Beşiktaşlı Özkök gitti, Fenerli Büyükanıt geldi.
2007’de, Fenerbahçe’nin yüzüncü yılında bir de Çankaya’ya Fenerbahçeli cumhurbaşkanı çıktı mı? Yer-gök sarı lacivert demektir.
Keşke her şey bu denli sportif olabilse de, biz de değişimin devre arası ile ilgilenebilsek.
Ama asıl başka tarafları önemli.
Merak edilen, “Kodumu oturtmadığı” için bazı diktatör kafalılarca eleştirilen Özkök giderken, Büyükanıt’ın “kodumu oturtan” bir başkan olup olmayacağı...
YAŞ’tan önce, tüm teamülleri yok sayarak Büyükanıt’ı Genelkurmay Başkanlığı’na atayan hükümete teşekkür bile etmeyerek, paşa ilk oturtmasını yaptı aslında.
Peki sırada ne var?
Genelkurmay Başkanlığı’nda olduğu gibi, Kara Kuvvetleri’ndeki devir teslim de bu açıdan bakınca mesaj yüklüydü.
Bunları tek tek incelemekte fayda var.
Kara Kuvvetleri Komutanlığını devreden Orgeneral Büyükanıt ile devralan Orgeneral Başbuğ’un konuşmaları birbirini tamamlar mahiyetteydi. Böylece TSK cephesinde orkestranın uyumunu ortaya koydular.
Büyükanıt da, Başbuğ da Başbakana ve Meclis Başkanına teşekkür etmeyerek, araya mesafe koydular. Yeni dönemde asker-sivil ilişkisinin farklı olacağını hissettirdiler. Törenin ardından neden teşekkür etmedikleri sorulduğunda, bunu geçiştirmeleri de bilinçli bir tercihin olduğunu gösteriyor.
Orgeneral Özkök’ün demokrat bir kişiliğe sahip olduğu, hükümetle ilişkilerinden, kodumu oturtan olarak hareket etmediği eleştirileri Genelkurmay karargâhında ne denli etkili olmuş ki, iki komutan ilk günden iktidara tavır alma gereğini hissettiler.
Genelkurmay Başkanlığı’nın devir teslim töreninde ise, Özkök Paşa son güne kadar, kendisine yöneltilen ya da ima edilen eleştirilere cevap verme gereği duymadı. Çok kuvvetli bir terörle mücadele ve 21. yüzyılın tehditleri ve orduların analizini yaptı. Türkiye’nin bölge dengesindeki yerini düşünen bir beyinden beklenen ustalıkla yaptı: “Türkiye bölgede muazzam bir ülkedir.”
Kara Kuvvetleri’deki resepsiyonda, kendisine tuhaf bir tavırla, azarlar gibi cevap veren Cumhurbaşkanı Sezer’i onore ederken, görev yaptığı dönemde çalıştığı Meclis Başkanları’na ve Başbakanlara teşekkür ederek, bir kez daha farkını fark ettirdi.
Büyükanıt Paşa’nın da çok tarihî bir tesbiti vardı. “TSK’nın iç siyasetle ilgisi yok” dedi Büyükanıt Paşa, ardından ordunun göbeğine kadar siyasete battığı, padişahları devirip hükümetler kurayım derken iktidarı parçaladığı İttihat Terakki yıllarını hatırlattı ve genç subaylara Sultan Abdulaziz’in hal edilmesi, Balkan savaşları, Abdulhamit’in devrilmesi, İttihat Terakki yönetimi, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı devirlerini içine alan “Türkün trajedisi”ni okumalarını tavsiye etti.
Genç subayları kışkırtmak değil, komutan olmak, onlara yol göstermekten, tarihin ibretli sayfalarını açıp önlerine koymaktan geçer.
Birilerinin ağzında çiğnene çiğnene sakız olduğu için, değerini kaybeden, Sevr sendromuna da bir parantez açtı Büyükanıt Paşa.
“Sevr türü bir şeyi mümkün görmüyorum” diyerek tavrını ortaya koydu.
Peki Genelkurmay’daki nöbet değişimi ile birlikte yeni bir dönem mi açılıyor?
Üslûp farklılığının olacağı, ilişkilerin mesafeli yürüyeceği bir döneme girdiğimiz belli.
Özellikle komutanlar bu görüntüyü vermek istiyor. Peki bu demokrasinin sonu mu? Kesinlikle hayır. Herkes kendi sorumluluğunu bildiği müddetçe, neden olsun? Neden militarist bir havaya girilsin? Önemli olan Büyükanıt Paşa başta olmak üzere, komuta kademesinin altındaki “genç subaylara” hakim olmasıdır. Demokrasi, işte o zaman güvence altında olur.
Ordu başka kurumlara benzemiyor. 1977’de ihtilâl yapacağı endişesiyle Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun emekliye sevk edilip, Ege Ordu Komutanı olan Kenan Evren, teamüller çiğnenmek suretiyle onun yerine getirildi. Asıl ihtilâli o yaptı.
O devirler de, o komutanlar da artık geride kaldı.
Büyükanıt’ın, işsiz ve iktidarsız kalan bazı eski politikacıların, TSK’nın ve kendisinin sırtından siyaset yapma heveslerine fırsat vereceğini zannetmiyorum. Ankara’daki uzun karargâh hizmetleri sırasında, ordunun bu tür ihtiraslara alet edilmesinin TSK’ya ne tür zararlar verdiğinin sayısız örneklerini yaşadığını düşünüyorum.
Büyükanıt, siyasete bulaşan İttihatçı subayların sebep olduğu felâketi hatırlatan bir Genelkurmay Başkanı olduğunu bir yere not etmekte fayda var.
30.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|