İzzetin insan için olan gerekliliğine inanan insanlar her zaman zilletle yaşamaktansa izzetle ölmeyi tercih etmişlerdir. İzzet insan olmanın en önemli vasıflarındandır. İzzetli olan insan itibarlı, şerefli insandır. Böyle insanlar, değeri sadece dünya hayatıyla ölçülen şeylere ehemmiyet vermez, ebedî hayatla irtibatlı olan yaşayış tarzına en büyük önemi vermektedirler. Bunlar belki bu dünya hayatının sıkıntılarına maruz kalmakta, belki zalimlerin eza ve cefası altında inlemektedir. Onlar Allah’ın kudret ve gınası karşısında peşinen zaif ve acizliklerini kabul etmişlerdir. Ama onlar gerçekten izzet sahibidirler. Çünkü onlar cebbar insanlara ruhlarını teslim etmemektedirler.
İzzetin zıddı olan zillet ise alçalmadır, alçaklıktır. Değersiz dünyevî menfaatler için elmas değerindeki uhrevî yönelişlerden vazgeçmeyen insanlar, bu dünya misafirhanesinde ezilseler, eziyet ve cefa görseler de onların vicdanı rahat, alnı ak, başı dik olmaktadır. Bu sebeple hiçbir zaman bu dünyada zahiren güçlü olanlar izzet sahibi değillerdir. Böyle insanlar zalimce uygulamalarda bulunan vahşileşmiş insanlardır.
Aklı başında olan ve kalbinde imandan başka şeye yer vermeyen insanlar, dünyanın zorbalarına beş para ehemmiyet vermez, onlardan korkmazlar. Zira onlar bilmektedir ki, bu dünyanın ve insanların ve de bütün mahlûkatın Yaratıcısının izin ve emri olmadan en ufak bir hareket meydana gelmemektedir. Cebbarların izzet gibi görünen halleri geçicidir. Onları ebedî hayatta gerçek bir zillet beklemektedir.
Gerçek ve sarsılmaz bir imana sahip olan insanlar, her zaman ve her yerde izzetle yaşamakta, izzetle hareket etmektedirler. Onlar eziyet ve işkence görse, otomatik silâhlarla öldürülse, üzerlerine bombalar yağdırılsa da her zaman izzetlerini muhafaza etmektedir. Onlar sadece Allah’tan korkmakta ve musibetlerle dünya hayatlarının tasaffi ettiğini bilmekte, ölmekle şehadet mertebesini kazanmak gibi büyük bir kazancı elde edeceklerine iman etmektedirler.
İzzetli olan mü’minler, doymak bilmeyen hırslarıyla, kinleriyle ve düşmanlık duygularıyla hareket etmemekte, hareketlerinin ana kaynağını İlâhî emirler teşkil etmektedir. Ama manevîyattan yoksun olup, ruhları karanlıklardan medet uman insan sûretindekilerin ise insanî hiçbir kuralı bulunmamakta, kin ve adavet gibi duygular onların hareket noktasını teşkil etmektedir. Olayların zahirî görüntülerine değil de nazarımızı gerçek mânâlarına çevirebilsek, izzetli gibi görünenlerin aslında büyük bir zillet içinde olduğunu ve zayıf, kimsesiz ve zelil gibi görünenlerin ise aslında izzet sahibi olduğunu anlayacağız. İnsanı yüceltip izzet sahibi yapan manevî duygulardır. Manevî duygulardan yoksun olup, adeta bu cihetiyle insanlıktan çıkmış cebbarlar aslında gerçek bir zillet içinde kıvranmaktadırlar.
Onun için zahirî görüntülere aldanmamamız gerekir. Bu kâinat Sultanı her şeyi biliyor ve her şeyi görüyor. Her şeyin dizgini Onun elinde, her şeyin anahtarı Onun yanındadır. O kimin izzet sahibi olduğunu, kimin zillet derekelerine düştüğünü herkesten çok daha iyi bilmektedir.
Asıl acınması gerekenler, zalimler, cebbarlar ve fitne tohumlarını ekmekle dünyayı yaşanmaz hale getirenlerdir. Zulme maruz kalmakla şehit olmak veya sakat kalıp gazilik mertebesine çıkmak izzetli olmanın en önemli göstergeleridir.
Acılarından dolayı ağlayan, yakınlarının gözleri önünde kanlar içinde kalıp öldüğünü görenler ve gözyaşlarına boğulanlar izzetlidirler. Bu insanlara bu dayanılması zor acıları tattıran insan sûretindekiler ise zelildirler, alçaktırlar. Zalimlere meyledenler de, onlara kol kanat gerenler de alçaktırlar. Böylelerini yıkılışlar, helâketler, felâketler beklemektedir. En önemlisi de onları, kabir azabı, cehennem ateşi beklemektedir. Onlar o gerçek hayatta zilletli olmanın en alçak haletlerini yaşayacaklardır.
14.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|