O en büyük yükseliş idi.
“Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş” idi.
O olmasa idi, hiçbirşey olmazdı.
O vardı (a.s.m.). Hayatta cismen olmadığı, aramızdan cismen ayrıldığında zamanımızda da kâinat onun nuru ile ayakta duruyor.
Taş, ağaç, kuş, toprak, hayvan, Güneş ve Ay onu biliyor, emrine itaat ediyorlardı.
Allah ona “Habibim” demişti.
Mekke müşriklerinin kin ve adaveti ayyuka çıkmıştı. Hazret-i Hatice (r.a.) validemiz vefat etmişti. Hüzünlü idi. Ve bir gece gelip Cebrail Aleyhisselâm onu uyardı.
Yolculuk vardı. Mukaddes bir yolculuk idi bu.
Hiçbir canlıya masip olmamış ve olmayacak bir yolculuk idi. Bir yükseliş idi.
İnsanlar cehalet ve zalimlikte sırtlanları bile geçmişti.
Karanlıklar en koyu yaşıyordu ve buluşma gerçekleşti.
Bu dâvete ve güzel manzaraya ancak o (a.s.m.) dayanabilirdi.
Musa Aleyhisselâm bir an bile dayanamamıştı.
Bütün kâinat ve içindekilerin selâmını götürdü Rabbimize.
Ve oradan bize hediyeler getirdi.
Peygamberlerin hepsi ile görüştü.
Cenneti gördü.
O (a.s.m.), bunları görmesi gerekiyordu.
En şerefli varlık o (a.s.m.) idi.
Namaz ibadetini getirdi.
Ve ruhen miracı, mü’minlere de hediye etti.
Evet namaz mü’minin Miracı oldu.
Asırlar onun (asm) getirdiği ışık ile en yüksek voltajda hayat bulmuştu.
Bütün şöhretliler, bütün heybetliler, bütün gayretliler, Allah’a secde ettiler.
Sahipsiz olmadığımızı, bu kâinatın bir sahibinin bulunduğunu anladık.
İşte böylesine bir yükseliş idi bu.
24.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|