Dindarların hayatına müdahale etmek isteyenlerin en çok kullandıkları cümle, “Allah ile kul arasına kimse giremez” cümlesidir. Bunlar dinî muhtevalı vaaz ve nasihattan hiç hoşlanmazlar ama, kendileri de halka fetva vermekten de geri kalmazlar. Gazetelerinde, kitaplarında, konferanslarında, sohbetlerinde mutlaka dinî bir konuda fikir yürüterek, Allah ile kul arasına kendileri girmiş olurlar. Hani bazı cadde ve sokaklarda trafik işaretleri vardır. Altında “taşıt giremez” yazar. Yanında da “emniyet araçları hariç” gibi yazılarla, bazı kurumlara ait araçların bu yasak kapsamının dışında olduğu belirtilir. Onun gibi “Allah ile kul arasına kimse giremez” diyen bazı yasakçılar da, “bizler hariç” dercesine, her zaman kendilerini bu kuralın dışında tutarlar.
Meselâ, başörtüsü yasakçıları bunların başında gelir. Başörtüsü, Allah ile kul arasında olan bir inanç meselesidir. Bazı insanlar inançlarının gereği olarak başlarını örterler. Böylece Allah ile aralarındaki mesafeyi kısaltıp O’na yaklaşmaya çalıştıklarına inanırlar. Bunu yaparken de kimseyi rahatsız etmedikleri gibi, kimseye “siz de başınızı örteceksiniz” diye bir zorlamada bulunmazlar. Ama Allah ile kul arasına girmeye meraklı olan bazıları, “hayır, başınızı örterseniz suç işlemiş olursunuz” diyerek,kamuya ait alanlarda başörtüsü takmayı yasaklıyorlar. “Başörtüsü irticadır” diyerek, insanların inancını irtica ile itham ediyorlar.
Bir Müslüman bayan, Allah’ın bir emrini yerine getirmek suretiyle Allah’a yaklaşmak istiyor, fakat yasakçılar araya girerek bu yaklaşmaya engel oluyorlar. Ondan sonra da “Allah ile kul arasına kimse giremez” diyorlar. Öyle ise siz de girmeyin efendim, çıkın aradan.
Bazıları da namaz kılanların sayısındaki artıştan rahatsız oluyor.
Diyanet İşleri Başkanlığının yaptırdığı bir ankete göre, ülkemizde Cuma namazı kılanların sayısı 13 milyon, bayram namazı kılanların sayısı ise, 20 milyondan fazlaymış. Bu rakamlar her sene artış gösteriyormuş. İran’da bile bu kadar namaz kılan insan yokmuş. “Yoksa şeriat devleti kuruldu da haberimiz mi yok?“ diyenler oluyor. (Enis Berberoğlu, Hürriyet, 2.9.2006)
Namaz ve oruç gibi temel ibadetler, kulun Allah’a yaklaşmasına vesile olan en önemli ibadetlerdir. Peygamber Efendimizin (asm) ifadesiyle, insanın Allah’a en yakın olduğu an, secde anıdır. Yine Efendimiz (asm) “Namaz mü’min’in miracıdır” buyurmuşlardır. İnsan ancak namaz ile Rabbinin huzuruna çıkar, arasındaki mesafeyi kısaltır. Ama bundan rahatsız olan ve namaz kılanların sayısındaki artışı, irticanın ayak sesleri olarak kabul edenler, insanların kalbine evham ve tereddüt barikatları kurarak Allah ile kulun arasını açmak istiyorlar. Yani Allah ile kul arasına giriyorlar.
Bırakın, insanlar istedikleri kadar namaz kılıp oruç tutsunlar, yaklaşabildikleri kadar Allah’a yaklaşsınlar. Lütfen araya kimse girmesin.
Bazı doğru sözler, yanlış kişilerin ağzına düşünce çarpıtılıyor ve yanlışlara vesile ediliyor. Evet, Allah ile kul arasına kimse giremez, yani hiç kimse Allah ile kulun arasını açmaya çalışamaz. Ancak şeytanların böyle bir misyonu vardır. Ama Peygamberler tebliğleri ile, mürşitler ve mücedditler de irşadları ile, kulu Allah’a yaklaştırmaya çalışırlar. Aradaki engelleri kaldırıp. kalplerdeki gafleti dağıtmaya, hidayet yolunu aydınlatmaya, yani kulu Allah’a yaklaştırmaya gayret ederler. Onun için iki dost arasındaki muhabbeti artırmaya çalışan üçüncü şahıslara “dostlar arasına niçin giriyorsun” denilmez.
İnsanları inanmaya ve ibadet etmeye teşvik edenlerin gayretleri, Allah ile kul arasına girmek değil, Allah ile kul arasındaki engelleri kaldırmaktır. Allah yolunu haram, günah, isyan ve nisyan gibi kirlerden temizlemektir. Onlara “siz aramıza girmeyin, engelleri kaldırmayın” denilmez. Belki aradaki mesafeyi kısaltıp engelleri kaldırdıkları için onlara teşekkür edip minnettar olmak gerekir.
06.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|