Asansörün sıfırda olduğunu gördü, yetişmek için adımlarını hızlandırdı. Bodrum katı merdivenlerinden birinin çıkmakta olduğunu görünce binemedi, tanıdığı onu işyerine çay içmeye dâvet ediyordu çünkü…
Red edemedi, daha önce aynı teklifi işyeri kapısında yapmış “başka zaman” diye ertelemişti. Bir şey diyemeden yürüdü. Çayla demlendi sohbet, hayat hikâyesini anlatma kıvamına kaydı…
Buraya yeni gelmişti, daha önce bulunduğu bölgede hizmet sektörüyle ilgili bir işle meşguldü… İşini severek yapıyor, işinde de seviliyordu… Kazancı, itibarı iyiydi, tanınıyor ve biliniyordu… Özel işler yanında resmî ihalelerde aranan bir isimdi… Bir numara olma yolunda merdivenin basamaklarını hızla tırmanıyordu…
En son yeni bir ihale de almıştı… Rakam yüksekti… Son basamağa geldiğini düşünüyordu… İşi teslim edip tahsil ettiğinde zirveye oturacaktı… Düşündüğü ve düşlediği olacak mıydı? Yoksa bir sürprizle sarsılacak mıydı?
İki devletli arasında kitap fırlatma ile kopan döviz fırtınası, onu merdivenin en üstünden en altına indiriverdi… Ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu, gerçek o ki yerdeydi… Hatta yerin altına girdi de denile bilinirdi…
Bunları anlatırken hayat merdivenlerinde tırmanmaktan saçı ağarmış biri içeri girdi… Mevzu genişledi, hayat hikâyeleri ikileşti… Geçmiş sorgulandı… Hatalar itiraf edildi.
Yaşıyorken hatalarını görmek, hatasızlığını kabullenmek büyük sorgulama öncesi için gerekli ve lüzumlu… Dinleyenlere de hikmet ve ibret dolu hayat sayfaları…
O da büyük bir şehirde büyük bir ticaret yapmaktadır… O işle ilgili herkes ona gelmektedir… Merdivenin son basamağındadır… Yine kendisi konumunda biri çocuğunu getirir ona… Daha iyi yetişmesi, hayatı öğrenmesi için…
Çocuğunun çalışıyor olmasıyla samîmî olurlar… Ortaklık teklif eder arkadaşı, reddi düşünmeden kabul eder… Aradan birkaç yıl geçer aynı arkadaşı ayrılalım der, aynı kabullenmişlik haliyle ayrılığı da kabul eder.
Bir zaman sonra noterden bir yazı gelir, şu kadar borcunuz var gelin ödeyin diye… Ne senet bilir, ne de protesto… Ortakken şirket adına senet düzenleyerek harcama yapar, ayrılırken de şirket borçlarını kabullendiğine dair satır imzalatır ortağı… Farkında değildir…
Ödemekten başka bir çare yoktur, merdivenlerde gerisin geriye gitmeye başlar. Eski ortağının fabrikasında yangın çıkar, o da gerisin geriye düşer. Dahası, sonraki zamanlarda o ortağını taksicilik yaparken görür ama ikisi için de yapacak bir şey yoktur.
Suri başlayan sohbet hikmetle son bulur… İki ibret levhasını seyrederek ayrılır mini meclisten… Aynı iş hanına gelir, asansör yine sıfırda durmaktadır, yetişmek için hızlanır fakat üst katlardan düğmeye basılmıştır yetişemez. Üst kata çıkmak için merdivenlere ilk adımını atarak başlar yürümeye…
Hayat merdivenleri kimilerini yükseltiyor, kimilerini de aşağılara indiriyor… Yükselmek kadar tersinin olması mümkün merdiven basamaklarını basıyoruz… Bilmiyoruz ki hangi basamak son basamak veya hangisi sonumuzun basamağı… Sonu gelmez hislerimizin kurbanı oluyoruz veya sonumuzu hatırlatan acı hadiselerle kendimize geliyoruz…
İnişlerden ve çıkışlardan hikmet dersleri, ibret levhalarını derleyen kazancına kazanç katar… Sıfırda olmak kadar son basamakta olmayı çok farklı görmez, ikisinin arasında salınıp durmakla hayatın renklerini seyreder.
Asansöre yetişemedim diye üzülmeye gerek yok, belki yavaş gidilir ama her basamakta hayat, ayrı renkleri, değişik musikileriyle, gözümüze ibret levhaları gösterir, kulağımıza hikmet nağmeleri dinlettirir.
Bastığımız basamağa dikkat, çürük çıkabilir. Baktığımız bakışlarımız çürükse bu daha büyük bir çürüklük, buna daha çok dikkat.
20.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|