Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Altın Portakal heyecanı artıyor…



Türk sinemasının en uzun soluklu festivali olma özelliğini koruyan “Antalya Altın Portakal Film Festivali” 43. yaşını kutlayacağı yeni heyecanına, TÜRSAK titizliğiyle hazırlanıyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve kısa adı TÜRSAK olan Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı tarafından –bu yıl ilk olarak- Real Hipermarketler Zinciri’nin sponsorluğundaki 43. Altın Portakal Film Festivali’yle, Antalya 43. defa sinemayı kucaklamış olacak… Bu yıl 16–23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek festival ilk kez Avrupalı ve Asyalı sektör temsilcilerinin bir araya geleceği “Avrasya Film Marketi”ne de ev sahipliği yapacak. TÜRSAK’ın 2 yılda damgasını vurduğu festival 16 Eylül Cumartesi akşamı Konyaaltı Amfi Tiyatrosu’nda, Yılmaz Erdoğan’ın ilk kez sergileyeceği bir stand-up’la açılacak.

Bu yıl usta yönetmen Şerif Gören’in başkanlığını üstleneceği jüri Giovanni Scognamillo, Ara Güler, Serra Yılmaz, Reha Erdem, Fatih Özgüven, Mine Vargı, Müjde Ar ve Fransız yönetmen/ yapımcı Paul Grandsard’dan oluşuyor.

Altın Portakal’ın 43.’sünde onur ödülleri Yusuf Sezgin ve Aytaç Arman’a lâyık görülürken, ilk defa verilmesi kararlaştırılan “emek ödülü” ışıkçı Recep Biçer’e, “Yıldırım Önal Anı Ödülü” ise Kartal Tibet’e değer bulundu. Festivalin tanıtım filmini ünlü reklâmcı Alinur Velidedeoğlu, afişini ise geçen yıl olduğu gibi Hollywood filmlerinin afişlerini hazırlayan Emrah Yücel yaptı.

Birçok “ilk”in gerçekleşeceği festivalde ödüller de arttırıldı.

Altın Portakal yayınlarıyla da kalıcılığını devam ettirmeyi hedefleyen bir Festival. Bu çerçevede Atilla Dorsay’ın yaklaşık 40 yıldır Türkiye’de ve dünya festivallerinde çektiği ulusal ve uluslar arası sinema dünyamızın ünlü yönetmen ve oyuncularının portrelerinden oluşan “Bir Eleştirmenin Objektifinden” kitabı, Agâh Özgüç’ün Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan Türk Sineması’nı fotoroman tadında anlatan “1000 Karede Türk Sineması” adlı çalışması ve Burçak Evren’in hazırladığı “Türk Sineması Yönetmenleri Sözlüğü” ile yine Burçak Evren’in kaleminden çıkan Onur ödüllü sanatçılar için anı kitapları da 43. Altın Portakal’ın yayınları olarak kütüphanelerde yerini alacak. Bir başka Festival özel yayını ise Turgut Çeviker’in hazırladığı Onat Kutlar için bir bibliyografya titizliğinde “Onat Kutlar / Kırık Bir Lir İçin Divan” adlı kaynakça.

Festival’in ulusal ve uluslar arası sergileri de zengin bir programa sahip. Atilla Dorsay’ın festival kitapları içindeki yayınını tamamlayan “Dorsay’ın Objektifinden” fotoğraf sergisinin yanı sıra, festival bundan böyle set fotoğraflarının kalitesinin artırılmasına katkıda bulunmak hedefiyle “Türk Sineması Setlerinden” konulu bir sergi geleneğini başlatıyor. Bu geleneğin ilkini, hazin ölümü sebebiyle ardında çok az fotoğraf bırakmış olan Bilge Olgaç’a ayıran Altın Portakal, Rıza Baloğlu’nun objektifinden Olgaç’ın “Umut Hep Vardı” setinin kamera arkasındaki fotoğrafları sergileyecek.

İmparatorun halef seçimi

Efendiiiim… Bir zamanlar, Uzak Doğu’da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş. Bir gün ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve:

“Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim.” demiş.

Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş:

“Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum... Ama bu çok özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz. Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, içinizden birinizi imparator seçeceğim.”

Saraya çağırılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış... Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.

Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal kırıklığı içinde, kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş.

Üç hafta, dört hafta, beş hafta geçmiş... Hâlâ hiçbir gelişme yokmuş. Diğerleri yetişen bitkilerinden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz sanmasından çok endişeleniyormuş. Arkadaşlarına da hiçbir şey diyemiyor, sabırla bekliyormuş.

Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış. Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona cesaret verip; saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları imparatora anlatmasını istemiş. Ling, pek istemese de, annesinin sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş.

Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış!

Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling, arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.

“Ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz imparator olacak.” demiş.

İmparator aniden arkada elinde boş saksısıyla gizlenmeye çalışan Ling’i fark etmiş. Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş. Ling çok korkmuş. Beceriksizliğinden dolayı öldürüleceğini bile düşünmüş.

Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş. Ling adını söylerken diğer gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar. İmparator onları susturmuş. Ling’e ve elindeki saksıya dikkatle bakıp kalabalığa doğru dönmüş: “-Yeni imparatorunuzu selâmlayın. Adı Ling!” demiş.

Az önce gülenler başta olmak üzere meydanı dolduranlar şaşırmış… Ling duyduklarına inanamamış. Çünkü tohumunu yeşertememiş bile, nasıl imparator olurmuş?

İmparator devam etmiş: “Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum vermiştim. Asla büyüyemeyecek olan... Ling’in dışında herkes ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi; çünkü tohumun büyümediğini fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece Ling, içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi. Beklentisi gerçekleşmeyince umutsuzluğa kapılsa da, dürüstlüğünden vazgeçmedi... Onun için yeni imparatorunuz o olacak!”...

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarına küçük bir katkı yapayım istedim bu doğu hikâyesiyle… O kadar!

20.08.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.08.2006) - “sanatalemi.net” hizmetinizde

  (06.08.2006) - Turizmdeki hâlimiz

  (30.07.2006) - Gazeteci hatıraları

  (23.07.2006) - Türk tiyatrosu var mı?

  (09.07.2006) - “İlericilik-gericilik” üstüne…

  (02.07.2006) - Kenan Evren Sibel Can’ı dinleyince!

  (18.06.2006) - Akıl verenleri gördükçe

  (11.06.2006) - “Nev-i beşer...” meselesi!

  (04.06.2006) - Hayırdır inşallah!

  (28.05.2006) - Tarihten dersimizi bir alabilsek!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004