İsrail’in Lübnan’a saldırdığı sırada Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah’ın saklandığı yerin, Türk istihbaratı tarafından MOSSAD’a bildirildiği haberini iki gün üst üste köşesine taşıyan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün ilginç bir tespiti var. “Hayatım boyunca bunca savaş haberi izledim. Dezenformasyonun bu kadar yoğun olduğu başka hiçbir savaş görmedim” diyor Özkök.
Kendisinin de ustaca bir dezenformasyon yaptığını gizleyerek. Artık günümüzde sadece cephe savaşları yapılmıyor.
İsrail psikolojik savaş unsurlarını da çok iyi bir şekilde kullanıyor ve çocukları öldürürken, çocuk katili İsrail pankartlarının taşınması dahi bu yüzden suç oluyor. Peki 1500’e yakın insanın öldüğü bu savaştan, geriye sadece bir çift kanlı pabucu kalan çocuklar ne anlam ifade ediyor? İsrail çocuk katili değil de, 300 masum çocuk bu savaşın neden kurbanı oldular? Türkiye’nin Hizbullah lideri Nasrallah’ın saklandığı yerin istihbaratını verdiği iddiası bir olay. Bir de bunun ikinci bir halkası var. Nasrallah’ın İran büyükelçiliği’nde saklandığını söylemesi de başka bir olay.
Kesin bir dille yalanlandı bu haberler. Ancak Lübnan gezisi sırasında Dışişleri Bakanı Gül’e de sorulan bu olayın üstü, öyle bir yalanmayla örtülecek gibi değil. Çünkü, burada sadece bir dezenformasyonla, bilgi kirlenmesi ile karşı karşıya değiliz. Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme tuzağı var bu olayın içinde.
Türkiye ile İran konusunda birbiriyle irtibatlı bir bombardıman söz konusu. Buna bakıp, İsrail’in Lübnan’a yönelik olarak 34 gün süren silâhlı saldırısı bitti, şimdi İsrail’in Türkiye ve İran’a yönelik psikolojik harbi başladı demek mümkün.
Önce Nasrallah haberi konusunda Özkök’ün iz takibine bakalım.
Hizbullah Lideri Nasrallah’ın İran Büyükelçiliği’nde saklandığı haberi ilk kez 26 Temmuz’da, İsrail’de İbranice yayımlanan Ma’ariv gazetesinde çıkmış.
İki hafta sonra tam tarihiyle 10 Ağustos günü devreye bu defa Debkafile adlı ünlü internet sitesi girmiş. MOSSAD’a yakınlığıyla tanınan Debkafile sitesinde şu ifade yer almış: “Lübnan Başbakanı Sinyora, Amerikalıların Türklerden Pazartesi günü Nasrallah’ın savaş odasını İran Büyükelçiliği’nde kurduğunu ve Devrim Muhafızları’nın korumasında olduğunu öğrendiğini biliyordu.”
Son olarak 14 Ağustos günü Eş Şark el Avsat gazetesi, kaynak göstermeden bu haberi verdi.
Peki Eş Şark el Avsat ’ın kaynağı neresiydi?
BBC, Eş Şark el Avsat muhabiri Nazir Mücelli’ye haberin kaynağını sormuş.
“Bu haber bizde, iki İsrail gazetesiyle birlikte yayınlandı. Çünkü üçümüzün kaynağı da aynıydı. Haberi İsrailli bir siyasî kaynaktan aldık.” İsrailli kaynak Türk istihbaratının bu bilgiyi doğrudan MOSSAD’a değil, CIA’ye ilettiğini, Amerikalıların da bu bilgiyi MOSSAD ile paylaştığını söylüyor.
İsrailli kaynağın altını çizin.
Sonra bir başka konuya daha geçeceğiz çünkü.
İranlı uçaklar konusuna.
Bu kez Hürriyet gazetesinden Fatih Çekirge’nin haberi: “Türkiye, İsrail’in ’Hizbullah’a roket taşıyor’ ihbarı üzerine 27 Temmuz ve 8 Ağustos’ta 2 İran uçağını Diyarbakır Havaalanı’na indirdi. Her iki olayda da uçakta yapılan kontrollerde herhangi bir silâh bulunamadı.”
Çekirge’nin bu haberi yazdığı, ancak gazetenin henüz baskıya girmediği saatlerde, ABD’den yayın yapan, ancak İsrail eğilimi her fırsatta kendisi hissettiren bir site, önce çok önemli bir duyuru yapacağını önce, “Flaş...Flaş” olarak ilan etti. Ardından, “Türkiye’deki İran uçağının sırrı”nı açıklayacağını duyurdu. Ancak haber henüz yayına hazır değildi. Akşam geç saatlerde haber servise konulabildi. Peki haberde ne diyor? Ateşkesten birkaç gün önce, henüz İsrail’in Lübnan’a saldırısının devam ettiği günlerde Genelkurmay istihbaratına gelen, “Acil” kodlu bir bilgi üzerine bir İran uçağının zorla indirildiği belirtiliyor. Peki uçağın içinden ne çıkmış? Fatih Çekirge’nin uçağından Hizbullah’a gittiği varsayılan silâh ya da mühimmat çıkmamıştı. Ancak sitenin uçağından “Lübnan’daki Hizbullah militanlarına destek amacıyla İran’dan gönderilen Devrim Muhafızları çıkar.” Hem de üç beş değil ha. 200 kadar...
Peki indirilen İran uçağı var mı? Yalanlanmıyor. Ama çok üst düzeyde kaldığı, Sivil Havacılığın kayıtlarına girmediği için bu konu pek bilinmiyor.
Hatta birçok bakanın dahi konudan habersiz olduğu söyleniyor. Peki Türkiye Cumhuriyeti bakanlarının bilmediğini, Amerika’daki bir site nasıl açıklıyor? Hele hele uçaklardan ne silâh, ne de Devrim Muhafızı çıkmamışken.
Türkiye Lübnan denklemine girdikçe, sıcaklık yakmaya başlıyor. İşte bu yüzden çok net bir şekilde Lübnan’a asker gönderilmesine ve hele hele bu işin aceleye getirilmesine karşı çıkıyoruz. Daha şimdiden İsrail, İran’la Türkiye’yi karşı karşıya getirmek için usta bir dezenformasyon yürütüyor.
İran demek, Lübnan’daki en güçlü silâhlı örgüt olan Hizbullah demek. Henüz İran’a ayak basmadan, İsrail’e kafa tuttuğu için şimdi Hıristiyan Lübnanlıların dahi imrendiği Hizbullah’ın liderini ihbar etmiş bir pozisyona düşürmeye çalışıyorlar bizi.
Ayrıca, bu, Hizbullah’ın arkasındaki güç olan İran ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmenin planlarını devreye sürüyorlar.
Tuzak bu. Zaten İsrail’in önce Filistin, sonra Lübnan’a saldırmasının amacı da öncelikle Suriye ve İran değil miydi? Hem kısa vadede, hem uzun vadede İran’la ters düşmüş bir Türkiye, İsrail’in planlarına uygun düşüyor. Tabiî biz bu tuzağa düşersek…
18.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|