerin içimizde yeri yok” diye seslendiği cemaat de acısını içine gömerek, akıl almaz tahrikleri müthiş bir sabır, vakar ve sağduyu ile boşa çıkararak çok çetin ve zorlu bir imtihanı başarıyla verdi.
Allah, Bayram Ali Hocaya rahmet eylesin, İsmail Ağa cemaatine sabr-ı cemîl ihsan etsin, tuzakçıların tuzaklarını başlarına geçirsin...
06.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|