Diyarbakır’dan okuyucumuz: “Şu an Cennet mevcut mudur? Mevcutsa, Cennette insan var mıdır? Şehitler Cennette midir? Yasin Sûresinde Habib-i Neccâr’ın şehit edilişi anında ‘Cennet’e gir!’ hitabına mazhar oluşu anlatılır. Öyleyse şu an Cennette insanın olduğu söylenebilir mi?”
Cennet şu an mevcuttur. Cenâb-ı Hakk’ın, “Rabbinizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan Cennet’e koşun!”1 ve “Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının”2 hitab-ı İlâhîleri ile Cennetin de, Cehennemin de şu an var olduğunu ve insanlar için hazırlanmış bulunduğunu anlıyoruz. İmam-ı Gazali (ra), âyette geçen “üıddet” (=hazırlandı) kelimesinin mazi siygasından gelişini, Cennet ve Cehennemin hâlen yaratılmış ve mevcut bulunduklarına delil olarak zikreder.3 Kur’ân, Hazret-i Âdem (as) yaratıldıktan sonra, Hazret-i Havva ile birlikte Cennete yerleştirildiklerini ve orada kendilerine bir ağacın dışında diledikleri gibi yiyip içebileceklerinin emredildiğini beyan eder.4
Cehennemin sonradan halk edileceğini söyleyen Mutezile imamlarının yanlış ve galat içinde olduklarını beyan eden Bediüzzaman Hazretleri (ra); Cennet ve Cehennemin şu an mevcut olduğunu ve hatta dünyamızla yakın ilgili bulunduğunu; Cenâb-ı Hakk’ın göklerin âhirete bakan yıldızlarına kemal-i hikmetiyle Cennetten nur, Cehennemden de nâr ve hararet verdiğini kaydeder.5 Yıldızların iki âlemi de gördüklerini ifade ederek6, “Ecel ve kabir nasıl insanı beklediği gibi” der, “Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor.”7
Ancak Bediüzzaman (ra), Cehennemin hâl-i hazırda tamamıyla sakinlerine münasip bir tarzda genişçe açılıp yayılmadığını8; çünkü kâinatın da, birbiriyle karışık yoğrulmuş olan zıtlardan ayrıştırmak için derin bir ameliyata uğrayacağını; kötülük, şer ve zararlı maddelerin bir tarafa çekilmesiyle Cehennem'in; iyilik, hayır ve faydalı maddelerin de diğer tarafa çekilmesiyle Cennetin tamamlanacağını ifade eder.9 Dolayısıyla kıyamet ve diriliş günü ile beraber başlayan haşir ve mahkeme-i kübrâdan sonra, Cennet ve Cehennem cinlerle ve insanlarla doldurulacaktır.
Ölmüş insanlar şimdilik kabir hayatındadırlar; yani âlem-i berzahtadırlar. Kabir hayatında, amelleriyle orantılı bir şekilde Cennet hayatına mahsus bir lezzet veya Cehennem hayatına mahsus bir azap tadarlar ve mahkeme-i kübrâyı beklerler.
Şehitler ölü değildirler; diri ve hayattadırlar. Cenâb-ı Hak, “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Onlar diridirler, fakat siz hissetmezsiniz” buyurur.10 Şehitler kabir ehlinin üstünde bir hayat tabakasındadırlar. Burası da âlem-i berzah olmakla beraber; kedersiz ve zahmetsiz bir hayattır. Şehitler ölüm acısını tatmamışlardır ve diridirler.11
Yasin Sûresinde şehit edilmiş olan Habib-i Neccâr’a12, Fecir Sûresinde imanla olgunlaşmış nefse “Cennetime gir!” hitabı13; Hicr Suresinde Allah’a karşı gelmekten sakınanlara14, Kaf Sûresinde Allah’a yönelen ve görmediği Rahman’dan korkanlara15 “Cennete selâmetle girin!” hitabı gaybî birer emirdir. Cenâb-ı Hakk’ın hitabı ezelîdir. Âlem-i gaybta zaman kavramı, geçmiş ve gelecek mefhumu, dün, bugün ve yarın zaman-değer dilimleri yaşadığımız âlemdeki değerlerden çok farklıdır. Şehitler âlem-i berzahta da Cennetin nimetlerinden istifade ederler. Bu ezelî hitaplar mü’minlerin, şehitlerin, müttakîlerin, sâlihlerin Cennet’e mahşerden sonra girecekleri hakîkatı ile çelişmez. Bu müjdenin, şehitlere bu dünyayı terk etmeleri ile beraber hemen verilmiş olması, onların dünya hayatlarını ve canlarını Allah rızası için hak yolda feda ettiklerinden dolayı Cenab-ı Hakk’ın merhamet ve şefkatine mazhar oldukları içindir.
Dipnotlar:
1- Âl-i İmrân, 3/133, 2- Âl-i İmrân Sûresi, 3/131, 3- İhyâ, 1/296, 4- Bakara Sûresi, 2/35, 5- Mektûbât, 15, 6- a.g.e., S.25, 7- Sözler, S. 83, 8- Mektûbât, S. 15y, 9- İşârâtü’l-İ’câz, S. 194, 10- Bakara Sûresi, 2/154, 11- Mektûbât, S. 12, 12- Yâsin Sûresi, 36/26, 13- Fecir Sûresi, 89/30, 14- Hicr Sûresi, 15/46, 15- Kaf Sûresi, 50/34.
06.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|