Önümüzdeki yıl yapılacak genel seçim atmosferine, siyasetin yeniden ısınacağı sonbaharla birlikte fiilen girilmiş olunacak. Böyle olunca da, kamuoyu araştırmaları, partilerin nabız tutma turları, bu yaz boyunca seçmenden toplanan “nevale” tepkiler, partileri bir hayli terletecek gündemlerdir.
Seçmeni doğru okuma, beklentilerini karşılama ve rasyonel çözümler önerme konusunda siyasetin daha yoğun ve rekabetçi bir yapıya kaydığını söyleyebiliriz.
Parti içi demokrasiyi işletecek eşitlikçi ve katılımcı yeni seçim yasası ve düzenlemeleri önümüzdeki iki ay içinde Meclisten geçmezse, haliyle genel merkezlerin tasarrufu ağır basacak. Adaylar öncelikle merkezî icazet alacak, sonrasında ise milletin önündeki sandıktan çıkma yarışına girecek. Milletvekili adayları için şimdiden heyecan veren ve tedirgin eden bir maraton başlamış bulunuyor.
Böyle olunca da, merkezi diyaloglara dayalı girişimler öne çıkmaktadır. Böylece lider sultasına dayalı bir seçim sath-ı mailine girilecektir.
Vatandaşı, taban demokrasisini, seçmenin önceliklerini, teşkilâtın yerel gücünü elinde tutmak bile yetmiyor, merkezi otoritenin karar organlarından da onay almak gerekiyor. Adaylar; önceden “şehadetname” güvencesi için çalışmaları ikmal etme zarureti ile karşı karşıya.
Topal demokrasimizin bir sebebi de, 12 Eylül’den bu yana seçme ve seçilme rekabetinin engelli olmasıdır. Denetleyici ve belirleyici parti hiyerarşileri, parti içi farklılığa ve sesliliğe kapalı bir aday listesini benimsemektedir.
Genel merkez kontenjanlarının fazlalığı, ön seçimin çoğu zaman belirleyici olmaması, bir çok yerde de ön seçimi yapacak kayıt ve üye listeleri ile delegenin kontrollü ve güdümlü tutulması, karar vericileri ve siyasî kalitenin düzeyini etkilemektedir.
Siyasî partilerin, garantili seçim sıralarını bloke ederek “Kontenjan senatör” uygulaması ile havarilerini koruması, tepe siyasetini güçlü kılarken, siyasetin taşra ve taban beklentilerini karşılaması güçleşmektedir.
Sınırlı kontenjan kadronun teknik ve uzmanlık alanlarına göre “siyasetteki tedrisatı” da görerek gelmesi kabul edilebilir, ancak atanmışların siyasetine dönen ve bürokratik kodları egemen kılan bir yapılanma, siyasî iradenin halka dayalı ayağını zayıflatmaktadır.
Özellikle demokratik açılımların en büyük handikabı, akademik ve bürokratik kültürün teknik detaylara hapsettiği bir yaklaşımın büyük fotoğrafı ve beklentilerin ana noktasını yakalayamamasından kaynaklanan zafiyetleridir.
Seçmeni okumak ve ona yönelik popülist siyaset yerine pozitif bir siyaseti ortaya koymak daha etkili olur. Liyakat, deneyim, değişim ve başarı dörtgeninde adayları belirleme ve demokratikleşme ile birlikte kalkınma senaryolarıyla istihdamı sağlayacak bir seçim stratejisi izlemek, partilere avantaj sağlar.
Siyasetin ana eksenini etkileyen ülkenin iç ve dış dinamiklerini doğru algılamak, siyasetçinin ev ödevlerine iyi çalışmasına bağlı.
Yaş faktöründen, sosyal statüye ve düşünce tarzından oy kayma oranlarına ve yeni seçmenlere kadar seçmen profilinin yeni yüzünü gösteren sayısal değerler mevcut.
Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, seçmeni doğru okuyacak objektif bir altyapıya sahip; kararlı, entelektüel ve demokrat görüşler siyaseti etkileyecek.
21.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|