Olaylara zaviyelerin kesiştiği noktadan bakmak gerekiyor. Bir noktaya hapsolmak görüntü ve gerçek kaybına neden olacaktır. Lübnan tezkeresinin akibeti ne olursa olsun bu mesele tali bir meseledir. Bununla birlikte Türkiye mutlaka aktör olarak Ortadoğu’da rol almalıdır. Aksi bütün düşünceler fantazidir. Burada iki hususa dikkat etmek gerekiyor. Bunlardan birisi ahlâkî zemin, Hangi yönde hareket ederseniz edin mutlaka bu hareket iyi niyet ve samimiyet üzerine yükselmeli. Başka aktür ve faktörlerin hesabını ve aynı zamanda hakkını da dikkate almalıdır. Yani yapıcı olmalıdır. Aksi takdirde maksadının aksiyle tokat yemeğe mahkumdur. Sözgelimi Saddam Hüseyin ABD ile iki defa muvazaa yaptı ve iki de darbe yedi. Bunlardan sonuncusu ölümcül darbe oldu. Birincisinde, İran devrimine karşı özellikle 1982-1983 yıllarında işbirliği yaptı. İkincisi de, yine April Glaspie’nin yani baba Bush idaresinin işmarlarıyla birlikte 1990 Ağustos’unda Kuveyt’i işgal etti.
Bu iki muvazaa sonucunda ABD’den iki darbe yedi. Bunlardan ilki 1991 yılında Saddam güçlerinin Kuveyt’ten sürülmesi ve çıkarılması oldu. Yetmedi. 10 yıl sonra ikinci darbe geldi. 1992 yılında Abromowitz baba Bush’dan Bağdat’a kadar gidilmesini istemişti. O da ‘Müttefiklere söz verdik bundan ötesini şimdilik yapamayız’ diye neoconların 1992’deki planını dondurmuştu. Bu planı uygulamak oğluyla birlikte yine neocon ekibe ve Wolfowitzgillere düştü. İki işbirliğine karşı iki darbe. 1991-2003. Bundan dolayı yaptığımız bütün eylemler ahlâkî zeminde olmalı. Niyet ve amaç halis olmalıdır. Aksi takdirde sadece kendimizi kandırmış oluruz.
***
Bunun ötesinde Mevlânâ’nın ifadesiyle dünyamız zıtlar dünyasıdır. Zıtlar olmasa tarihte hareketlilik olmaz. Şeytan olmazsa imtihan ve terakki olmaz. Günah ve şüphe bir yönüyle aşağıya bakarken bir yönüyle yukarıya batar. Zıtlar arasındaki boşluklardan da fırsatlar doğar. Ancak fırsatları değerlendirirken insan yine centilmen olmalı. Fırsatçılık yaparsa eninde sonunda bu yine bumerang etkisiyle kendisini vurur. Ama zıt ve çelişkiler olmazsa dünyada bir tek yaprak bile kımıldamaz. Bu kanunu en iyi bilenlerden birisi Mevlana Celaleddin Rumi olmuştur. Bundan dolayı arifler “Eşya zıddıyla kaimdir ve onunla bilinir” derler. Bugün Ortadoğu’da tezadların yumağı. İsrail olmasa ve Kürt meselesi İngilizler tarafından çözüme kavuşturulmuş olsaydı yine durağan bir Ortadoğu ile karşılaşırdık. Bunun sonucu herkes kendi yağıyla kavrulur ve kendi varlığıyla avunur ve iktifa ederdi. Ama İsrail dinamizme ve harekete sevk ediyor. Hegel ve Necip Fazıl’ın dediği gibi. Bundan dolayı gelecekte İslâm Birliği diye bir hadise olacaksa bunun nedeni İsrail olabilir. Fırsatlar, avantajlar konjonktüreldir. Zamanla avantaj dezavantaj haline gelebilir. Dolayısıyla İngilizlerin İslâm dünyasını parçalayarak tezadlar üzerine kurması bir müddet sonra sistemi işlemez hale getiriyor, bu da yeni bir sistem ihtiyacını beraberinde getiriyor.
***
Saddam’dan sonra İran da Saddam’ın yanlışına düşmüştür. Hatemi’nin Yardımcısı Ebtahi “Biz olmasaydık Afganistan ve Irak düşmezdi” demiştir. Saddam açısından ‘men dakka dukka’ denilebilirse de bu ilişkiyle birlikte İran ahlaki bir kirlenme içine girmiştir. Bunun öncesi de İrangate adındaki sarmal skandaldır. Ali Ekber Rıdai ismindeki İranlı diplomat bu ilişkilerin manhiyetiyle ilgili şunları söylemiştir: “Biz Amerikalılara minnettarız zira Irak’ta, Afganistan’da hatta Lübnan’da önümüzü açtılar. Suriyeliler Lübnan’dan çekildikten sonra oradaki nüfuzumuz daha da artmıştır. Petrol fiyatlarının artması da cabası...”
Unuttuğu bir nokta var Afganistan ve Irak gibi tampon devletlerin tasfiye edilmesiyle birliktke sıranın kendisine gelmesi. ABD ve İsrail’le karşı karşıya gelmeleri. Bu noktada İran’ın hesapları çok da sağlıklı değil. Muttaki ABD’nin saldırı gücünün sonuna geldiğini söylüyor. Doğrudur, ama unuttuğu bir nokta var. Bush gibilerin çılgınlığı ve karasal işgal yerine havadan İran’ı yıllarca geriletecek bir darbe gücüne daima haiz olmaları. Nejad da kitleler nezdinde kahraman haline gelmesine rağmen hikmetten yoksun gözüküyor. Hüccetilerden birisi olarak soyut bir mesele olan Mehdiyet meselesini somut bir mesele haline getirmesi mantığın basitliğine işaret ediyor. USA Today gazetesinin dünkü başlığı ise şudur: “KHatami: US Needed ın Iraq”: ABD’ye Irak’ta ihtiyaç var ve çıkarları paylaşabiliriz demektedir. Hatemi paslaşmacı, Nejad ise Bush gibi kendi halinde Huccetiyecidir. Peki bütün bunlarla neyi anlatmaya çalıştık: Tezadlar olmazsa Türkiye Ortadoğu’ya dönemez. Zıtlıklar yükseliş ve düşüşlerin nedenidir. Türkiye fırsatçı olmadan yapıcı olarak bu tezadlar arasında rol alabilir ve almalıdır.
Sosyal hadiselerin bir değil, birçok sonuçları olur. Muhalefetin BOP’u gerekçe göstererek istinkaf etmesinin bir sonu yoktur. BOP şimdiden ABD ve İsrail saldırılarının geride bıraktığı enkaz altında kalmıştır. Belki de 5-10 yıl sonra ABD bölgede varolmayacaktır. Ama fantastik muhalefete bakacak olursak ABD’den sonra da hâlâ BOP’a ayarlı politikalardan bahsediyor olabiliriz. Dünya onların zannettiklerinden hızlı dönüyor ve ABD ekseni etrafında değil. Onu yönlendiren birçok zıt eksen var. Önemli olan onun muhassalasıdır ve meselelere buradan bakabilmektir.
06.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|