Ruhundaki büyüme sinyallerini yaşlı adamdan alan Ali, “Büyük ruhlu küçük Ali” olmanın ve öğrenme zevkini bulmanın rüyasını yaşıyordu. Dün akşamdan beri, yaşlı adamın teşvik edici rehberliğine lâyık olması gerektiğini düşünüyordu. Rüyasında, yeni gördüğü beyazları giymiş sevimli arkadaşlarının gösterdikleri ilgiyi ve onlardan öğrendiği farklı bilgileri hatırladıkça; mutlu uyandığını anladı.
Öğrenmeye çok merak salmıştı. Nereden başlayacağını da öğrenmişti. Önce kendisini tanıyacaktı. Bunun için içerden yükselen ve bugüne kadar farkında olmadığı sesleri dinlemeye çalışacaktı. Sesler biraz tepkiliydi. Birbirini dinlemeyen farklı görüşler vardı. Münakaşaya dönüşen bir tartışma ortamı yaşanıyordu.
Bir an için huzursuz oldu. Dinlemek istemedi iç seslerini. Şimdi bunun zamanı mıydı? Bildiğini yapıyordu. Hoşuna gideni tekrarlıyordu. Fazla kurcalamadan ve iç seslerine zaman ayırmadan aklına geleni yapıyordu. Belli ki bugüne kadar dikkate alınmayan taraflar, şimdi biraz ilgi görünce seslerini yükselttiler. Dikkat çekmeye çalıştılar.
Yinede görmezlikten gelerek, iç sesleri susturabileceğini düşündü. Aslında ilgilenmediği zaman sadece günün sonunda, yatağa uzanıp “Ben ne yaptım?” huzursuzluğu ile kendini sorguladığı zamanlarda seslerini duyuruyorlardı. Onun dışında kabuklarına çekildiklerini, belki de bastırdığı için kaybolduklarını veya onları duyamaz hale geldiğini düşününce; sıkıldığını, kafasının karıştığını ve bunalımlı bir anla buluştuğunu hissetti.
“İyisi mi bunları düşünmemek” dediyse de, kaçamak ve kendini unutturmak isteyen yönelişini sürdüremedi. Mutlaka ikna edici bir cevapla yüzleşmesi gerektiğini hatırlatan bir cümle, zihnini tekrar çatışmanın içine çekti.
“Kendini bilme” sürecine girdiğinin bile farkında değildi. Ancak sorgu artıyor, sorular çoğalıyor ve merakı tahrik oluyordu. “Ben”ini keşfedecek bilgilere sahip değildi. “Neler oluyor?” muammasını yaşarcasına, daldıkça genişleyen öğrenme tabanı ve artan tereddütler yığını içinde nasıl yol alacaktı?
Kendi kendine yetemeyeceği kanaatine kapıldı. Tutunacak dal aradı. İçindeki seslerin münakaşa ederek birbirlerini bastırmaya çalıştığını görünce, onlara ne diyeceğini de bilemedi. “Herkes benim gibi bu karmaşayı yaşıyor mu?” sorusu ile çakılı taş gibi kendini ortada kalmış hissetti.
Ali, “Acaba ben mi yolumu bilmiyorum, yoksa bütün yollar böyle mi öğreniliyor? Bu yaşta büyük işlere mi girdim? Bu sorular erken mi?” diye cevaplayamadığı sorularını çoğaltırken, içindeki cevap isteği devreye girdi: “Soru sorduğuna göre, cevaplarını da bilmeye adaysın. Büyük ruhlu olmanın farkı, yaşça küçüklüğüne değil merakının ve hedefinin büyüklüğüne göre cevap bulmaktan geçiyor.”
Bütün bütün şaşırmıştı. Çözüme katkı yapan, bir o kadar da kafasını derin fikirlerle yüzleşmeye götüren yeni sese. Kendi kendine öğrenmenin bu iç karışıklığı içinde, fırtınalı gemiyle yol alırcasına ilerlediğinin farkındaydı. Önünü göremediği sisli havalar, oluşan endişe bulutları ve ufku tanımsızlaştıran uzağı görememe endişesine mukabil, merakın keşif yolculuğu ve kendine dönüş hazzı ayrı bir mutluluktu.
Bulunduğu ormanın içindeki yalnızlığı, zaman zaman görünüp kaybolan yaşlı adamın söyledikleri ve her defasında yeni bir anın yeni sonuçları ile karşılaşması, onu hem korkutuyor, hem de heyecanlandırıyordu. Sabırsızlandığını görünce, zamanın bitmeyen senfonisi olan kendine yolculuğun demini yaşıyordu.
Ormanın orta yerinde, gök kubbeyle buluşan ve gizemli atlasından kendisine gelen aydınlık tavanın hafif esintisi ile yürüyüşünü sürdürerek, misafirliğe gelen fikirlerinin aslında ev sahibi olduklarının sinyali ile hepten uyandı, etrafına hızlıca baktı. Ormanın topraktan beslenen her ağacının aynı hizada, ayrı özellikte ve farklı boylarda bir resmi geçit yaptıklarını algılamaya çalıştığında, yaşlı adamın sevimli yüzü belirmişti.
Bir an duraksadı. Saygı dolu bir sempati ile yöneldi. “Size yeni bir soru sormanın tam zamanı” diyerek söze girdi:
-Neden kendimi tanımalıyım?
-Kendini tanımadan, başkasını anlayamazsın. Sana verilmiş değerleri bilmeden değer kazanamazsın. Sahip olduğun yeteneklerini tanımlamadan, kendi yolculuğunu yapamazsın.
-Neden?
-Bu durumda başkasının yolunda ve kendine ait olmayan şartlarda yürümek zorunda kalırsın. Bu da seni mutsuz eder. Sadece ömür sermayesinin kilometrelerini doldurmuş olursun.
-Peki ne yapmalıyım?
-Çok güzel bir soru. Düşünmeye ve iç yolculuğunun seslerini sonuna kadar bütün taraflarıyla dinlemeye devam et.
-Nasıl?
-Sabırla ve sükûnetle... Devam et...
20.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|