Yasin Sûresinde tafsilatıyla geçen Habib-i Neccar diyarından takriben 2 ay önce, bir mübarek düğünde ve onun salonunda konuşmak için Bayraktaroğlu ve Çağlar ailelerinden dâvet aldım. Elbette Habib-i Neccar Hazretlerinin medfun bulunduğu Antakya diyarına gitmek için Adana’ya uğramak lâzımdı. Çünkü Çukurova yanıyordu, konaklamadan gitmek zordu. Esasında Amik Ovası da yanıyordu. 25 rakımlı Adana’da nem oranı yüksek, buna mukabil Amik Ovası kısmen esiyordu.
Sıcakta yürürken, başta güneşler güneşi, sevgililer sevgilisi Fahr-ı Kâinat Hz. Peygamber Efendimiz (asm), Ashab-ı Kiram ve Hazret-i İsa’nın havarileri ve emsâli mücahit şahsiyetler hep gözlerimin önünden geçti. Kıyas yapıldığında şevke ve hizmet aşkına medar olur, yoksa yerinde sayarsın. Onlar o kavurucu sıcakta, yalın ayak, aç susuz, bazıları yayan, bazıları deve üstünde binlerce kilometreleri aşarak din-i hakkı susamış insanlara götürmüşler, müjdeler vermişler, onları karanlıktan aydınlığa çıkarmışlardır. Şimdi otobüsler vesâire müthiş imkânlar içinde kendime sorarım! Gezilerin değil, bu irşad ve tebligatın neresindeyiz? Eğer “Asr-ı Saadet modeli” âlem-i İslâma hâkim olsaydı, bugünkü korkunç manzara meydana gelmezdi. Konferans ve makaleler konusu...
Adana’nın nemli havasına rağmen Zübeyir Gündüzalp seminer salonu tıklım tıklımdı. Benim 40 yıllık can dostlarım vardı. Amerika’dan, Ümraniye’den, Osmaniye’den ve çevre ilçelerden gelenler vardı. “Rusya’daki soğuk bölge; Ortadoğudaki sıcak bölgenin dünü, bugünü, yarını ve Hz. Bediüzzaman’ın bu bölgeler hakkında 100 yıl önce âyet ve hadislerin ışığı altındaki tesbitleri” ve “Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattı”nı da içine alan sohbetimizde çarpıcı misâllerle hitabede bulunduk.
Ertesi sabah aziz dâvâ arkadaşım Sn. A. Kanıbir ile birlikte Antakya’ya intikal ettik. Esnaf ziyaretleri, muhtar ziyaretleri, siyasîlerle görüşmenin ardından Gürkan Düğün Salonuna intikal ettik. Muhterem Recep Bayraktaroğlu ve muhterem Nureddin Çağlar ailelerinin yakınları salonu hınca hınc doldurmuşlardı. Salonda manevî bir hava hâkimdi. Görebildiğim kadarı ile bu salonda Konya’dan, Ankara Sincan’dan, Kahramanmaraş’tan, Gaziantep’ten ve başta İskenderun olmak üzere Antakya’nın tüm ilçelerinden katılımlar vardı. Bu örnek düğünde bütün can dostları, aileleri ile birlikte orada idi. Takdim konuşmasından sonra, sırası ile Kur’ân-ı Kerim tilâveti, ilâhiler, duâlarla devam eden düğün, bizim konuşmamız ve takı ile son buldu.
Konuşmamın özetinde “Aile hayatı ve Hz. Peygamber (asm) modeli üzerinde durdum. İç dünyamızdan ve dış ülkelerden çarpıcı misâller verdim. Fakat konuşmanın belkemiği “Aile içinde merhamet ve muhabbet” idi. Olmadığında neler olduğunu rakamlarla ortaya koydum. Bu hususta âyetlerden ve hadis-i şeriflerden, Hz. Bediüzzaman’dan, Hz. Mevlânâ’dan ve Yunus Emre’den, Hafız-ı Şirazi’den ve Ali Ulvi Kurucu’dan intikaller yaptım. Gelin kızımız Esra ve damadımız İsmail Beye de gönülden mutluluklar diliyorum.
Aynı günün akşamında ise Antakya Yeni Asya Vakfı’nda emekli müftü M. Aslan Hocamız ile birlikte cemaate hitabede bulunduk. Elbette Suriye’nin dibinde bulunduğumuzdan âlem-i İslâmda ittihad-ı İslâmın ne kadar önemli olduğu, bugüne ve gelecek günlere dair Hz. Bediüzzaman’ın tesbit ve çıkış yolları ve bazı müjdelerle konuşmamızı noktaladık. Bu diyarların havası çok sıcaktı, fakat bizi dâvet eden can dostlarımız hepsinden sıcaktı. Onları ismen sıralamak mümkün değil, onlar ancak kalplerimize ve gönüllerimize sığarlar. Hasanlara, Mustafalara, Haydarlara, bütün can dostlarına ve düğün sahiplerine binler tebrik ve teşekkürler...
Dönüşte Adanalı yılların can dostları Sinanlar, Mustafalar, Abdurrahmanlar, Orhanlar, Tahirler, Kâzımlar yolumuzu kestiler. Sohbet ve dersler bir çiftlikte devam edecek diye, onlara da gönülden teşekkürler ettim. Özetle sıcakta yürümek Asr-ı Saadeti düşünerek lezzetlidir.
18.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|