Hiç kimse ondan daha güzel söyleyemedi.
Hiç kimse bir şarkısıyla kışlaları inletemedi.
Esmeray, “Gel tezkere, gel tezkere bitsin bu gurbet” derken hüzünlendi kışla kışla, tabur tabur askerler.
“Evde baban anan yüzüne hasret” derken duygulandılar.
Hüzne sevgiyi karıştırdı, “Yolunu gözleyen yarin yüzüne hasret “ sözleri.
Türkiye yeni bir tezkere ile karşı karşıya. Ama bu Esmeray’ın tezkeresi değil elbette ki...
Lübnan’a asker gönderilmesiyle ilgili tezkerenin takvimi belli oldu.
Tezkere bugün meclise sunulacak.
Salı günü ise oylama var.
5 Eylül’de Lübnan’a asker gönderme kararı alan Türkiye, 6 Eylül’de BM Genel Sekreteri Kofi Annan’la masaya, elinde asker gönderme kararı ile oturacak. Bu durum diplomaside fayda mı sağlayacak yoksa, Türkiye’nin elini mi zayıflatacak onu zaman gösterecek.
Eylül sonuna doğru asker yola çıkıyor.
1 yıllık süre için yetki istenecek Meclis’ten. Ancak her defasında uzatılarak, ortalama 3 yıllık bir süre öngörülüyor.
Tabiî henüz Ortadoğu denklemine girilmeden yapılan hesaplar bunlar.
Lübnan’a asker gönderme kararının ele alındığı toplantılardan birkaç bilgi kırıntısını aktarmak istiyorum.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir-teslim töreni sırasında Özkök Paşa esprili bir şekilde Sezer’e dönerek, “Sayın Cumhurbaşkanım, bir işaretiniz yeter. İsterseniz sizi kurtarırım” demiş, ancak Sezer’den, sert bir ses tonu ile “Benim kurtarılmaya ihtiyacım yok” karşılığını almıştı.
Sezer’in bu tepkisinin MGK’dan kaynaklandığı belirtiliyor.
Lübnan’a asker gönderilmesine karşı çıkan Cumhurbaşkanı Sezer’in MGK’daki değerlendirmelerine, askerden beklediği desteği bulamadığı, bu konudaki tepkisini ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir teslim törenini sırasında Özkök Paşa’ya bu şekilde yansıttığı ifade ediliyor.
Bir başka not ise bakanlar kurulu toplantısından...
1 Mart tezkeresinin görüşüldüğü kabine toplantısında 3 bakan tezkerenin aleyhinde konuşmuştu. Peki bu kez hava nasıldı? Aleyhte konuşan bakan olmamış. Sadece daha çok bilgilendirme istemişler. Hiçbir bakanın karşı çıkmadığı belirtiliyor.
Son bir not ise AK Parti MYK toplantısından. Başbakan Erdoğan, Lübnan’a sadece asker değil, ülkenin imarında görev alacak teknik timlerin ve sağlık ekibinin de gönderileceğini anlatmış. Türk askerinin asıl vazifesinin Lübnan ordusunun eğitimi olacağını belirtmiş.
Tabiî Lübnan’da görev yapacak olan Türk deniz gücünün asli vazifesinin deniz yoluyla İran’dan Hizbullah’a gelmesi muhtemel silâhların engellenmesi olduğundan söz etmemiş.
Söz edilmeyen ancak gizliden gizliye yayılan bir değerlendirme ise, PKK ile ilgili.
Eğer yakında kulağınıza,”Kandilin yolu Lübnan’dan geçer” sözleri çalınırsa, şaşırmayın. AK Parti kulislerinde, MHP lideri Bahçeli’ye de cevap olması açısından, PKK ile mücadelede ABD’nin desteğini almanın yolunun Lübnan’a asker göndermekten geçtiği tezi işleniyor.
Biz Lübnan’a gideriz, biz Lübnan’dan döneriz. Bir de bakarız ki, PKK orada duruyor...
Hani biz Çekiç Güç’ün görev süresini uzattıkça PKK gibi bir sorunumuz olmayacaktı. PKK’dan kurtulamadık bu vesile ile bir de kendi ellerimizle Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurduk....
Ortadoğu’daki Kürt varlığı üzerindeki Amerikan hesaplarının kısa vadeli olmadığını bir gün anlayacağız. Ama geç olacağından kuşkum yok...
31.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|