Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Ecel cellâdı peşimizde



Cellât lafını duyunca irkilmeyen kimse yoktur. Tarihte suçlu, suçsuz nice insan cellâdın elinde hayatını noktalamıştır. Suçsuz mânen mükâfatlandırılırken, suçlu da cezasını çekmiş olur.

Bizim de başımızda bir cellâdın sürekli dolaştığını hiç düşünüyor muyuz?

Ecel gizli bir cellât değil midir? “Ecel gizli olduğu için genç, ihtiyar, fark etmeyerek, her vakit ecel cellâdı başını kesmek için gelebilir” (Sözler, s. 134) cümlesi de bunu anlatmıyor mu?

Şöyle bir düşünelim: Cellat eline kılıcı almış, her an bizi ahirete gönderecekmişcesine bekliyor.

Öyle değil mi? Ecel cellâdı hayatımıza son vermek için emir bekliyor. Onun içindir ki Allah Resûlü (asm), “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çokça hatırlayın” buyurmuştur.

Dört halife de ölüm vakti olan ecele karşı ümmeti uyarmışlardır. İlk halife Hz. Ebû Bekir (r.a.), “Sabah-akşam ne zaman geleceği belli olmayan ecelinizin peşinden koşmaktasınız, ömrünüzü faydalı işlerde değerlendiriniz. Bu sizin için bir fırsattır” diyordu.

Hz. Osman da (r.a.) halife olur olmaz yaptığı konuşmada, dünyanın faniliğinden söz ediyor, ömrün azalmakta olduğunu hatırlatıyor, ahirete en iyi bir şekilde hazırlanmak gerektiğinden söz ediyordu.

Hz. Ali de (r.a.)bir konuşmasında, ölümden kurtuluş yoluna koşmak, kabrin karanlık ve yalnızlığına karşı tedbir almak gerektiğine dikkat çekiyordu.

Ölüm ve ötesine göz yummak büyük bir gaflettir. Gerçek istikbal odur. Dün ve bugün gibi mutlaka başımıza gelecek. Tehlikelerinden korunmak hazırlıkla mümkündür.

Yine Hz. Ali (r.a.) peşinden ecel gelen arzu ve isteklerin peşinden koştuğumuza dikkat çekip, dizginlenmediğinde insanı pişmanlığa sevk edeceğini hatırlatıyor.

Elbet arzu ve isteklerimiz olacak. İnsanın ihtiyaçları sonsuza kadar uzanır. Birine kavuşsa, diğeri çıkar. Bu doyumsuzluk, aslında insanın bu dünyanın adamı olmadığını, sonsuz bir âlem için yaratıldığını gösterir. Bütün gayretler o saadeti kazanmak için olmalı değil mi?

04.08.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.08.2006) - Ölümün tatlı kolları

  (02.08.2006) - İşleri düzeltmek

  (01.08.2006) - Hesaba çekilmeden önce

  (31.07.2006) - İnsanı, kendisi kurtarır

  (30.07.2006) - Allah yolunda olunca

  (29.07.2006) - Bir sevgi uğruna

  (28.07.2006) - Zulme karşı

  (27.07.2006) - Kandille yükselmek

  (26.07.2006) - Zulmü önlemek için

  (25.07.2006) - Zulme seyirci kalmamalı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004