Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Gidişat nereye?



İçimiz kan ağlıyor. Ateşe giden gençlerimizi engelleyecek gücü kendimizde bulamıyoruz. Onları kurtarmak istediğimiz halde, elimiz kolumuz bağlı bir şekilde onları seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz. Çünkü ateşin korkunçluğunu göremiyor insanlarımız. Anneler-babalar ne kendilerinin akıbetini düşünüyor ne de çocuklarının asıl geleceklerini düşünebiliyor.

Çoğumuz hayatları karanlıklara götüren gidişatın dehşetinden bihaberiz. Sadece gençlerimizin değil, kendimizin dahi geleceğine uzanamıyoruz. Hep yakınlarla avunuyoruz. Hayatın, yakınlardan ötesindeki akıbetini düşünme ve tedbir alma melekesini kaybetmişiz. Kendisine ağlamayan ve yalancı gülmelerle gün geçirmeye çalışan insanlar, elbette bilhassa gençliğimizin içinde bulunduğu tehlikenin farkına varamazlar.

Bizler dünyanın bazı cazibelerine kapılıp hayatlarımızı sürdürürken gençlerimiz el ele, kucak kucağa ebedî azapların yaşanacağı dünyaya doğru hızla ilerliyorlar. Bizler çocuğumuzun geleceğini düşündüğümüzü sanırken, onların gerçek geleceklerinin kurtuluşu için kılımızı bile kıpırdatmıyoruz.

Kendi elimizle yavrularımızı ateşlere doğru gönderiyoruz. Paralar döküyor ve hatta duâlar ediyoruz ciğerparelerimize fani dünyalar kazandırmak için. Ya farkında olmuyor veya kendi kendimizi kandırıyoruz. Güya yavrularımızın geleceklerini kurtarmak için çaba gösteriyoruz. Lüzumsuzu, hiç olanı, geçici olanı kurtarmaya çalışırken, ebedî olanı kaybettirdiğimizi düşünemiyoruz. Fani olan için gösterdiğimiz çabanın yüzde birini bile ebedî hayat için göstermiyoruz.

Hafız mektebinden aldığımız çocuklarımızı, paşa olsunlar diye, dünyalarını kurtarsınlar diye başka diyarlara uğurluyoruz. Paşa olan, dünya nimetlerine kavuşan yavrularımızın isyanlarıyla karşılaşınca bile yanlış yaptığımızı düşünmediğimiz zamanlar olmaktadır. Bir gaflettir ki gözlerimize kara perdeler indirmiştir. Kör ebe oyunlarıyla hayatımızı devam ettiriyoruz ve yavrularımızı ateşlere göndermeye devam ediyoruz.

Dünyalarını kurtarsınlar, gençliğini yaşasınlar diye sağa sola gönderdiğimiz yavrularımızın dünyalarını da kararttığımızı görmeyecek kadar dünyaya bağlanmışız. Dünya bağımlısı olmuşuz. Çocuklarımızın sadece bu geçici dünyalarını değil, ebedî hayatlarını da kararttıklarını görebilseydik ve bunu gaflet perdesini aralayarak kendi kendimize kabul ettirebilseydik bu kadar rahat olmazdık şüphesiz.

Gerçekten aklımız başımızda olsaydı, bahanelerle yavrularımızın geleceklerini karanlıklara mahkûm etmemek için tedbirler alırdık. Hiçbir şey yapamazsak bile göz yaşlarımızı döker, günde beş vakit Rabbimize yalvarırdık. Yavrularımızın ahiretini ikinci plana aldığımızı ve her şeye dünya hayatı açısından baktığımızı ciddî bir şekilde görebilseydik ciğerparelerimize karşı davranışlarımız farklı olurdu. O zaman el ele, diz dize, arkadaş arkadaşa karanlıklara kanat açan gençliğimizin önüne geçer, onları aydınlık memleketlere yönlendirmek için gönül huzuruyla çabalarımızı yoğunlaştırırdık.

Kendi hayatımızdan hiç ibret almamışız. Geride kalan onca yıllardan sonra bu dünya hayatının ehemmiyetsizliğini anlamamışız. Ölüme giden onca yakınımız ve dostlarımız bize asıl memleketimize hazırlanmamız gerektiği gerçeğini kabul ettirememiş. Bu sebeple rahatız. Bu sebeple fani dünya hayatını kazanmak için rahatlıkla ebedî hayatımızı feda edebilmekteyiz. Kendimizi tehlikeye attığımız gibi yavrularımızı da dönülmesi zor karanlık yollara uğurlamaktayız. Uğursuz memleketlere, hayırsız diyarlara gözlerimiz kapalı olarak göndermekteyiz gençlerimizi.

İmansızlığın, inançsızlığın, sefahetlerin karanlık vadilerinde çukurdan çukura yuvarlanan zavallı gençliğimiz helâket ve felâket asrının sancılarını çekiyor. Ve biz hiçbir şey yokmuş gibi hayatımızı sürdürüyoruz. Hatta kendimizin de uçurumların kenarında olduğumuzu da bilmemekteyiz. Derdimiz büyük…

11.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.07.2006) - Gururlanma padişahım...

  (04.07.2006) - Bize dengeli yaklaşım lâzım

  (03.07.2006) - Gaflet mevsimi

  (27.06.2006) - Siyasette ölçülü olabilmek

  (26.06.2006) - Sevgiyi yakalayabilmek için...

  (20.06.2006) - Hayvanlar daha masum

  (19.06.2006) - Gündemimize sahip çıkalım...

  (13.06.2006) - Şeytanlar ıslâh olur mu?

  (12.06.2006) - Önümüzdeki günleri değerlendirebilirsek

  (06.06.2006) - İtidalli olmak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004