Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Tevhid açısından kelimelerimiz ve ölüm- 2



Muhammed Ünverdi: “1- Risâle-i Nur’da icat yaratma mânâsında kullanılmış. İcat kelimesini insanlar veya başka varlıklar için kullanmak doğru olur mu? Meselâ ‘Ben yeni bir makine icat ettim’ demek doğru olur mu? Bilindiği gibi, yaratma kelimesi Cenâb-ı Hak’tan başka hiçbir varlığa isnat edilmez. Risâle-i Nur’a göre Allah’ın icad edişini biraz açar mısınız? 2-İnsan ruhunun alınması olayı nasıl gelişiyor? Ve öldükten sonra insan ruhu nerede bekliyor?”

Allah’ın icad edişini araştırmaya dün kaldığımız yerden devam edelim:

Demek Allah’ın hem ibdâ’ ile yani yoktan var etmek sûretiyle, hem de inşâ ile, yani daha önce yoktan var ettiği mevcut unsurlardan sanatla bir araya getirmek sûretiyle icadı vardır. Varı yok etmek ve yoğu var etmek, en kolay ve hem de Allah’ın sürekli yapa geldiği umumî kanunudur. Bir baharda üç yüz binden fazla canlı çeşidinin şeklinden sıfatlarına, hatta ana zerrelerinden başka bütün hallerine kadar hiçten var eden Allah’ın kudretine karşı “Yoğu var edemez!” denemez.1

Bize gelince; biz ‘İcat ettim’ fiilini kullanırken; kendi çapımızda bir buluş gerçekleştirdiğimizi, bu buluşun Allah’ın icat edişi çapında bir icat olmadığını kastetmemiz yeterlidir. Çünkü bizimkisi buluştur, keşiftir; var olan nesneleri ve maddeleri bir araya getirerek, ana vasfını değiştirmeden yeni bir ürün meydana getirmekten ibarettir. Zaten yaratılmış olan yağı, şekeri, unu bir araya getirip helva yapmaktan ibarettir. Bunu biliyor ve itiraf ediyorsak icat fiilini bu mânâda kullanmamızda sakınca olmaz.

Yani “Ben yeni bir makine icat ettim” demek, tabiî ki—hâşâ—”Onu yoktan yarattım” demek değildir. Eğer bu mânâda kullanırsak şüphesiz şirk olur. Burada kullandığımız icat etmek, “buluş ve keşif”ten başka bir şey değildir. Bunu bilerek bu anlamda kullanmamızda bir şirk tehlikesi olmaz.

Görmek ve işitmek fiillerinde olduğu gibi. Gördüm derken, kendi çapımızda bir görmek ile gördüğümüzü, görüşümüzün Allah’ın görüşü çapında bir görüş olmadığını, bir kul nasıl ve ne kadar görüyorsa bizim de o sınırlar içinde görebildiğimizi kastetmemiz, görmek fiilini bize kullanma izni verir. Yoksa “Gördüm” demekle, Allah’ın gördüğü gibi bir görüşü kastedersek hem yalan söylemiş, hem de şirke düşmüş oluruz.

Çünkü Allah’ın görmesinde vasıta yoktur, aracı yoktur, madde yoktur, uzaklık yakınlık kavramı yoktur, büyüklük küçüklük mefhumu yoktur. Göze, ışığa ihtiyaç duyma problemi yoktur. Bakıp görmeme problemi yoktur. Gözden (dikkatten) kaçma problemi yoktur. Yani Allah’ın görüşü bizim görüşümüzden çok farklı bir görüştür. Sonsuz ve sınırsız bir görüştür. Görmek fiilini kullanırken de şirke düşmemek için Allah’a ait olan bu ayrıcalıkları kast etmememiz gereklidir.

2- Ölüm en klasik ifadesiyle ruhun bedenden ayrılmasıdır. Allah emir veriyor. Azrail Aleyhisselâm emri alınca, derhal emri uygulayacağı mahalle geliyor. Ve emri üzerinde uygulayacağı kulu,—tabir caizse—derhal masaya yatırıyor. Bu masa bir kaza, bir hastalık, bir kaldırım, bir hatalı adım, bir dikkat kilitlenmesi, bir kalp krizi, bir yumruk, bir silâh… vs. olabilir. Artık ölüm için masanın niteliği, cinsi, şekli, çapı mühim değildir. Hangi cins ve çapta olursa olsun; ölüm getirir. Çünkü emir vardır. Eğer emir yoksa, en ağır cinsten de olsa hiçbir kaza ölüm getirmez. Hurdahaş olmuş araçların içinden sağlam çıkmış insanları çok görürüz. Yürürken kaldırımdan ayağı kayıp düşerek ölen insanı da çok görür veya duyarız.

Emir gelmişse, artık o kul için kurtuluş yoktur. Ölünecektir. Doktorlar, hekimler, tabipler çare olmaz.

Ölünce beden kabre, ruh berzah âlemine gider. Berzah âlemi ruhları kıyamet gününe kadar, yani diriliş gününe kadar, yani mahşer gününe kadar barındıran âlemin adıdır. Oradan ancak yeni bir dirilişle, yani eski bedenine yeniden dönmek sûretiyle çıkabilir. Bu da yeni bir emirle olur. İşte Kur’ân’ın: “Ve sur üflenir. Ve onlar, kabirlerinden kalkıp Rablerinin huzuruna koşarlar. ‘Eyvah bize’ derler. ‘Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? İşte Rahman’ın vaad ettiği! Demek Peygamberler doğru söylemiş!’ İşte tek bir sesledir ki, hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler. O gün hiç kimseye haksızlık yapılmaz. Ancak işlediklerinizin karşılığını görürsünüz”2 âyetleriyle verdiği haber budur.

Allah bizi ve sizi, o gün bağışladığı kullarından eylesin. Âmin.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 195

2- Yâsîn Sûresi: 51, 52, 53, 54

31.08.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.08.2006) - Tevhid açısından kelimelerimiz ve ölüm- 1

  (29.08.2006) - Büyük günah ve nikâh

  (27.08.2006) - Kur'ân'ın mucizeliği üzerine

  (25.08.2006) - Yaratılışta altı gün kavramı

  (24.08.2006) - Muhtelif sorular

  (23.08.2006) - Kur'ân’da kadere iman

  (22.08.2006) - Büyü ve sihir üzerine

  (21.08.2006) - Duada niyet

  (20.08.2006) - Bu gece Mi’rac Gecesi

  (19.08.2006) - Muhtelif sorular

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004