Aslında o kafalarla uğraşmak, onların karanlık dünyasıyla sizleri meşgul etmek istemezdim. Hep güzelliklerden bahsetmek, gözlerimiz önünde mükemmel bir nizam ve intizam ile işleyen harika faaliyetleri nazara vermek insanlık adına çok daha güzel bir şey olurdu. Ama gelin görün ki yaşadığımız yer kürede nazarlarımızı kendilerine çekerek, içinde bulundukları çirkeflerle bizleri uğraştırmak isteyen çok insan suretinde mahluklar bulunmaktadır.
Belki direnmek ve inancımızın bize kazandırdığı güzelliklerle dolu dünyadan ayrılmamak en iyisidir. Ancak çirkinlikleri görmekten de kendimizi alamıyoruz bu dünya hanında. Görünürde içinde yaşadığı toplumun çok önemli meselelerini çözümlemekle görevli olan bazı insanlar vardır ki, doğrusu insanlık onlardan utanç duymaktadır.
Cehennem gibi bir mekânın varlığını Rabbimiz bizlere bildirmemiş olsaydı, “Büyük Kafalar” diye isimlendirebileceğimiz çok insanların varlığı bizleri kahrederdi doğrusu. Hak ve hukuk adamlığı sıfatını üzerlerinde taşıyan insanların, bu insanlığın değerli metalarını hiçe sayarak şahsî ve indî yorumlarla adalet arayan insanları hayal kırıklığına uğratmaları karşısında ne diyelim bilemiyorum.
Öte yandan toplum içinde, inancından kaynaklanan faaliyetleriyle kimseye zarar vermeden ferdî veya cemaatî bir şekilde yaşayan insanların içinde yaşadığı huzur iklimini bozmaya çalışan ve inanç adına yapılan her hareketi garipseyen yayıncılar vardır ki, bunlara karşı gözlerimizi kapatmamız neredeyse mümkün olmuyor.
Şiddet, fuhuş gibi genel ahlâka aykırı her faaliyeti allana pullana anlatan, insanların, inancın sınırlarından dışarı çıkıp başıboş bir yaşayış içine girmesini güzel imiş gibi gösteren ve böylece safi zihinleri bulandırıp toplumu zehirlendiren insanları görünce de, insanlık adına boş verip geçemiyoruz.
İnsanlığın değerlerine düşman olan, insanların bir arada huzur içinde yaşamasını her hal ve hareketleriyle önlemeye çalışan, sanki toplum hayatına zehir saçmak için görevlendirilmiş bulunan insanlara bilmem sizler hangi nazarla bakmaktasınız. Bana sorarsanız, insanlık değerleri içinde onlar için herhangi bir konum bulamıyorum. Hatta insanlıktan sınıfta kalan bu insanların hayvanların içinde bile kendilerine bir mevki bulamayacaklarını düşünüyorum.
O kafaları ancak ateş temizler. Onların kalblerinin mühürleri açılmadığı sürece, onlar insanlık ailesine karşı cinayetlerine devam edeceklerdir. Boşuna onlara yanaşıp da hoş görünmeyelim. Boşuna onların bizim dünyamıza güzellikler getireceklerini beklemeyelim.
Onlara karşı en büyük mücadele, dünyamızın onlardan etkilemesini önlemek olacaktır. Gafil davranırsak, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanları görmezsek, zamanla o kafa sahiplerine yaklaşma tehlikesine düşebiliriz. Onlara yaklaşmak ateşe yaklaşmak demektir. Onlara yanaşmak insanlıktan uzaklaşmayı beraberinde getirecektir.
Mazur görün, o güruhtan kimsenin ismiyle bu satırları lekelemek istemiyorum. Hem de o isimleri zikretmekle tertemiz olan zihinlerinizi bulandırmak da istemiyorum. Zaten buna da gerek yok. İnanıyorum ki, sizler onları nerede görseniz tanıyacak ve onların o lanetlenmiş suratlarını görünce yüzünüzü buruşturacaksınız.
Allah’a her an sığınalım o kafa yapısına sahip olanlardan. Tıpkı şeytandan istiaze ettiğimiz gibi, insan suretindeki o şeytan yamaklarından ve onların kafalarının mahsulü olan fikirlerden Rabbimize sığınalım. Ve arkasından onların yaptığı tahribatı tamir etmeye çalışan insanlara katılalım, o mümtaz insanlar gibi insanlığı muhafaza davasına zenginlik katalım.
Uzaklara kaçmakla, insan topluluğunun dışına çıkmakla o kafaların verdiği zararlardan kurtulamayız. Hain olan o düşmanlarca arkadan vurulmamak için göğüs göğüse vuruşalım, değerlerimizin mütehayyir insanlara ulaşması için mücadelemizi verelim. Sadece kendimizi değil kurtarılmayı bekleyen insanların kurtulması için elimizden geleni yapalım. Ancak bu şekilde zaman zaman öfkelendiğimiz o menhus kafa yapısına sahip olanlardan hıncımızı alabiliriz.
21.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|