Öyle nurânî bir cemaatın içindeyiz ki, öyle bir gönül dostlarının içindeyiz ki, öyle vefakâr şahsiyetlerin içindeyiz ki, dursan da durdurmuyorlar, koşmasan da koşturuyorlar, konuşmasan da konuşturuyorlar, yazmasan da yazdırıyorlar. Şükründen, deruhtesinden aciz olduğumuz bu teveccühün, inancımızdan ve müjdeciliğimizden dolayı olduğunun idraki içinde, geçtiğimiz haftayı tamamen dolu geçirdik.
Uğrama ve konuşma fırsatı bulduğumuz Nevşehir, Ürgüp, Kayseri, Başdere, Aksaray, Denizli ve İstanbul. Bu mekânlar her cihetle makalelere sığmaz, bazı yerlerde geniş zaman ve mekân bulduk, bazı beldelerde kısa mesafeli olduk. Bunların içerisinde, insanlara ve yeni nesillere örnek olacak ve şevke ve müjdelere vesile olacak bir iki çalışmamızla makalemi noktalamak istiyorum.
Birincisi, Nevşehir’in iş adamlarından Sn. Hüsameddin Karataş’ın kerimesi Nurgül kardeşimin “Dedeman Oteli”ndeki, eski ve yeni milletvekillerinin, siyasî parti il başkanlarının ve güzide davetlilerin katıldığı düğününde “Aile hayatı ve Hz. Peygamber (asm)” başlıklı konuşmam idi. Konuşmamın özetinde; küçük aile hayatından yedi milyarlık dünya aile hayatında, sosyal ve içtimaî alanda gelişen hadiseler ve çıkış yollarını; ayrıca Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “merhamet ve muhabbet”in nasıl bir denge unsuru olduğu ve buna muhtaç olduğumuzu rakamlarla ve misallerle anlatmaya çalıştım.
Hukukçu Sn. Ömer Peker ve Sn. A. Kaval Beylerle çıktığımız bu güzergâhta Nevşehir Yeni Asya Vakfında ve her zaman bizi bağrına basan Kayseri Yeni Asya Vakfında umuma hitaben “Risâle-i Nur Külliyatından bugüne bakan müjdeler, işaretler; Tiflis, Bakü, Ceyhan boru hattının nerelere baktığı, âlem-i İslâmın durumu, İttihad-ı İslâmın önemi” ve emsâli hususlar üzerinde durduk. Beni yalnız bırakmayan arkadaşlarıma ve o güzel diyarlarda bize sahip çıkan can dostlarına binler teşekkürler.
Üç aylar bereket ayı, her cihetle Müslümanlar için manevî bir pazar ve bitmez tükenmez bir hazine. Çok sevdiğim ve askerliğimin bir kısmını yaptığım Denizli hizmet erbablarından, “Buraya gelir misiniz? Regaib gün ve gecesinde beraber olalım” diye, günler öncesinden dâvet aldım. Denizli’ye yabancı değilim, konferans verdiğim büyük salonlarından mezarlığına kadar bilirim. Fakat bu sefer fazla kaldım, görmek ve görüşmek imkânlarım daha çoktu. Muhterem Emin Çapan ve muhterem Mehmed Cebe kardeşlerimin durdurmadan beni koşturmaları bunlara vesile oldu. Kaldığım müddet çok dolu geçti, çok duygulandım.
Denizli her cihetle istikbale emin adımlarla yürüyor. 1943 yılları ile 2006 yılı kıyaslanırsa bilinir. Maziyi bilemeyenler şevke ve müjdeye medar olamazlar, hatta şükür bile edemezler. Denizli’yi, Hz. Allah nazardan ve kem gözlü insanlardan korusun. Fatih Kur’ân Kursundan Yeni Asya hanımlar topluluğuna ve “Bizim iller radyosu”ndaki canlı yayından, tarihî Denizli mezarlığına kadar çok anlamlı mesajlar aldık ve vermeye çalıştık. Bütün Denizliler adına Regaib kandili sabahında muhterem Emin Beyle kabrini ziyaret ettiğimiz merhum muallim Hasan Feyzi Yüreğil Ağabeyin kabrinde yanık ve yaşlı gözlerle okuduğum “İnşirah Sûresi”ndeki müjdelerin artık bu vatanda tecellî ettiğini mânen söyledik.
Regaib Gecesi Denizli’deki hizmetin son durak yeriydi. Vakıf binası tıklım tıklım dolu idi. Sabahı tatil günü olmamasına rağmen arkadaşlarımızın iştirakları bizlere şevk verdi. Bizler de dilimizin döndüğü kadar “Regaib Gecesi”nin kelime mânâsından, ispat cihetine, sevap cihetine, sosyal hayata bakış cihetine ve hepsinin sebeb-i vucudu olan sevgililer sevgilisi Hz. Muhammed (asm) Efendimizden örnekler sunarak anlatmaya çalıştım.
Bizleri dâvet eden, durmadan koşturan, her cihetle bizlerle alâkadar olan, bu diyarların gönül insanlarını, hepsini bu makaleme almam mümkün değil. Onlar ancak kalb deryamıza, gönül soframıza sığarlar. Tek endişem acaba vazifemizi yaptık mı? Onlara binler teşekkür ve onlara binler tebrik. Diğer kısımlarını ayrı makalede işleyeceğim, inşaallah.
04.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|