Türkiye, sonbahara iç siyaseti unutturacak gündemlerle girse bile, bunun bir şaşırtmaca olduğunu düşünebilirsiniz. Şu andaki sıcaklığıyla Lübnan-İsrail çatışması ve asker gönderip göndermeme meselesi olsa da, tarafların diplomasi atakları ve iç dengeler belirleyici olacaktır.
Bu saatten sonra, hükümet, iç politikayı ciddiye alacak ve hareketlerini ona göre belirleyecektir. Son zamanlarda içeride ve dışarıda etkili mahfillerle seçim endeksli politikalar ve Cumhurbaşkanlığını almaya dönük işbirlikleri öne çıkıyor.
Hükümet, askerle olan ilişkilerini sessiz bir buluşmaya/anlaşmaya almış gibi görünüyor. İç tartışma doğuracak konularda daha cimri demeçler veriyor. Tartışma çıkaracak ve taraflar arası sürtüşmeyi arttıracak konulardan uzak duruyor. Başörtüsü, YÖK, yeni üniversiteler ve yeni demokratik düzenlemeler fazla gündemde tutulmuyor.
Bu arada hükümet, yargı mensuplarının maaşlarını da iyileştirdi. Barolar Birliği’nin bazı taleplerini de acilen karşıladı. Askere yönelik konularda daha dikkatli konuşmaya yönelik bir teyakkuz hali var. İhtimam gösteriliyor. Terörle Mücadele Yasası’nın, fikir hürriyetine yönelik kısıtlayıcı maddelerine ve bütün tepkilere rağmen çıkarılması, güvenlik birimlerinin ağırlığını hissettirdi. Şemdinli neredeyse unutuldu.
Basının irtica bunaklığı ile sahilde “serap haberler” peşinde kopardığı kıyamet ve akabinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef alan hurafeli yayınlar, bir sıkıntının ve hazımsızlığın basın düzeyine indirgenmesidir. Etkili ve yetkili cenahların karışmadığı bu banal haberler erken unutuluyor. Çünkü ifsatçı haber derinleşmedikçe anlaşılan o ki, bir kısım medyayı mutlu etmiyor.
Terörün nefes kesen bunaltıcı baskısı, her gün şehit ailelerinin yaşadığı acı ve keder, çaresizliğimizle birlikte güvenlik ve demokrasiyi nasıl bir arada tutmamız gerektiği konusunda da ciddi uygulama hatalarına sürüklüyor.
Bu acı tablonun bir yolu bulunmalı. Sosyal çözümlerle birlikte, halkla terör şebekesini birbirinden ayıracak caydırıcı ve kalıcı mutabakat zemini vatandaşla paylaşılmalı.
İşsizlik, eğitimsizlik ve gelir dengesizliği, insanları her yerde bunaltıyor ve sefilleştiriyor. Ahlâkî yozlaşmanın arttığı, toplumsal trajedilerin ve geleceğinden umut kesme hallerinin sıklaştığı insanların beyin ve ruh dünyalarını kontrol edemezsiniz. Bu yönüyle de toplumsal yaraların tahlil edilmesi gerekir.
AB ilerleme raporunun Ekim’de açıklanacağı göz önüne alınırsa, Eylül’ün ikinci yarısında Meclisin açılmasıyla birlikte, ilerleme raporunu etkileyecek kısmî “boya-badana” işine girilecek görünüyor. Çünkü daha köklü ve kalıcı hamlelerle yeni bir tartışmaya hükümet girmek istemiyor. Mayıs öncesi durulmuş sularda balığını avlamaya hazırlanıyor.
Sular durur mu? Balığı yedirirler mi? İklim uygun mu? Beklenmedik sürprizler yaşanır mı?... Bunları bekleyip göreceğiz. Şimdiden belli olan bir şey var ki, doğru stratejiyi ve iradeli duruşu sergileyen kazanacak.
Çok taraflılık içinde “yok taraflılık” yaşama riski de var. Bütün bunları doğru zemine aplike etmek, seçmenlerin gözünden kaçmayacak açık bir tavrı sergilemek ve dik dururken kasılmadan rahat bir duruş örneği vermek… Elbette ki kolay değil. Ayık bir insanın narkoz oyunu yapması mümkün de, narkozdaki bir insanın ayık gibi davranması çok zordur. Bu yönüyle bakılırsa, narkozlu iktidarlar, dışarıdaki tepkileri çoğu zaman duyamıyor.
İktidarı her an uyanık görmek, dışardan söylendiği kadar kolay olmasa gerek. Yine de kamuoyunun uyarıcı sesi ve toplumun sivil tepkisi, kamu yönetimini ve siyaseti etkilemeye devam etmelidir. Sivil inisiyatifin eli güçlendirilmelidir.
Hülâsa; Türkiye bu şartlarda Lübnan’a gitmemeli, AB sürecine ve Ekim raporuna kilitlenmeli, terörle ilgili tedbirleri insan hakları ihlâline dönüşmemeli, Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi Meclisin hür iradesini yansıtmalı, demokratikleşme ve istihdama hız verilmeli.
Bireyin temel hakları kamunun omurgası olacak şekilde, hükümet milletin hükmünü icra etmelidir. Hükümet, görev yüküyle yoluna devam ederken, yolun güvenliğini ve yolcuların taleplerini her zaman düşünmelidir. Rızası alınacak olan halktır. Çünkü demokrasinin güç kaynağı, halkın iradesidir.
24.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|