Öncelikle Yeni Aktüel Dergisi, 2 hafta önceki sayısında birçok uluslararası görevde bulunan emekli Kurmay Albay İsmail Hakkı Soygeniş ile önemli bir röportaj yapmıştı… Ardından Sabah Gazetesi’nde Emre Aköz, bu söyleşiden alıntılarla, söz konusu söyleşinin can damarını toplumun dikkatine sunmaya çalışıyordu, “Biyografik İstihbarat” başlıklı yazısıyla… Sayın Aköz önce, medyanın sayın başbakanla ilgili noktaya dikkat çekeceğini vurguluyor (ki öyle de oldu) ardından da; “Bence söyleşide başka ilginç noktalar da var” deyip şöyle örnekliyordu: “Meselâ ABD’lilerin başka ülkelerde olup bitenleri ‘kişi düzeyinde’ izlemeleri... Buna ‘biyografik istihbarat’ adı veriliyormuş.
Soygeniş, bunu şöyle örnekliyor: “Bir komutanımız ABD’den döndü. ‘Bu Amerikalılar büyük devlet arkadaşlar’ dedi: ‘Hasbelkader yazdığım bir şiir vardı, sen bunu bul, bestele... İlkokuldaki Amerikalı çocuklar huzurumda söyledi, mest oldum.”
“ABD topçu okulunun başındaki kişi şunu söylemişti: ‘Senin komutanının hangi şarkıyı sevdiğini, patlıcanı nasıl yediğini biliriz.’
“Yeri geldiğinde nasıl davranacağınıza da bakarlar. Bir korgeneralimiz ABD’ye davet edildi, özel olarak. Dedim ki eşime, ‘Bak önemli bir mevkie gelecek bu komutan. Çünkü ABD’li istihbaratını almış terfi edeceğini ve önünün açılacağını hissetmiş.’ ABD’ye gittik. 10–15 gün gezdik. Testten geçiriyor seni ABD’li. Bir tümgeneralin odasına gidiyorsun. Saatinde gelmişsiniz. ‘Başka bir ziyaretçisi var’ dedirterek sizi bekletiyor. 20 dakika geçti. ‘Sekreter hanım, söyler misiniz lütfen!’... Burada şunu deniyor: Hangi durumda ne yapıyor? Taviz veriyor mu? Sert mi?”
Yeni Aktüel Dergisi’ndeki söz konusu söyleşiden yaptığı alıntılardan sonra Sayın Aköz şöyle bir eklemede de bulunuyordu: “Tabiî başka ülkeler de biyografik istihbaratı önemsiyor. Meselâ, İsrailliler, müstakbel Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın, Birinci Dünya Savaşı sırasında o topraklarda şehit düşen zabit dedesinin mezarını bulup onararak jest yapmışlardı. Belli ki bu da biyografik istihbarat çalışmasının bir sonucuydu.”
Ehhh. O halde bir ekleme de ben yapayım… Zaman’da çalıştığım günlerde, emekli bir emniyet müdürünün mektubu geldiğini hatırlıyorum… Emniyet müdürü mektubunda; mesleğindeki başarılarından bahsettikten sonra, bu başarıları sonucu ABD’ye bir görevle gittiğini, havaalanından itibaren ABD’de içki ve yemek tercihlerine göre her şeyinin düzenlenmiş olmasından dolayı yaşadığı hayret ve şaşkınlıkla, duyduğu endişeyi paylaşıyordu…
Sibel Can’ın “kaymak” tartışmaları, Kaya’nın Feraye’den çocuğu, selülitten korunma görüntüleri arasında yaz sıcağının da etkisiyle buharlaştı gibi Yeni Aktüel’deki bu dikkat çekici söyleşi… Emre Aköz’ün altını da, üstünü de çizmesine rağmen…
Niye ki?
“ABD Türkiye’de ‘Asker Partisi’ni tutar”mış!
Bu son derece dikkat çekici sözlerin sahibi de 1996–2000 yılları arasında New York Times’ın İstanbul Büro Şefliği’ni yapan Stephen Kinzer’e aitmiş… Yine Yeni Aktüel Dergisi’nde 13–19 Temmuz tarihli sayısında yayınlanan, Mustafa Azizoğlu imzalı söyleşide Kinzer’in “Overthrow” adlı kitabı konuşulmuş. “Darbe” ya da “İktidarı Devirme” anlamına gelen “Overthrow” isimli kitabının yakında İletişim Yayınları tarafından dilimize kazandırılacağının da vurgulandığı söyleşide Kinzer, “…ABD’nin karar verici noktada olduğu, en uç darbeleri ele aldığını…” söylemiş.
“Kinzer’e göre, darbe yapılacak ülkede ilk belirtiler ekonomik alanda görülüyor”muş… Bu görülmeden sonraki seyri de Yeni Aktüel’e anlatan Kinzer, ABD’nin operasyon yaptığı ülke sayısının kitabında ele aldığı 14 ülkeyle sınırlı olup olmadığı sorusuna şu cevabı veriyor: “Kitabımda sadece, ABD’nin karar verici olarak var olduğunu kanıtlayabildiğim operasyonlar var. Bunun dışında Haiti, Portekiz, Kongo, Dominik Cumhuriyeti’ndeki darbeler, Yunanistan’daki Albaylar Cuntası ve tabii Türkiye’deki tüm darbelerle ilgili de birçok söylenti var. Bu darbelerde CIA rolüyle ilgili tartışmalar var. Yeterli bilgi topladığımda bunlarla ilgili yeni bir kitap yazmayı düşünüyorum.”
Daha sonra bir başka soruyu cevaplarken, “Türkiye’nin NATO üyesi olduğundan beri çok dikkatli izlendiğini” de söyleyen Kinzer, bakın devamında neler söylemiş; “ABD, Türk hükümetinin Amerikan yanlısı olmasını garanti etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıydı. Bu verilerle bakınca ABD, darbeleri yapan askerleri, bu operasyonlar yapıldıktan sonra ABD’nin uyum göstereceğine inanmalarını sağlamış olabilir.”
Mustafa Azizoğlu imzalı haberde Kinzer, “ABD birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı siyasilere daha fazla destek verdi mi?” sorusuna da şu cevabı vermiş; “ ABD’nin Türkiye’de her zaman desteklediği parti, hep Silahlı Kuvvetler olmuştur. ABD, Türkiye’yi hep ABD’deki iki partili bir sistem gibi görmüştür. Birincisi MHP, DYP, ANAP gibi tüm partilerin toplamı, diğeriyse ordu. Birincisinin ne olacağı belli olmaz, ama ikincinin hep baki kalacağını bilir ABD. Silahlı Kuvvetler her zaman NATO ve ABD yanlısıdır. Bu yüzden ABD her zaman Türk Ordusu’nun kuvvetli olmasını cesaretlendirmiştir.”
Bu önemli, önemli olduğu kadar da dikkat çekici ve sinir bozucu, demokrasi adına, ordumuz adına, dâhilî ve haricî alanlardaki siyasî çıkarlarımız ve millî geleceğimiz adına umut kırıcı olmakla kalmayan, onur da kıran sözlere karşı ciddî bir tepki siz duydunuz mu?
Ben duymadım…
Üstelik ortalık “Kuvayı Milliyeci”den geçilmiyorken…
Niye ki?
27.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|