Çukura düşen bir karınca, minik adımları ile yukarı doğru tırmanıyor, tam çukurdan çıkacağı anda ayağının altındaki toprak zerreleri kayıyor ve karınca tekrar çukurun dibine düşüyor. Fakat hiç vakit kaybetmeden tekrar tırmanış başlıyor. Yine düşüyor, yine tırmanıyor, bu iş defalarca tekrar ediliyor. Kimbilir kaçıncı teşebbüsten sonra karınca çukurdan çıkmayı başarıyor. Yani bir karınca, kendi boyundan çok büyük bir çukurdan çıkmak için defalarca tırmanmak zorunda kalıyor ve her düşüşten sonra yeniden tırmanışa geçiyor.
Biz de günlük yaşantımız içinde bir çok zorluklarla karşılaşıyoruz. Zira hayat yolu, çok çeşitli tuzaklar, barikatlar ve çukurlarla doludur. Gaflet dereleri, günah çukurları, nefis ve şaytanın tuzakları, geçim derdi, hastalık, ihtiyaç ve zarûret gibi zorluklarla her an karşı karşıya bulunuyoruz. Bu badirelerin bazılarından küçük bir gayretle kurtulup yolumuza devam ederken, bazılarından kurtulmak için de çok büyük çabalar sarfetmek zorunda kalıyoruz.
İnsan olarak, âcizlik, fakirlik, hüsran ve nisyan gibi noksanlarımız olduğu gibi, azim, gayret, ümit, şevk, tevekkül ve teşebbüs gibi meziyetlerimiz de mevcuttur. Fakat nedense çok defa meziyetlerimiz yerine noksanlarımız ön plana çıkıyor. Zorluklar karşısında hemen pes edip teslimiyet bayrağını çekiyoruz. Sonra da “Kaderimiz böyleymiş” diyerek kendi kusurlarımızı kadere havale ediyoruz.
Güçlükler karşısından bir karınca kadar gayret gösteremiyorsak, insanlığımızı sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum.
Bediüzzaman Hazretleri, “Yeis her kemâle mânidir” diyor. Bunun tersi olan ümit, şevk ve gayret ise, her türlü başarının anahtarıdır. Ümidin kaynağı da, imandır. “İman hem nurdur, hem kuvvettir, hakikî imanı elde eden kişi, kâinata meydan okuyabilir.”
Hayat, monoton bir yolculuktan ibaret değildir. Hayat yolculuğunun her anında karşımıza yüksek bir engel, derin bir çukur çıkabilir. Bunları aşmak için ilk teşebbüsümüzde başarısız da olabiliriz. Ama başarmak azim ve ümidi ile yeniden harekete geçersek, aşamıyacağımız engel ve çıkamayacağımız çukur yoktur.
Yeter ki her düşüşün sonunda yeniden başlamasını bilelim ve başlarken de “BİSMİLLAH”ın kuvvet ve bereketinden istifade edelim.
BİSMİLLAH
“Allah adın zikredelim evvelâ,”
Her hayırlı işin başı Bismillah.
“Cümle işte vâcib oldu her kula,”
Kâinatın temel taşı Bismillah.
Bil ey nefsim şu mübarek kelime,
Bir İslâm nişânı verir eline,
Tesbih olmuş mevcudatın diline,
Bütün zikirlerin başı Bismillah.
Bitkiler tâzimle Bismillah diyor,
Yerden yemi, gökten suyu geliyor,
İnce bir kök kayaları deliyor,
Yumuşatır demiri, taşı Bismillah.
Bismillah der ağaçların dilleri,
Yaprakları, çiçekleri, dalları,
Leziz meyvelerle dolar kolları,
Rezzak isminin nakışı Bismillah.
Toprak Bismillah der, bağrı ot olur,
İnek ot yer, memesinde süt olur,
Damla Bismillah der, bir rahmet olur,
Bahara çevirir kışı Bismillah.
Bismillah ne büyük, tükenmez kuvvet,
Eksilmez hazine, bitmez bereket,
En güzel sermaye, en büyük servet,
Elmasa çevirir taşı Bismillah.
Bismillah diyerek, yürürse bir kul
Dağ ve deniz olur ona tozlu yol,
“Ey ateş serin ve selâmetli ol”
Suya çevirir ateşi Bismillah.
Akıllı bir tüccar olmak istersen,
Besmeleyle başla, ne alıp versen,
Her işin denk gider Bismillah dersen,
Dindirir gözlerde yaşı Bismillah.
Besmele dillerde en güzel kelâm,
Onunla ayakta duruyor âlem,
Onunla başla ve işle vesselâm.
Kolay eder en zor işi Bismillah.
26.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|